Realizm (gerçekçilik), romantizm akımına tepki olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da doğmuş bir edebiyat akımıdır. Realizm özellikle hikâye ve roman türünde etkili olmuştur. Dünya edebiyatında Flaubert, Emile Zola, Balzac, Stendhal, Tolstoy, Charles Dickens; Türk edebiyatında ise Recaizade Mahmut Ekrem, Halit Ziya Uşaklıgil, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi önemli temsilcileri vardır. Realizmin amacı, hayatın ön yargısız, bilimsel bir tutumla incelenmesi ve edebî eserlerin bir bilim insanının klinik bulgularına benzer nesnel bir bakış açısıyla ortaya konmasıdır.
Peki biz neden realist edebiyat okumalıyız?
1. Gerçek Hayatı Tanıtır

Realizmde anlatılan olaylar ve kişiler oldukça gerçektir. “Roman dediğin, bir uzun yol üzerinde dolaştırılan bir aynadır. Bir bakarsın göklerin maviliğini, bir bakarsın yolun irili ufaklı çukurlarında birikmiş çamuru görürsün. Sonra da kalkıp heybesinde bu aynayı taşıyanı ahlaksızlıkla mı suçlayacaksınız? Aynası çamuru gösteriyor diye aynaya kabahat bulmak olur mu? Böyle çamurlu çukura bulunan yola, daha doğrusu suyun akmasını, kokmasını, çamur çukurları meydana getirmesini önlemeyen temizlik müfettişine…” İşte Stendhal‘ın bu sözleri realist edebiyatçıların sanata bakış açılarını yansıtan çok iyi bir örnektir. Realist edebiyat sayesinde iyisiyle kötüsüyle gerçek, süslenip boyanmamış gerçek hayatlar görürüz. Tüm bunlar da bizim içinde yaşadığımız dünyayı daha iyi anlamamızı sağlar.
2. Gerçek İnsan Doğasını Tanıtır

İnsanları gerçekten tanımak istiyorsanız realist edebiyat tam olarak size göre. Realizmde anlatılan insan gerçek insandır. Kahramanlar; kusurları, ruhsal inişleri ve çıkışlarıyla, hayatta yaşadıkları zorluklar, acılar ve mutluluklarla içimizden biri gibidirler. Hiçbiri kusursuz, olağanüstü değildir. Toplumun her kesiminden her türlü insanı tanıma fırsatı bulursunuz. Bu da sizin günlük hayatta görüp belki de hiç umursamadan geçip gittiğiniz hayatlara daha farklı gözlerle bakmanızı, onları anlamanızı sağlar.
3. Gerçekçi Bir Bakış Açısı Kazandırır

İnsanların ve olayların olması gerektiği gibi değil de olduğu gibi anlatıldığı bu eserler sayesinde daha gerçekçi bir bakış açısı geliştirebiliriz. Hayatımızdaki insanları, olayları olmasını istediğimiz gibi değil de oldukları gibi görmeye ve kabul etmeye başlarız. Dünyanın kusurlu bir yer olduğunu, bizlerin de bu kusurlu dünyada kusurlarımızla bir varoluş mücadelesi verdiğimizi daha iyi görürüz. Bu dünyada iyi şeylerin yanında kötü şeyler, güzelliklerin yanında çirkinlikler, mutlulukların yanında mutsuzluklar da var demeyi öğreniriz. Böylece daha az hayal kırıklığına uğrarız.
4. Eleştirel Düşünceyi Geliştirir

Realist yazarlar toplumu, toplumdaki her türlü insanı olduğu gibi yansıtarak eleştirir, bize tüm çarpıklıklarıyla gösterir. Yazarlar; adaletsizlik, yoksulluk, eğitim ve sınıf farkı gibi konuları ele alır. Bu konularla yüzleşen okur, toplumdaki düzeni ve kendi bakış açısını eleştirel biçimde değerlendirmeye başlar. Realist eserleri okurken “Hayat adil mi, doğrusu böyle mi, doğrusu nasıl olmalı?” gibi sorular sorarız devamlı olarak. Bu da bireyin sorgulayıcı ve bilinçli olmasını sağlar. Böylece eleştirel düşünme becerimiz gelişir.
5. Duygusal Aşırılıklardan Uzaklaştırır

Realist edebiyat bizi duygusal aşırılıklardan, uçlarda gidip gelmekten kurtarır çünkü birebir hayatı yansıtır. Hayat iyisiyle kötüsüyle bir bütündür. Yaşadığımız her günde, her olayda kötü şeyler olduğu kadar iyi şeyler de vardır. Aynı şey insanlar için de geçerlidir, elbette bazı insanlar daha iyi bazı insanlar da daha kötüdür ancak hepimizin içinde iyi olduğu kadar kötü taraflar da var. İşte realist edebiyat bu gerçekleri yüzümüze çarparak aşırı duygular yaşamamıza engel olur. Bize sadece büyük mutluluklar ya da sadece büyük acılar sunmaz. Her ikisini de belli miktarda sunar. Sizi sahte hayallerle kandırmaz. Unutmayın ne kadar yükseğe çıktıysanız düşüşünüz o kadar acı verici olur. Realist kitaplar sizi dengede tutacaktır.
Kaynakça:
“Realizm (Gerçekçilik) Akımı ve Özellikleri”. turkedebiyati.org. Web. Erişim tarihi: 12.11.2025


