Bazı kitaplar vardır, kısa cümlelerle koca dünyalar kurar. Yaşlı Adam ve Deniz de tam olarak böyle bir kitap. İlk bakışta basit bir balıkçının denizde yaşadığı zorlukları anlatan bir kitap gibi gözükse de buzdağının altında çok şey saklıdır. Santiago’nun ellerindeki yara izlerinden, gözlerindeki inatçı ışığa kadar her detay bir yaşanmışlık taşır. Gelin, Ernest Hemingway’in yaşamının son eseri ve Amerikan edebiyatının güçlü örneklerinden olan kitabın neden bu kadar değerli ve zamansız olduğuna bakalım.
1. Yalnızlıkla Kurulan Dostluk

”Denizin ilerisine baktı ve artık ne kadar yalnız olduğunu anladı… ileriye baktı… suyun üstünde bir yabanördeği sürüsü gördü ve kimsenin asla denizde yalnız olmadığını anladı.”
Santiago’nun denizdeki yalnızlığı, aslında insanın kendi iç dünyasına yaptığı yolculuğu yansıtıyor. Bu yalnızlık korkutucu ve soğuk olmanın aksine, huzurlu ve anlam dolu. Kitabı okurken yalnızca ihtiyar bir balıkçının değil, hepimizin yaşadığı o içsel sessizliği hissediyoruz.
Etrafında hiç kimse olmasa da Santiago hiçbir zaman gerçekten yalnız değil, çünkü içinde geçmişi, umudu ve denizle kurduğu güçlü bir bağ var. Bu bağ, insanın doğayla olduğu kadar kendiyle de kurduğu bir dostluğu temsil ediyor. Santiago’nun yalnızlığı aslında içsel bir dostluk. Sessizlikle barışık bir insanın, hayatta belki de en çok kendisiyle kurduğu bir ilişki bu.
2. Mücadeleyi Bırakmamanın Sembolü

“…Artık şansım yok. Ama kim bilir? Belki bugün olur. Her gün yeni bir gündür.”
Santiago’nun dev balıkla olan mücadelesi fiziksel bir savaş gibi görünse de aslında hayatın ta kendisidir. 84 gündür bir tane bile balık tutamamış yaşlı bir balıkçı düşünün. Etrafındaki herkes onu şanssız, boş yere vaktini harcayan biri olarak nitelendirse de Santiago her sabah erkenden kalkıp denize açılmaya devam ediyor. Onu özel kılan şey balığı yakalayıp yakalayamaması değil, onca başarısızlıktan sonra dahi içindeki mücadeleyi kaybetmemesidir.
Marlin, bir balık olmanın ötesinde, hayattaki zorlukların, hayallerin, bazen de kendimizle yaşadığımız savaşların simgesidir. Santiago ellerinin kan içinde kalmasına, bedeninin ağrılar içinde olmasına rağmen oltaya sarılıyor. Kimse görmese bile, savaşını sürdürüyor. Bu hayatta kalma iç güdüsünden de öte, insanın kendi inancı ve gururuyla olan savaşıdır.
Hemingway’in neredeyse tüm eserlerinde karşılaştığımız, kaybedeceğini bilse bile mücadeleyi bırakmayan onurlu adam imgesini bu noktada açıkça görürüz. Mücadeleyi bırakmamak bazen sonuca ulaşmaktan daha değerlidir, çünkü yol insana hayat boyu lazım olacak bir deneyim kazandırır. Ve bazen, yalnızca pes etmemek bile başlı başına bir zaferdir.
3. Buzdağının Altı: Az Sözle Çok Şey Anlatmak
Hemingway’in kalemi kelimelerle gösteri yapmaz. Cümleleriyle kurduğu sade anlatım, aslında bilinçli bir seçimin ürünüdür. Hemingway’in yazarlık tarzını buzdağı teorisiyle açıklarız. Hemingway’e göre, okuyucuya yalnızca görünen kısmı sunmak yeterlidir, duyguların asıl anlamı suyun altında, görünmeyen bölümde saklıdır. Cümleleri kısa, net ve süssüzdür, ama o sadeliğin altında koskoca bir dünya vardır.
Santiago, Marlin’e “Seni seviyorum ve pek saygı duyuyorum. Ama bugün sona ermeden seni öldüreceğim.” derken vicdanı da çaresizliği de hissederiz. Fakat Hemingway bu duyguların hiçbirini açıkça yazmaz. Okura düşen, o buzdağının altına dalmaktır. Bu yönüyle de kitap Hemingway’in buzdağı teorisinin en güçlü örneklerinden biridir.
4. Doğayla Kurulan Görünmez Bağ
“Neden o balıkçınlar ve kuşları öylesi narin ve hoş yapmışlar, okyanus o kadar acımasız olabilirken? Okyanus hoş ve pek güzel. Ama bir anda, göz açıp kapayıncaya kadar sertleşir, acımasız oluverir.”
Deniz, Santiago için bir geçim kaynağı olmanın ötesinde, onun ruhunun, yaşamının bir parçasıdır. Rüzgarla konuşur, kuşlara selam verir, yıldızlara bakıp düşünür. Hava nasıl, akıntı nasıl, hangi kuşlar hangi balığın habercisi olur, bunların hepsini dikkatle gözlemler. Doğayı anlamaya çalışır. Çünkü ona göre denizi tanımadan balık tutmak mümkün değildir.
Doğayla çatışmaz, onunla birlikte uyum içinde var olmaya çalışır. Ancak denizde var olmak doğanın kurallarına boyun eğmeyi de gerektirir. Santiago avladığı balık için üzüntü duyar. Çünkü onun değerini ve yaşam hakkını bilir. Fakat hayatta kalmak, denizin sunduklarını kabul etmeyi beraberinde getirir. Böylece balığı avlaması, doğaya duyduğu saygının yok oluşunu değil, aksine doğanın döngüsüne ayak uydurduğu gerçeğini gösterir. Herkesin doğayı “kaynak” olarak gördüğü bir dünya düzeninde, Santiago’nun tutumu, bize doğayla bağ kurmanın onu sadece kullanmaktan değil anlamaktan geçtiğini hatırlatır.
5. Bir Adam, Bir Deniz: Kaybın İçindeki Başarı

Santiago bütün çabalarıyla balığı yakalasa da onu kıyıya kadar koruyamaz. Elinde her ne varsa kürekle, bıçakla, dümenin direğiyle; tüm gücüyle onu kurtarmaya çalışır. Bütün çabasına rağmen Marlin’i köpekbalıkları yavaş yavaş yer ve geriye yalnızca iskeleti kalır. Kıyıya vardığında kasaba halkı tekneyi ve balığın dev iskeletini görüp şaşkınlık içinde toplanırlar. Daha önce hiç kimse böylesine büyük bir balık görmemiştir. Çocuklar ve balıkçılar iskeleti hayranlıkla inceler, Santiago ise bu sahneyi yorgun ve sessiz bir şekilde evinden izler.
Santiago görünürde başarısız olmuştur, ortada balık yoktur. Ancak kasabalıların gözünde, onun yaşadığı savaş çoktan bir efsaneye dönüşmüştür. Balığı karaya çıkaramamış olabilir; fakat gösterdiği cesaret, sabır ve direniş onu gerçek anlamda kazanan yapmıştır.
Kitabı okurken ister istemez “Ya balığı koruyabilseydi? Ya köpekbalıkları hiç saldırmamış olsaydı?” diye düşünmeden edemeyiz. Böylece hikaye de mutlu sonla biterdi. Ancak şu gerçeği de unutmamalıyız; eğer her şey Santiago’nun istediği gibi gitseydi, biz hiçbir zaman bu kadar güçlü bir direnişin, bu kadar derin bir yalnızlığın hikayesine tanıklık edemezdik. Yaşlı Adam ve Deniz tam da bu yalın ve sarsıcı haliyle insan ruhuna dair güçlü gerçeği gözlerimiz önüne seriyor.
Kaynakça
Hemingway, Ernest. Yaşlı Adam ve Deniz. Çeviri: Yasemin Yener. Bilgi Yayınevi. Mayıs 2020.
Sinha, Parthiva. Analysis of Ernest Hemingway’s The Old Man and the Sea. European Academic Research, 2022 Temmuz, Web. Erişim tarihi: 25.04.2025
“The Old Man and the Sea”. Cliffnotes, Web. Erişim tarihi: 25.04.2025