5 Farklı Sebeple Neden Sartre Okumalıyız?

Editör:
Guşef Alhas
" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

Varoluş mu önce gelir öz mü? İşte insanlık tarihi kadar eski bir konu olan var olma konusu denince akla gelen ilk kişilerden biri Jean Paul Sartre ve onu okumak için 5 neden…

1. Geçen Yüzyıla Dönüş

Ortada Albert Camus solunda Jean Paul Sartre sağ üst çaprazında Simone de Beauvoir

Felsefenin 20. yüzyıldaki gelişimine ilişkin değerlendirmede bulunmak önceki çağlar ile kıyaslandığında oldukça zordur. Büyük dünya savaşları, toplumsal olayların çeşitliliği ve teknolojik gelişmelerin yaşandığı bu dönem, psikoloji felsefesi, çevre felsefesi, toplumsal felsefe, feminizm ve dil felsefelerinin de gelişimine tanık olunan bir uzmanlaşma dönemi olarak görülür. Söz konusu profesyonelleşme süreci entelektüel rekabetin artmasını da beraberinde getirir. Burada Jean Paul Sartre‘ı anlamak felsefeye adeta sıfırdan başlanıyormuş hissi verir.

20. yüzyılın başlarında doğmuş olan Sartre, yazdığı romanlar ve oyunların yanında varoluşçuluk felsefesinin kurucularından biri olarak gösterilir. Yazarın edebiyat eleştirilerine, politik analizleri ve savaş karşıtlığının yanında mevcut otoriteye karşı meydan okuyan tavrı eşlik eder.

İki dünya savaşına da tanık olmuş olan yazar, ilk edebi eseri Bulantı‘da  Roquentin karakterinin “Ben varım, hepsi bu ve işte bunu mide bulandırıcı buluyorum” sözleri ile varoluşa karşı anlamsızlık ve tiksinme hislerini dile getirir gibidir.

2. Hayat Görüşü

Jean-Paul Sartre'ın İnsanın Özgürlüğü Üzerine Düşünceleri – Düşünbil Portal

Tek çocuk olarak büyüyen Sartre, babasını henüz 15 aylıkken kaybeder. Babasının kaybını bir avantaj olarak nitelendiren Sartre, babasının hayatta olmuş olsaydı kendisini ezebileceğini düşündüğünü dile getirir.

Sözcükler eserinde Sartre, dul annesi ile onu korumak için gelecekte evlenme planları yaptığını aktarır. Sartre, dönemin zihniyetini annesinin genç yaşta dul olmasını “Aileler dulları evlenmeden çocuk sahibi olan kızlara tercih ederler kuşkusuz ama kıl payı” sözleriyle eleştirir.

Okul yıllarında zorbalığa maruz kaldığını ve kendi anlattığına göre okulun şamar oğlanı olduğunu ifade eden yazar, bu dönemden güçlü bir şekilde çıkmayı başarmış, çocukken yaşadıkları ile çağın getirdikleri arasında bağlantı kurma çabası içinde entelektüel olarak kendini geliştirmeye başlamıştır.

3. Özgün Yaşam Tarzı

Existentialism: Author Sarah Bakewell on the lives and legacy of Jean-Paul  Sartre and Simone de Beauvoir | The Independent | The Independent
Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir

Yazar, yalnızca edebi, politik ve felsefi olarak değil özel yaşamı ve toplumsal statüsü ile de dikkatleri üzerine çeker. Fransız filozof Simone de Beauvoir ile ikiyüzlü denerek eleştirilen geleneksel ilişki normlarının dışında bir ilişki yaşadığını kaydeder. Zira bu ikilinin çocukluk travmaları ve başkaldırı arzuları birbirlerini tamamlar niteliktedir. İki tarafın da hayali ötekine tahakküm kurmak değil özgürleşim hareketi içinde bir ilişkidir. Bu özgürlük kavramı, Sartre‘a göre seyahat özgürlüğü, dürüstlük ve çokeşliliği de kapsamaktadır. Hatta Beauvoir’a göre; özgürlüğe o kadar uzun zaman ve inatla inanmışlardı ki özgürlük onların özüydü.

Sartre, dönemin üniversitelerinde maaşlı olarak görev yapmayı da yalnızca akademik bir kesime hitap etmek istememesi nedeniyle reddeder.

4. Özgürlük Anlayışı

Jean-Paul Sartre's Existential Marxism Shows How We Can Make Our Own History

Yaşadığı yüzyılın başından sonuna değin yaşam öyküsünde birçok toplumsal olaya ve yıkıma şahit olmuş olan yazar İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara esir dahi düşmüştür. Bu süreci üretken bir şekilde geçirerek fırsata dönüştürmek isteyen Sartre‘ın özgürlük anlayışına göre; insan kendi varlığının ve yoksunluklarının farkında olduğu ölçüde özgürdür. Sartre, benlik kavramının hiçlik kavramı kullanılmadan açıklanamayacağını ifade eder. Bu görüşüne göre yazar, insanların özgürlüğe mahkum olduklarını düşünmektedir.

Avrupa’da faşizmin palazlanmış olduğu, büyük buhranın etkilerinin hissedilmeye başlandığı 1930’lu yıllarda politikadan uzak durmanın neredeyse imkansız olduğu bir dönemde Sartre, Komünist Parti üyesidir. Marksizme ilişkin değerlendirmesinde parti ile ilişkisinin bulunmasına rağmen kendisini tamamen adanmış olarak tanımlayamadığını kaydeden Sartre bunun yerine “kendisini yalnız birisi olarak gördüğünü” ifade eder. Yazar, özgürlüğü için komünistler ile yeri geldiğinde ise onlara karşı olarak mücadele verdiğini belirtir.

5. Psikolojik Tasvir Becerisi

Jean-Paul Sartre'ın Varoluşçuluk ve Hümanizm'ine Bir Öğrenci Rehberi –  Düşünbil Portal

Sartre’ın ilk eserlerinin konusunu İkinci Dünya Savaşı öncesine gelen dönemde çoğunlukla psikoloji oluşturur. İnsanın dünyadaki yerine ve hayatı anlamlandırma sorununa çözüm üretmek için çabalayan yazar, problemin şimdiye kadar çözümsüz kalma nedenine de eserlerinde yer verir.

İnsanın kendi karakterini inşasının mümkün olduğunu ifade eden Sartre, burada bir keşif değil yaratıcılığın bulunduğunu kaydeder. Sartre, Diyalektik Aklın Eleştirisi kitabında insanın özünün eylemlerinden oluştuğunu ifade ederek amaçların önemine dikkat çeker.

Sartre‘ın, savaş sonrası dönemde kaleme aldığı eserlerini ise öznenin merkezde olduğu, nesnel ve realist bir anlayışla kaleme aldığı görülmektedir. Sartre, duygusal edimlerin kendi kurgularımız çerçevesinde biçimlendiğini, bu edimlerin gerçekleri değiştirmediğini ve yararsız olduğunu kaydeder.

Sigmund Freud‘un analizlerine yönelik görüşleri de dikkat çeken Sartre varoluşçu bir psikanaliz pratiğini savunur.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!