5 Maddede Anna Freud

Editör:
Esmanur Göçmen
spot_img

Anna Freud, Psikoloji dünyasının en ünlü  isimlerinden olan Sigmund Freud‘un en küçük kızı ve aynı zamanda psikanalizin önemli figürüdür. Babasının izinden giden ve psikoloji bilimine bir çok fayda sağlayan Anna, çocuk psikanalizinin öncüsü olarak bilinir. Sigmund Freud’un teorilerinden yola çıkarak çocukların zihinsel ve duygusal gelişimi üzerine derinlemesine araştırmalar yapmıştır.

1. Anna Freud Kimdir ?

pinterest.com

3 Aralık 1895’de Avusturya’nın Viyana kentinde doğdu. Freud ailesi, bilimsel ve entelektüel çevrelerinin içinde yer aldığından, Anna küçük yaşlarda psikolojiye ilgi duymaya başladı. Babasıyla çok yakın olan Anna  Freud, annesiyle ve kardeşleriyle geçinemiyordu. Eğitiminin büyük bir kısmını babasından ve babasının  yanındaki bilim insanlarından aldı.  Babasının gölgesinde yetişen Anna, onun teorilerini çok yakından incelemeye ve anlamaya başladı.

Anna Freud, eğitimini bitirdikten sonra Viyana’da ilkokul öğretmeni olarak çalıştı. Bu süreç içerisinde çocukların zihinsel ve duygusal gelişimleri üzerine gözlemler yaptı ve onların psikolojik gelişimine dair derinlemesine farkındalık kazandı. Yaptığı bu gözlemler onun çocuk psikanalizine duyduğu ilginin temelini oluşturdu. 1923 yılında Viyana’da çocuk psikanalizi pratiklerine başladı. Daha sonra Viyana Psikanalitik  Topluluğunun başkanlığını yaptı. Sigmund Freud’un psikanaliz teorilerini kullanarak çocukların bilinç altını ve savunma mekanizmalarını anlamaya çalışan Anna, 1927’de yayımladığı ” Introduction to the Technique of child Analysis” adlı eseriyle, çocukların analiz edilme süreçlerine farklı bir bakış getirdi. 1938’de Anna Freud ve babası, Nazi egemenliğindeki Avusturya’dan kaçıp Londra’ya yerleştiler. Londra’da çalışmalarını devam ettirdi.

Anna Freud’un akademik başarıları ve bilimsel çalışmaları dünya çapında yankı buldu. Birçok prestijli üniversitede konferanslar verdi, psikanaliz üzerine makaleler yazdı ve dünya çapında psikanalitik tedavi yöntemlerinin gelişimine katkı sağladı. Yaşamı boyunca, yazdığı eserler, çocuk psikanalizi ve ego psikolojisi üzerine yapılan araştırmalara öncülük etti .

Hayatının son dönemlerinde, çalışmalarıyla birçok onur ödülü aldı ve Londra’daki Anna Freud Centre onun adını yaşatmaya devam etti. Anna Freud, 9 Ekim 1982’de Londra’daki evinde hayata gözlerini yumdu. Ölümünden sonra da bıraktığı miras, psikanaliz ve çocuk psikolojisi alanında hala derin bir etkiye sahiptir. Özellikle çocukların ruh sağlığı üzerine geliştirdiği teoriler ve eğitime getirdiği psikanalitik bakış açısı, onun alanındaki yerini kalıcı hale getirdi.

2. Psikanalize Bakış Açısı

ranker.com

Anna Freud’un psikanalize bakış açısı, özellikle çocuk psikolojisi ve ego psikolojisi üzerinde derinleşmiştir. Babası Sigmund Freud’un izinden giderek geliştirdiği teoriler, onun psikanaliz alanına yenilikçi katkılar yapmasını sağlamıştır. Ancak Anna Freud, babasından farklı olarak psikanalizin çocukların zihinsel gelişimini ve savunma mekanizmalarını anlamaya yönelik bir araç olduğunu vurgulamıştır. Anna Freud, psikanalizin çocuklar üzerinde de çalışılmasına öncülük eden isimlerden biridir. Ona göre çocuklar, yetişkinlerle aynı yöntemlerle analiz edilemez. Çocukların içsel dünyası, sürekli gelişir ve bu süreçte çocuğun yaşadığı duygusal ve zihinsel çatışmalar, çevre ve yetişkinlerle olan etkileşimlerine dayanır. Bu nedenle çocuk psikanalizi, onların oyunları ve davranışları üzerinden yürütülmelidir. Anna  Freud’un çocuk psikanalizine getirdiği en önemli yeniliklerden biri oyun terapisi olmuştur. Oyun terapisinde çocukların iç dünyalarını anlamanın mümkün olduğunu savunmuştur.

Anna Freud, psikanaliz ve pedagojiyi birleştirerek, çocukların eğitimi ve gelişimi konusunda yeni bakış açıları getirmiştir. Pedagojik psikanaliz yaklaşımıyla çocukların davranışlarını kontrol etmeye yönelik dışsal baskılara dayanan pedagojik yaklaşımlar yerine, çocukların içsel ihtiyaçlarını ve gelişim süreçlerini dikkate alan bir eğitim anlayışı geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu bağlamda, öğretmenlerin ve eğitimcilerin, çocukların psikolojik gelişimini destekleyecek şekilde onlarla ilişki kurması gerektiğini savunmuştur.

3. Ego Psikolojisi ve Savunma Mekanizmaları

pdrnedir.com

Anna Freud, psikanaliz teorisine en büyük katkılarından birini ego psikolojisi ve savunma mekanizmaları üzerine yaptığı çalışmalarla sağlamıştır. Sigmund Freud’un id, ego ve süperego teorisini temel alarak, özellikle egonun bireyin içsel ve dışsal çatışmalarla başa çıkma biçimini inceledi.

Ego, Sigmund Freud’un yapısal modelinde bireyin bilinçli ve bilinçdışı süreçler arasında bir denge kurarak işlev gördüğü bir yapı olarak tanımlanır. Anna Freud, babasının tanımladığı bu kavramı genişletti ve özellikle egonun, içsel dürtüler ile dış dünyadan gelen talepler arasında nasıl bir denge kurmaya çalıştığını araştırdı. Anna Freud’a göre ego, bireyin idden (dürtüler ve içgüdüler) gelen talepleri ve süperegodan (ahlaki değerler ve toplumsal normlar ) kaynaklanan baskıları düzenlerken, aynı zamanda dış dünyadan gelen gerçeklik talepleriyle de başa çıkmaya çalışır. Egonun bu zor görevde kullanabileceği bir dizi psikolojik savunma mekanizmaları, bireyin kendisini bilinçaltı anksiyetelerden ve duygusal tehditlerden koruma yollarıdır.

Savunma mekanizmaları, bireyin bilinçdışında kendisini rahatsız edici düşünce ve duygulardan korumak için geliştirdiği stratejiler olarak tanımlanır. Anna Freud, bu mekanizmaları sistematik bir şekilde inceleyerek onların işlevlerini ve bireyin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini açıkladı. Anna Freud’un tanımladığı bazı temel savunma mekanizmaları: bastırma, yadsıma, yansıtma, yer değiştirme, yüceltme, gerileme, yok sayma…

Anna Freud’un savunma mekanizmaları ve ego psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalar, bireylerin ruh sağlığını anlamak ve duygusal zorluklarla başa çıkma yollarını analiz etmek açısından büyük bir öneme sahiptir. Onun geliştirdiği teoriler, psikanalizin gelişmesine katkı sağlamış ve bireyin iç dünyasını daha derinlemesine anlamak için önemli araçlar sunmuştur.

4. II. Dünya savaşı ve Hampstead War Nursery

pinterest.com

Hampstead War Nursery, Anna Freud tarafından II. Dünya Savaşı sırasında Londra’da kurulmuş olan bir çocuk bakım merkezidir. O dönemde Avrupa genelinde süren savaşın yıkıcı etkileri, özellikle çocuklar üzerinde derin travmalar bırakıyordu.  Anna Freud savaşın çocuklar üzerindeki psikolojik etkilerini gözlemlemek ve bu çocukların travmalarını anlamak için bu merkezin kurulmasına öncülük etti. Bu merkezin amacı, savaşın getirdiği travmalar ve zorluklarla başa çıkamayan çocuklara güvenli bir ortam sağlamaktı. Hampstead War Nursery, özellikle savaş sırasında ebeveynlerini kaybeden, evsiz kalan veya ailelerinden ayrı düşen çocuklara yönelik hizmet veriyordu. Bu merkez, hem  çocukların fiziksel bakımıyla hem de onların psikolojik sağlığıyla ilgileniyordu. Çocukların zihinsel ve duygusal sağlığını anlamak amacıyla bir laboratuvar gibi çalışan bu merkezde Anna Freud, çocukların ayrılık ve kayıpla nasıl başa çıktıklarını inceledi. Hampstead War Nursery’nin çalışmalarından elde edilen bilgiler, Anna Freud’un daha sonraki yıllarda Londra’da kurduğu Anna Freud Centre‘ın temelini oluşturdu. Bu merkez, günümüzde de çocukların ve ailelerin psikolojik sağlığını iyileştirmeye yönelik hizmetler sunmaya ve psikanalitik araştırmalar yapmaya devam etmektedir.

5. Anna Freud’un  Öne Çıkmış Eserleri

instagram.com/sfenkskitap
  • The Ego and the Mechanisms of Defence (Ego ve Savunma Mekanizmaları)

Anna Freud, bu kitapta savunma mekanizmalarının detaylı bir analizini sunmuş ve egonun çevresel ve içsel tehditlere nasıl tepki verdiğini açıklamıştır. Bu eser, ego psikolojisi alanında bir klasik olarak kabul edilir ve psikanaliz teorisine önemli katkılar sunar.

  • Normality and Pathology in Childhood: Assessments of Development (Çocuklukta Normalik ve Patoloji: Gelişim Değerlendirmeleri)

Anna Freud, bu kitapta çocukların normal gelişim süreçlerini ve patolojik saplamalarını ele alır. Çocukların psikolojik gelişiminin nasıl normallik ve patoloji  arasında değişebileceğini açıklar. Bu eserde psikanalitik yaklaşımıyla çocuk psikolojisine önemli katkılarda bulunur.

  • Introduction to the Technique of Child Analysis (Çocuk Psikanalizinin Tekniğine Giriş)

Çocuk psikanalizine dair en önemli eserlerinden biri bu kitaptır. Çocukların psikanaliz yöntemiyle nasıl ele alınabileceğini açıklar. Anna Freud, yetişkinler için kullanılan psikanaliz yöntemlerinin çocuklara uygun olmadığı savunur ve çocuklara özgü terapi yöntemleri geliştirir. Oyun terapisinin önemi ve çocukların bilinçdışı süreçlerini anlamak için nasıl kullanılabileceği bu eserde detaylı olarak ele alınır.

Infants Without Families (Ailesiz Bebekler)

Anna Freud’un Dorothy Burlingham ile birlikte yazdığı bu eser, II. Dünya Savaşı sırasında ailesiz kalan ve travmatik deneyimler yaşayan çocuklar üzerine yapılan çalışmalar kapsar. Savaşın yıkıcı etkilerini çocuklar üzerindeki psikolojik etkilerini inceleyen bir kitaptır. Travma sonrası çocukların nasıl iyileştirilebileceği konusunda önemli bilgiler içerir.

  • War and Children (Savaş ve Çocuklar)

Bu eser, savaş sırasında çocukların psikolojik gelişimi üzerindeki etkilerini inceleyen bir çalışmadır. Anna Freud, savaş sırasında Londra’da kurduğu Hampstead War Nursery‘de yaptığı gözlemlere dayanarak, çocukların savaş travmalarıyla nasıl başa çıktıklarını ve bu süreçte nasıl desteklenmeleri gerektiğini ele alır.

Kaynakça

Anna Freud” .web. Erişim: 24.09.2024

Psikanaliz Serisi-I: Freud & Anna Freud”.   Web. Erişim: 24.09.2024 

Anna Freud ”. Web. Erişim: 24.09.2024

Çocuk Psikanalizinin Gelişimi – III – Anna Freud ”.Web. Erişim: 24.09.2024

”Anna Freud: Hayatı ve Psikolojiye Katkıları”. Web. Erişim: 24.09.2024

Çocuk Psikanalizinin Kurucusu Anna Freud”.Web. Erişim: 24.09.2024

Freud, Anna. Çocuklukta Normallik ve Patoloji, Çev. A.N. Babaloğlu. İstanbul : Metis Yayınları,2020.

Tuna, Şehnaz. Anna Freud – Bakire Ölen Bir Anne. İstanbul: Destek Yayınları,2021

Kapak Görseli: bilimvesaire.com

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.