Asıl adı Jean-Baptiste Poquelin olan Fransız oyun yazarı ve oyuncu Moliere, 1622’de Fransa’nın başkenti Paris’te doğmuştur. Moliere’in tiyatroyla olan kuvvetli bağı, 1643’te henüz yirmi bir yaşında bir gençken Paris’ten ayrılıp aşık olduğu kadınla bir tiyatro kurması ile başlar. Madelaine Bejart isimli yetenekli aktrisle birlikte Illustre Théâtre adlı tiyatroyu kurarlar fakat bu girişim tiyatronun iflası ve Moliere’in borçlarından dolayı kısa bir süre hapiste kalması ile sonuçlanır. Bu olay, tiyatrocu ikiliyi yıldıramaz ve yollarına devam ederek tam 12 sene gezici tiyatro yaparlar. Bu deneyim Moliere’e hem oyuncu hem yazar olarak kendini geliştirme fırsatı sunar. Bilinen ilk eseri olan L’Étourdi ou les Contretemps Türkçe çevirisi ile Şaşkın‘ı bu süreçte yazmıştır. Şimdi gelin, neden Moliere’i okuma listenize eklemelisiniz birlikte bakalım.
1. İnsan Doğasını Mizahla Anlatır

Moliere, eserlerinde seyircisini güldürürken düşündürmeyi amaçlar. İnsana özgü zaafları, iğneleyici bir dille ve mizahın da yardımıyla seyircisine sunar. Eserlerini, tiyatronun bir derdi olduğunu, sadece güldürmeyi amaçlamadığını aynı zamanda düşündürmeye teşvik etmesi gerektiği bilinci ile yazar. Cimrilik, açgözlülük, hırs gibi evrensel zaafları eserlerinde kullanır.
İnsanın maneviyattan yoksunluğunu ve maddiyata düşkün tarafını eleştirel bir dille ele aldığı, günümüzde hala dünyanın pek çok yerinde sahnelenen komedyası Cimri, güzel bir örnektir. Oyunun başkarakteri Harpagon için dünya malı, aile ilişkilerinden daha önemlidir. Paraya olan sevdası onu ailesinden bile şüphe duyacak kadar paranoyak bir adam haline getirmiştir. Ona göre kişi pragmatist davranmalı ve duygularına yenilmemelidir. Rasyonel olanı seçip, gücünden ödün vermemelidir.
Moliere, Harpagon‘a yüklediği bu özellikler ile dönemin burjuvasını eleştirmiştir. Hayatlarını, yalnızca maddi güçlerini kaybetmemek üzerine kurarak duygularını yaşamaktan feragat eden bu insanlar Moliere’in hiciv radarına takılmışlardır.
2. Zamansızdır

Eserlerinin yazıldığı günden itibaren hala sahneleniyor olması Moliere‘in zamansız kalemini açıkça ortaya koyar. Eserlerinde insan doğasının değişmeyen yanlarını ve insan zaaflarını tema olarak kullanması, bu zamansızlığın başlıca nedenlerindendir.
Zamanın ilerlemesi ve dünyanın gelşmesine karşın zamansız bir yazar olarak kalabilmek: işte Moliere‘in başarısının sebebi de bu. İnsanı derinlemesine analiz etmek, yüzyıllar sonrasına dahi hitap edebilecek metinler kaleme almak ve güldürmeyi ihmal etmemek.
İstanbul Şehir Tiyatroları‘nda hala sahnelenmekte olan Tartuffe, Moliere‘in zamansızlığı için güçlü bir örnek. Eser, dini kullanarak filtresiz bir sistem eleştirisini bizlere sunuyor. Din sömürüsü, para hırsı, güç gibi temalar Moliere’in hicviyle harmanlanıyor. İlk defa on yedinci yüzyılda sahnelendiğinde dini ve din adamlarını halka yanlış lanse ettiği gerekçesiyle yasaklanan Tartuffe, Moliere’in bu yasak karşısında duruşundan ödün vermemesi sebebi ile günümüze kadar ulaşıyor. Başkarakterimiz, dini değerleri istismar ederek insanlar üzerinde hakimiyet kuran Tartuffe isimli bir sahtekar. Bugün de benzer figürlerin varlığı, oyunun güncelliğini koruduğunu gösterir ve seyirciyi seyrederken düşündürmeye iter.
“Dünya malının nazarımda kıymeti yoktu, onun yalancı parıltısı benim gözümü kamaştırmaz.” (Tartuffe)
3. Dili Akıcıdır

Moliere‘in tercih ettiği dil, yazıldığı dönemin aksine süslü ve ağır değil; okunması kolay, yalın ve akıcıdır. Onun eserlerinde doğallığa yakın ve günlük yaşamda sıklıklla karşılaşabileceğimiz cümleleri görüyoruz. Tercih ettiği bu doğal ve samimi üslup, seyirci ile kuvvetli bir bağ kurmasına sebep olur ve seyircinin oyundan kopmamasını sağlar. Örneğin Cimri oyunun baş karakteri Harpagon’un ünlü tiradının, dili yalın fakat manası derinliklidir.
“Yetişin! Hırsız var! Yakalayın! Adam öldürüyorlar! Can kurtaran yok mu? Hak, adalet nerede? Allah yok mu? Vurdular! Canımı aldılar! Gırtlağımı kestiler! Paramı çaldılar, paramı! Kim aldı, kim? Ne oldu? Nerede? Nereye saklandı? Ne yapayım? Nasıl bulayım? Nereye koşayım? Nereye koşmayayım? Şurada mı acaba? Burada mı yoksa? Kim o? Dur! Yakaladım. Ver paralarımı haydut! Eyvah! Benmişim yakaladığım. Neredeyim, bilmiyorum ki! Ben kimim? Ne yapıyorum? Bilmiyorum. Oldu bana olanlar! Param! Zavallı paracığım! Canım, sevgilim benim!”
4. Tiyatroyu “Herkes” İçin Yapar

Anlaşılır dili, doğal üslubu, günlük hayatta görebileceğimiz karakterler yazmayı tercih etmesi, hicvi… Moliere için tiyatro, sadece belirli bir zümreye hitap etmek için değildir; toplumun her kesimine ulaşmalıdır. Tiyatro, herkesin kendisinden ve hayatından bir şeyler bulabilmesi için vardır. Onun oyun anlayışına göre sahnedeki akışta hayatından izler bulan seyirci, kolaylıkla bağ kurabilecek ve sorgulama yapabilecekti. Her kesime seslenebilmek, Moliere’in nihai amaçlarından biriydi. Bu anlayışla yazdığı karakterler, yüksek zümreden sıradan halka kadar geniş bir sosyal yelpazeyi kapsar. Sıradan insanların gündelik halleri, zaafları, komik ya da acı tarafları sahneye taşınır ve seyirci bağ kurar.
5. Yıkıcı Değil Yapıcıdır

Moliere‘i eserlerinde hicivli bir dil kullanması ile tanısak da bu hicvi aşağılamak veya küçümsemek için değil izleyeni düşündürmeye teşvik etmek amacı ile kullanır. Eğer Moliere’in seyircisiyseniz, oyunun bir kısmı muhakkak sizi de dürtecektir. Yazım dilindeki keskinlik, seyirciyi rahat bırakmaz, düşünmeye zorlar. Yani eğer bir Moliere oyunu seyrediyorsanız hem oyunu izler hem de içerden sizi kemiren tatlı sorguyla başa çıkmanız gerekir.
Amacı yapıcı bir dille, tabiri caizse seyirciyi uyandırmaktır. Moliere yıkmak değil yapmak ister. Sanat yoluyla sorgulatmak, toplumun aksayan taraflarına ayna tutmak ve dönüşümün bir parçası olmak için eserlerini kaleme alır.
Kaynakça:


