Öykü, kurgusal bir anlatıyı anlatılabilecek en yoğun şekilde anlatmak olarak tanımlanabilir. Genelde bir romandan kısa olan ve kendine has bir yazılış biçimi olan öykü, gözlemlerime göre hem yazarlar hem de okurlar tarafından ön yargı ile yaklaşılan bir tür. İnsanlara bir kitap okuduğunu söylediğinde akıllarına ilk olarak öykü değil roman okuduğun geliyor genellikle. Diğer edebi türler arasında kaybolup gidiyor, unutuluyor öykü. Sanırım öykü okurken nedensiz yere, bir roman kadar zevk alamayacaklarına inanıyorlar. Oysa öykülerin de kendilerine has bir çekiciliği ve lezzeti var. İşte bunu kanıtlamak adına, öykü okumak için 5 farklı sebebi derledim!
1. Bir Öyküyü Bitirmek Bir Romanı Bitirmekten Daha Kolaydır

Hepimizin zamanın yokluğundan şikayet ettiği şu günlerde kitap okumak iyice zorlaştı. Başladığımız romanları da zaman ayıramamaktan veya çok uzun süreye yaymaktan bitiremeyip yarım bırakınca okuma motivasyonumuz da azalıyor. İşte öyküler burada devreye giriyor. Romanlardan farklı olarak öyküler, daha yoğun ve kısa olduğu için romanlara göre daha az duygusal ve bilişsel yatırım istiyor okuyucudan. Gözümüzü daha az korkutuyor. Bu da başladığımız kitabı bitirmemizi kolaylaştırıyor.
2. Öykü Okumak Okuma Tempomuzu Arttırır

Bir kitabı bitirmek aslında fark ettiğimizden daha önemli çünkü başladığımız işi bitirmek, bir kitabın sonuna gelmek insana büyük bir haz verir. Başarmanın verdiği tatmin ile yarım bıraktığın bir işi (bu bağlamda okuduğun kitabı) bitirmenin getirdiği tamamlanmışlık hissi ile ödül mekanizmasını devreye sokar. Beynimiz, ateşlenen bu ödül mekanizmasını canlı tutmak ister. Bu da bize yeni bir kitaba başlama heyecanı ve motivasyonu verir. Yeni kitaplar okudukça hem başka öyküler, hem de daha uzun eserler okuma isteğimiz ve gücümüz artar. Bu gücü kullanarak okuma tempomuzu da korumak kolaylaşır. Okuma kaslarımız antrenmansız kalmaz. Düzenli olarak kitap okuma, antrenman yapma alışkanlığı kazanmamız kolaylaştırır.
3. Öyküler Kitaplar Arası Geçişlerde İyi Duraklardır

Yazımın başlarında da belirttiğim gibi, roman veya uzun kitaplar okumak yüksek duygusal ve bilişsel yatırım gerektirir. Romandaki karakterlerin ve dünyanın her köşesiyle ilişkilenip derinlere dalmak, kendini o dünyaya ait hissetmek çok doğal gelir. Haliyle bazen insan uzun vakitler ayırıp okuduğu bir romandan sonra bir sonrakine başlama konusunda hazır hissetmeyebilir. Öyküler burada devreye girer. Ağır kitapların arasında öyküler okumak hem öncesinde okuduklarımızı daha iyi sindirmemize yardımcı olur hem de sonraki okuyacaklarımıza bizi daha iyi hazırlar, enerji verir.
4. Öyküler Yeni Türler ve Yazarlarla Tanışmamızı Kolaylaştırır

Öykü okumak; yeni yazarları keşfetmek, daha önce okumadığınız edebi türleri denemek için en iyi yollardan biri. Okura çeşitlilik bakımından birçok olanak sunar. Yeni deneyimler edinmeyi kolaylaştırır, bizi katı kalıplardan uzaklaştırır. Yazı stilini merak ettiğiniz bir yazarın kalın bir kitabını okumaktansa -eğer varsa- öykülerini okumak, yazarın üslubu ve dili hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Bilim kurgudan hoşlanıp hoşlanmayacağınızı bilmiyorsanız uzun bir seriye başlamak yerine fantastik öyküler okuyarak bilim kurguya bir başlangıç yapmak; gözümüzün korkmamasına ve merak ettiğimiz türlere, tarzlara ve yazarlara daha kolay yönelmemizi sağlar.
5. Öykülerin Ayrı Bir Vuruculuğu ve Tadı Vardır

Öyküler; az sözcük kullanarak okur üstünde yaratılabilecek en güçlü etkiyi yaratırlar. Okurla duygusal bir bağ kurar ve bunu bir roman kadar hikâyede derinleşmeden ustalıkla yapabilir, size yoğun bir deneyim yaşatabilirler. Şahsına münhasır ve özel bir edebiyat türüdür. Öykü anlatımının kendine has bir vuruculuğu ve etkileyiciliği vardır. Duru bir anlatımla, anlatımını uzatmadan yoğun duygular yaşatır. Okuması, anlatımın çok yönlülüğü ve az kelime kullanımının verdiği çift anlamlılık nedeniyle edebi bir zorluğuna sahiptir. Bu yüzden de okuru da yazarı da ayrıdır ve ikisi de bu türe gönülden bağlıdır. Usta yazar ve edebiyat çevirmeni olan Feyza Hepçilingirler‘in “Öyküyü Okumak” adlı çok sevdiğim anlatısında da dediği gibi: “Öykü yumuşak yumuşak okşamaz; başında ya da sonunda sarsar okuru. Bir tümceyle, bir ünlemle, bir sözcükle; kimi zaman susarak…”