5 Farklı Sebeple Neden Sylvia Plath Okumalıyız?

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

27 Ekim 1932’de Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts Eyaletinin başkenti Boston’da dünyaya gelen Sylvia Plath, Otto ve Aurelia Plath çiftinin ilk çocuklarıydı. Sylvia’nın annesi Aurelia Schober, Boston Üniversitesinde yüksek lisans öğrencisiyken profesörü Otto Plath ile tanışmış ve ikili Ocak 1932’de evlenme kararı almışlardı.

396 Sylvia Plath and Ted Hughes (with Heather Clark)

Eğitimli bir aileye doğmuş olmasına rağmen pek de iyi bir çocukluk geçirmediği tahmin edilen Sylvia Plath, henüz sekiz yaşındayken otoriter bir baba figürü olduğu düşünülen Otto Plath‘ın ani ölümüyle yüzleşmek zorunda kalır. Babasının kendisini ihmal etmesiyle şeker hastalığına bağlı gelişen kangrenden dolayı gerçekleşen ani ölümü, sorunlu baba-kız ilişkileri dahilinde derinleşerek Sylvia’nın hayatında kapanmayan bir yara haline gelir. Bu sebeptendir ki, eserlerinde sıklıkla baba figüründen bahsedildiğine şahit olmaktayız.

“Babacığım öldürmek zorundayım seni
Ben zaman bulamadan ölüverdin”

Yazarlığa olan ilgisi erken yaşlarda başlayan Sylvia Plath, lise mezuniyetinin ardından Smith Kolejinden burs kazanarak eğitimine burada devam etti. Başarılı bir öğrencilik hayatı süren Sylvia üniversitenin kendi yayını olan The Smith Review‘da editörlük yapmaya başladı. Bu başarısı 1953 yazında Mademoiselle dergisinden editörlük teklifi almasına ve devamında gerçekleşen bir dizi talihsiz olaya sebebiyet vermişti. Yazarın ilk intihar girişiminde bulunduğu ve kendisine klinik depresyon tanısı konulan bu dönemi Victoria Lucas mahlasıyla yayınladığı ve yarı otobiyografik özellik gösteren romanı “Sırça Fanus” eserinin temelini oluşturuyor.

Tanı konulmasının ardından elektrokonvülsif terapi de dahil olmak üzere yoğun bir psikolojik tedavi sürecinden geçen Sylvia Plath, Smith Kolejine geri dönerek eğitimini tamamladı. En yüksek dereceyle mezun olan Sylvia, Cambridge Üniversitesinin Newnham Kolejinden Fulbright bursu kazanarak eğitimine burada devam etti. 1956 yılının başlarında katıldığı bir partide İngiliz şair Ted Hughes ile tanıştı. İkili birbirlerine şiirler yazdıkları fırtınalı bir aşk yaşamaya başladıktan kısa süre sonra Haziran 1956’da evlenme kararı aldılar. Evliliklerinin pek yolunda gitmediği bilinse de çift Frieda ve Nicholas adında iki çocuk sahibi olmuşlardı.

Şairliğin İntihar Bağlamında Analizi: Sylvia Plath - Akıl Fikir Müessesesi

Sylvia Plath ve Ted Hughes‘un sorunlu giden evlilikleri Sylvia’nın aldatıldığını öğrenmesiyle ayrılığa sürüklendi. Boşanma sürecini başlatan Sylvia, iki çocuğuyla birlikte kendine yeni bir hayat kurmak için Londra’daki bir apartmana taşındı. Burada belki de hayatının edebi açıdan en yaratıcı ve üretken dönemine girerek October Poems, Lady Lazarus, Daddy ve Ariel gibi unutulmaz eserlerini yazdı. Edebi dehası ve üretkenliğine rağmen Sylvia Plath‘ın hayatı boyunca mücadele etmek durumunda kaldığı depresyonu nüksetmişti. Bu dönem, şiddetli uykusuzluk ve kilo kaybı yaşayan Plath, şikayetleri doğrultusunda antidepresan tedavisine başlamış olsa da “Sırça Fanus” romanının yayımlanmasından yaklaşık iki hafta sonra, 11 Şubat 1963’te henüz otuz yaşındayken hayatına son verecek nihai girişiminde bulunmuştu.

Sylvia Plath’ın mezar taşı, öldüğü tarihte hala boşanma süreci tamamlanmadığından kaynaklı Hughes soyadı da kullanılmış, thoughtco.com

Şimdilerde Sylvia Plath popüler kültür tarafından büyük oranda trajik ölümüyle ve akıl hastalığıyla ilişkilendiriliyor olsa da kendisi usta bir yazar ve şair olmanın yanı sıra 20.yüzyıl edebiyatında çığır açan eşsiz bir dehaydı.

İşte Sylvia Plath okumak için 5 farklı sebebi sizler için sıraladık!

1. Başarılı Edebi Kariyeri

Edebi kariyeri çok küçük yaşlarına dayanmakta olan Sylvia Plath‘ın ilk şiiri, babasının öldüğü sene henüz sekiz yaşındayken Boston Heralds gazetesinin çocuk bölümünde yayımlandı. Çocukluğunda yine birçok eseri lokal dergi ve gazetelerde yayımlanmaya devam etti. Ayrıca on bir yaşından beri günlük tuttuğu bilinen Sylvia, birçok edebiyat yarışmasının da kazananı oldu. Lise yıllarındayken The Christian Science Monitor dergisine ilk şiirini, Seventeen dergisine ise ilk kısa öyküsünü sattı. Smith Kolejinde öğrenci olduğu yıllarda ise dört yüzden fazla şiir yazdı ve Mademoiselle dergisinin kurgu yarışmasının kazananlarından birisi oldu. 1960 yılında yirmi sekiz yaşındayken şiir derlemelerinden oluşan ilk kitabı The Collosus‘u çıkardı ve büyük beğeni topladı. Ölümünden kısa süre önce Victoria Lucas mahlasıyla yayınladığı Sırça Fanus romanı ise Plath adıyla yayımlanmasının ardından birçok dile çevrilerek dünya çapında ün kazandı. Sylvia Plath’ın büyük beğeni toplayan The Collected Poems dahil diğer tüm eserleri ölümünden sonra yayımlanmıştır. Editörlüğü Ted Hughes tarafından yapılan The Collected Poems kitabı 1982 yılında Pulitzer Ödülü kazanarak Sylvia Plath’ı ölümünden sonra bu başarıyı elde eden nadir şairler arasında yerini almasını sağlamıştır.

2. Eserlerinde İşlenen Temalar

Sylvia Plath‘ın eserleri derin iç gözlemlere ve çevresel gözlemlere dayanan çok katmalı temalar içermesiyle okuyucuya benzersiz bir deneyim yaşatıyor. Düşüncelerini sansürleme kaygısı çekmeyen Plath ölüm, depresyon, intihar gibi tabu konuları eserlerinde korkusuzca işlemesiyle okuyucunun konfor alanını sarsmayı mutlak surette başarıyor. Ayrıca eserlerinin anahtar temalarından olan kimlik arayışı, kendini keşfetme serüveni ve ailevi ilişkilerin bireysel kimliği oluşturmadaki etkilerini gözlemlenebilir kılmasıyla okuyucunun kendinden bir parça bulmasına olanak sağlıyor. Öte yandan Sylvia Plath eserlerinde belirlenmiş cinsiyet rolleri ve bunun beraberinde gelen kısıtlamalara getirdiği bariz eleştirileriyle toplumsal temalara da sıkça değiniyor.

3. Edebi Teknikleri Ustaca Kullanışı

Sylvia Plath eserlerine derinlik katmak ve anlatıma yoğunluk kazandırmak amacıyla edebi teknikleri kusursuz biçimde kullanıyor. Teknik açıdan bakıldığında Plath’ın eserlerindeki asıl temayı çeşitli edebi teknikler kullanarak örtülü bir anlatımla okuyucuya ilettiğine sıkça rastlamaktayız. Düzyazılarında ironi ve kara mizah, Plath için gündelik hayatın trajedisini anlatmakta kullandığı vazgeçilmez bir araç haline geliyor. Ayrıca kullandığı çarpıcı ve uyarıcı imgelerle anlatımı zenginleştirmekle kalmıyor okuyucunun zihninde yarattığı güçlü sahnelerle okuyucunun dış dünya ile bağlantısını kesiyor. Şiirlerinde ise özellikle ses ve ritme önem veren Plath, kafiyelerin gücünden faydalanarak ahenkli bir anlatım sunuyor. Dahası, kullandığı doğa motifleri ya da tarihi atıflar gibi tekrarlayan semboller onun şiirlerinin ayırt edici özelliklerinden olmakla birlikte bu sembollerin stratejik kullanımı ritme katkıda bulunarak anlatımın akışkanlığını sağlıyor.

4. Edebiyatta Kadın Perspektifi

Sylvia Plath ve eserleri edebiyatta kadın bakış açısının gözlemlenmesi bakımından büyük önem taşıyor. Kadın kimliğinin toplumsal beklentiler dahilinde nasıl şekillendiğini aktarırken Plath, kız çocuk olmanın, eş olmanın ve de anne olmanın avantajları ve dezavantajları üzerine derin bir inceleme sunuyor. Kadın deneyimi üzerine gerçekçi ve özgün bir bakış açısı getiren Sylvia Plath, kadınların yaratıcılığının uyum sağlama adı altında köreltilmesine karışı gelen bir tutumla edebiyat camiasında dikkat çekmiştir. Eserlerindeki keskin nüanslar ve gelenekselci normlara karşı duruşu, sonraki jenerasyonlara kadın ruhunun keşfinde adeta öncül bir kaynak teşkil ederek edebiyat alanındaki kalıcı etkisini hala sürdürüyor.

5. Kişisel Hayatın Eserlerine Yansıması

Kendine Trajik Bir Son Yazan Yazar: Sylvia Plath | Kimdir? Eserleri...

Sylvia Plath şahsi deneyimlerini kurgulamada ve sanata dönüştürmekte ustalaşmış bir şair ve yazardı. Psikolojik mücadelesini Lady Lazarus ve The Bell Jar gibi eserlerinde, ailevi ilişkilerini Daddy eserinde, anneliğini Morning Song eserinde, evliliğini Ariel eserinde kaçınılmaz olarak gözlemleyebilmekteyiz. Bu açıdan Sylvia Plath’ın hayatı ve eserleri yaygın görüşçe romantize edilmiş hatta mitleştirilmiş olsa da kendisi edebi başarı elde etmek konusunda oldukça hırslıydı ve mükemmele ulaşmak için en iyi bildiği insani deneyimlerden yola çıkılan, en iyi bildiği insani duygulara hitap eden eserler üretmesi şaşırtıcı değildi. Dolayısıyla Sylvia Plath‘ın kendisinden bir parça kattığı edebiyatına ve eserlerine göz atmak hem yazar hakkında fikir sahibi olmak hem de eşsiz bir okuyucu deneyimi yaşamak açısından kaçırılmayacak bir fırsat haline geliyor.

“Güvenli sularda fazla yüzdüm. Şimdi boğulma vakti”


KAYNAKÇA

“Sylvia Plath”, Poetry Foundation, Web, Erişim Tarihi: 18.11.2023

“Sylvia Plath, Gifted Poet and Author of The Bell Jar”, Literary Ladies Guide, Web, Erişim Tarihi: 19.11.2023

“Sylvia Plath”, poets.org, Web, Erişim Tarihi: 19.11.2023

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Bouquet of Sunflowers Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Bu yazımızda sizlere ünlü empresyonist ressam Monet'nin "Bouquet of Sunflowers" tablosunun anımsattığı şarkıları derledik.

5 Maddede William James: Deneyimin Felsefesi ve Pragmatizmin Doğuşu

William James, pragmatizmden bilinç akışına uzanan fikirleriyle modern felsefe ve psikolojinin yönünü değiştirdi; deneyimi, hakikatin ölçütü haline getirdi.

Camus’nün Yabancı’sı: İnsan Toplumdan Kopunca Ne Hisseder?

Camus'nün Yabancı'sı, toplumdan kopmanın duygusal ve psikolojik nedenlerini, yalnızlığın özgürlükle kesiştiği anlar ile gözler önüne serer.

Kodlarda Saklı Ayrımcılık: Yapay Zekâ Cinsiyetçi mi?

Yapay zeka, insanlığın önyargılarını dijital biçimde yeniden üreterek cinsiyetçi kalıpları pekiştiriyor; ancak adil veri ve çeşitlilikle daha eşit bir gelecek mümkün.

Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis: Hollanda Usulü Krepler

1986’dan beri hizmet veren Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis, Hollanda’da krep ve poffertjes keyfi için sıcak ve samimi bir durak!

One Battle After Another Film İncelemesi: Katmanlı Bir Savaş Hikâyesi

Paul Thomas Anderson'ın büyük sükse yaratan yeni filmi One Battle After Another, politik bir aksiyon olarak karşımıza çıkıyor.

The Rolling Stones – Paint It, Black ve Psikoloji Çerçevesinde İncelemesi

The Rolling Stones'un karanlık ruh halini müziğe gönüştürdüğü başyapıt; Paint It Black

Tove Ditlevsen – Bağımlılık | 11 Alıntı

"Dışarıdaki dünya insafsız ve karmakarışık ve ona karşı gücümüz yetmediğinden, ondan kaçınmayı yeğliyoruz."

Editor Picks