Japonya doğumlu Britanyalı yazar, 1989 yılında basılan “Günden Kalanlar” adlı romanıyla 2017 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür. Aslen Nagazaki doğumlu olan Kazuo Ishıguro‘nun, babasının mesleği dolayısıyla altı yaşında başlayan İngiltere’ye göç yolculuğu, her yıl seneye anavatana dönüş planıyla ertelenmiştir. İşte bu erteleme, Ishıguro’nun bugün merakla okunan eserlerinin alt yapısını oluşturmaktadır. Söz konusu erteleme, yazarın aile ve sosyal hayatında ikileme neden olmuştur. Aile içinde Japon gelenekselciliği devam ederken Ishiguro’nun sosyal çevresinde İngiliz yaşantısının esnekliğine uyum sağlama çabası, bu ikilemin yazar için ne denli zorlayıcı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Neyse ki, içinde var olduğu toplum, evin içindeki kurallardan daha yumuşak ve etkileşime açıktır. Söz konusu ikilem, yazarın ilk dönem ve son dönem eserlerinde belirgin bir şekilde ayırt ediliyor. Yazarın ilk dönem eserleri Japonya’yı mekan edinirken ustalığını ortaya koyduğu eserler İngiltere’nin kırsallarında geçmektedir. Yazarın yaşamını derinden etkileyen bu durum, eserlerinde farklı bağlam ve çerçevelerde genişçe yer almaktadır. Peki bunu bilmek Ishiguro okumaya başlamak için yeterli bir neden mi?
Tabii ki daha fazla neden olmalı! İşte Kazuo Ishiguro‘ya kitaplığınızda yer açmanız için 5 temel nedeni sıraladık.
1. Geçmişinde İzinde Kimlik Keşfi

Ishiguro’nun ana karakterleri, sıradan yaşantısı olan karakterlerdir. Günden Kalanlar eserinde Stevens isimli kahyanın görevine olan bağlılığı, “Beni Asla Bırakma” eserinde klon Kathy’nin bakıcı olarak yaşantısına adanmışlığı, “Klara ve Güneş” eserinde yapay arkadaş Klara’nın hizmet ettiği Josie isimli genç kıza olan sadakati çevrenizde sıklıkla rastlanılabilecek türdendir. Ancak ne bir hayat kadınından klonlanmış bir organ bağışçısının, ne de gençlere hizmet etmesi için tasarlanmış bir siborgun (biyolojik ve yapay kısımları olan varlıklar) iç dünyasında meydana gelen arzuları, isteksizlikleri ve dolayısıyla gün yüzüne çıkan çatışmaları hayal edebilmek, sıradan insanlar için kolaydır. Ishiguro, sıradan insana ait ikilemleri, çatışmaları, beklentileri ve hayal kırıklıklarını sıra dışı karakterlerle çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Her ana karakter, çıktığı yolculukta kendini tanımaya, varlığına dair sarsıcı gerçeklerle yüzleşmeye başlar. Bu yolculukla kimliğini keşfederken toplumsal hafızaya değinen çarpıcı sahnelere denk gelir. Her yolculuk bir çatışma sonrası yüzleşmeyle sonlanır. İnsan harici birey, kimliğini yabancılaştığı ve yabancılaştırıldığı toplumla olan ilişkisi üzerinden elde eder. Her romanın sonunda okuyucu, tanıdık olduğu savaşın yorgunluğunu hissederek çevirir son sayfayı.
2. Yalın Dille İnce İnce İşlenmiş Hikaye Örüntüsü

Ishiguro, romanlarında birinci şahıs anlatısına yer vererek okuyucunun kendisini karakterlerle eşleştirmesini sağlar. Yazı dilinde sadelik, karakterin duygu derinliğini yansıtmada başarısını ortaya koyar. Okuyucu bu yalınlık sayesinde yüzeydeki hikâyeyi okurken altında yatan felsefi endişeleri ve karmaşık temaları anlamlı hale getirebilmektedir. Bazı noktalarda yazarın kullandığı dil, günlük hayatta kullanılan dil gibi sıradan ve mecazdan uzak. Birden fazla tema ve tartışmayı bünyesinde barındıran metinler, okuyucuya ilgisini dilin yalınlığı sayesinde kolayca sürdürme fırsatı tanır. Her ne kadar eserlerin asıl dili İngilizce olsa da, Türkçeye çevrilmesinde de aslına sadık kalındığı gözlemlenmektedir. Ishiguro, okuyucusuna sade dille duygusal derinliği iletme konusunda başarılıdır.
3. Sıradan Ama Olağan Dışı Karakterler

Yazarın kurgularında yer verdiği karakterler ilk bakışta sıradan insan portresi sunsa da aslında tamamen olağan dışıdırlar. Ishıguro’nun, “Klara ve Güneş” romanında, cümleler bir kızın ağzından çıkıyor izlenimi verse de karakterin insanvari bir robot (humanoid) olduğunu anlamak zaman alır. Bir robotun insan gibi düşünmesi, anlamlandıramadığı hislere karşı tepkisizliği, okur için oldukça olağandışıdır. Genel anlamda değerlendirildiğinde karakterler, var oldukları topluluklarda gerçekleşmeyen arzularının peşinde koşar, pişmanlıklarıyla veya kusurlarıyla yüzleşmekten kaçınırlar. Karakterlerin boğuştuğu varoluşsal sancılar, kişisel ikilemler, bunlara rağmen pasif yaşantıyı sürdürmeye yönelik çabalar, hikâye örgüsü boyunca karakterlerin gelişimini olumlu yönde etkiler. “Beni Asla Bırakma” adlı romanda klon olduğunu öğrenen Kathy’nin, içinde yaşadığı çatışmalara rağmen kendisine biçilen yaşamı sürdürmeye devam etmesi, yazarın karakter oluşturmadaki başarısını ortaya koyar. Bakıcı Kathy, organ bağışçısı arkadaşları Ruth ve Tommy çıktıkları yolculukta insanın anlam arayışını yansıtırken alt metinde klonlamanın etik ve ahlaki yönüne de dikkat çekerek okuyucuda çok katmanlı bir düşünme eylemi başlatır. Bu sıra dışı karakterler sıradan yaşantılarında onlar için sıra dışı gözüken olaylar ve olgularla baş ederken okuyucuya çok katmanlı düşünme fırsatı sunar
4. Ustalıkla Birbirine Geçen Türler

Ishıguro okumanın bir diğer nedeni, yazarın edebi türleri birbirine entegre etme konusundaki yenilikçi yaklaşımıdır. Geleneksel bir biçimde tek bir tür olarak eser vermek yerine bilim kurguyu, fantezi ve tarihi kurgu ile harmanlayıp distopik bir atmosferde ortaya muazzam bir eser çıkarmaktadır. Bu harmanlama, hikâyenin anlatımını zenginleştirmekle kalmayıp karmaşık temaları farklı bakış açılarıyla okura sunmaktadır. Beni Asla Bırakma romanında olduğu gibi distopik bir bilim kurguyu biyografik hikâyelerle desteklemesi, eseri hem düşündürücü hem de duygusal açıdan ilgi çekici hale getirir. “Gömülü Dev” adlı romanında ise hafıza ve bağışlama temaların işlerken fantezi türünü tarihi kurguyla harmanlaması okuyucunun esere daha fazla bağlanmasına yol açmaktadır. Aynı şekilde Günden Kalanlar sadece tarihi bir kurgu değil aynı zamanda bir aşk romanıdır.
5. Evrensel Temalar, Felsefi Gelgitler

Ishıguro’nun belki de Nobel Edebiyat Ödülü kazanmasındaki en usta niteliği, evrensel temaları sıradan bireylerin sıradan kaygılarıyla okuyucuya iletmesidir. Eserlerinde aşk, kayıp, aidiyetlik, zamanın geçiciliği gibi evrensel temalar felsefi bir derinlikle ele alınmaktadır. Ele alınan bu temalar okuyucuyu kendi yaşamı üzerine düşünmeye sevk ederken bu temaların toplumsal hayata olası etkilerini düşünmeye ve tartıştırmaya itmektedir. Beni Asla Bırakma romanında insan bedenin klonlamasını etik anlamda tartışmaya açarken klonun hakları ve isteklerinin insan toplumu içerisinde yerini sorgulatmaktadır. Klara ve Güneş romanında robotların insan hayatında edinebileceği yeri sorgulayarak ile teknolojinin sorumluluklarını ve sınırlarını tartışmaya açar. Temelde Ishıguro okuyucuyu şu ikilemle bırakır: “Birey, insan olduğu için mi özgürdür yoksa özgür olduğu için mi bireydir?” Ishiguro, kabullenmiş olduğumuz tanımları teknolojik toplumda yeniden tartışmaya açarak okuyucuya meydan okumaktadır. Bu çetrefilli macerada yeni okurlarına başarılar.
Kaynakça
Danthony, Thomas. «A Humanoid Who Cares For Humans, From the Mind of Kazuo Ishiguro.» 23 Şubat 2021. New York Times . 8 Temmuz 2024.
İKİZ, Sezer Sabriye. “KAZUO ISHIGURO’NUN GÖMÜLÜ DEV ROMANINDA HATIRLAMA VE UNUTUŞ.” Diyalektolog-Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi 20 (2019).
Mason, Gregory, and Kazuo Ishiguro. “An Interview with Kazuo Ishiguro.” Contemporary Literature 30.3 (1989): 335-347.
Walkowitz, Rebecca L. “Unimaginable largeness: Kazuo Ishiguro, translation, and the new world literature.” Novel: A Forum on Fiction. Vol. 40. No. 3. Duke University Press, 2007.
Wegner, Phillip E. “The British Dystopian Novel from Wells to Ishiguro.” A Companion to British Literature (2014): 454-470.
Whitehead, Anne. “Writing with Care: Kazuo Ishiguro’s Never Let Me Go.” Contemporary Literature 52.1 (2011): 54-83.