5 Farklı Sebeple Neden İngiliz Edebiyatı Okumalıyız?

Editör:
Guşef Alhas

“Ama edebiyat satın alınamaz ki! Edebiyat herkese aittir!” -Virginia Woolf

Orta Çağ’dan günümüze kadar önemini koruyan İngiliz Edebiyatı, asırlardır çığır açan eserlere ev sahipliği yapmıştır. İngiliz Edebiyatı, dünyaca ünlü yazarları ve bunun yanında ilgi çekici konular içeren eserleri ile hâlâ günümüz okuyucularını kendine çekmektedir.

Geoffrey Chaucer’dan William Shakespeare’e, Jane Austen’dan Virginia Woolf’a kadar uzanan geniş yazar ve eser çeşitliliğiyle edebiyat severlerin gönlünde taht kurmuştur. A’dan Z’ye neredeyse her konuda ustalıkla yazılmış eserleri içinde barındırmaktadır.

İngiliz Dili ve Edebiyatı Tam Olarak Nasıl Bir Bölüm? - Ekşi Şeyler

Zaman testini başarıyla geçip Dünya Edebiyatı’nın yapı taşlarından biri haline gelmiş ve klasik edebiyatın yanı sıra modern edebiyat türlerinin de yeşermesini sağlamıştır. Çocuk edebiyatından postmodern edebiyata kadar birçok türü ve klasiği barındırdığından dolayı her yaştan okuyucunun ilgisini çekip kendinden bir parça bulabileceği bir hazine haline gelmiştir.

Günümüzde İngiliz Edebiyatı okumak hem kendi benliğimizi geliştirmeye hem de edebiyat dünyasını daha iyi anlamamıza vesile olur. Yıllardan beri okuyucusu hiç azalmamış aksine giderek artmış olan bu muhteşem edebiyatı hâlâ hiç okuma şansı bulamadıysanız, gelin neden okumanız gerektiğini birlikte keşfedelim.

1. Kültürlerarası Bir Yolculuk

Beowulf - Dünya Tarihi Ansiklopedisi
www.worldhistory.org

İngiliz Edebiyatı demek, sadece İngiltereli yazarlar demek değildir. İngilizce dilinde yazılan her eser İngiliz Edebiyatı’na dahil olur. Kendine has bilinç akışı tekniğiyle öne çıkan İrlanda asıllı James Joyce’u veya Polonyalı Joseph Conrad’ı buna örnek verebiliriz. Çeşitli kimlikleri içinde barındırdığından dolayı okuyucularını mükemmel bir kültür yolculuğuna sürükler; her bir köşesinde farklı bir uyruktan karakter bulundurarak bambaşka dünyaları keşfe çıkmamıza olanak tanır.

Kurmuş olduğu bu kültürlerarası köprüyle farklı zaman dilimlerini ziyaret edebilir ve değişik toplumsal yapıları inceleyebiliriz. Nasıl Charles Dickens’ın Büyük Umutlar romanında eleştirel bir dilde 19.yüzyıl İngiltere’sinin toplum yapısını, ahlak anlayışını, kültürünü ve politikalarını görebiliyorsak aynı şekilde 20.yüzyılın İrlanda’sına yolculuk yapıp orda yaşayan çeşit çeşit insanı da James Joyce’un Dublinliler eserinde tanıma fırsatı bulabiliriz.

2. Tarihsel Gelişim

Geoffrey Chaucer - Historic UK
Geoffrey Chaucer – Historic UK

“Biraz edebiyat üretmek için çok fazla tarih gerekir.” -Henry James

İngiliz Edebiyatı, Antik Çağ’da sözlü Anglo-Sakson efsaneleriyle başlayıp günümüze kadar gelen geniş bir süreyi kapsadığı için kendi içinde dönemlere ayrılır. Eski İngilizce Dönemi, yani MS. 499 yılından başlayıp 1066 yılında Norman İşgali ile biten dönem, bilinen en eski İngiliz eserlerinin olduğu dönemdir. Beowulf veya daha yaygın bilinen Kral Arthur Efsaneleri bu dönemde yazılıp İngiliz topraklarında yaşayan insanlara erdemi ve mertliği aşılamıştır.

Eski İngilizcenin hemen ardından başlayan Orta İngilizce Dönemi (Karanlık Çağ), eser üretimi açısından verimsiz olsa bile kilisenin din adamları birçok eseri İngilizceye çevirip edebiyata katkı sağlamıştır. “İngiliz Edebiyatı’nın Babası” olarak bilinen, dönemin en önemli yazarlarından biri olan Geoffrey Chaucer, Canterbury Masalları’nda işlediği, bir grup haç yolculuğuna çıkan insanın anlattığı hikâyelerden oluşan eseri ile kiliseyi ve dönemin insanlarının cahilliğini eleştirip durumu kurtarmıştır.

Kilisenin egemenliğinden ve yasaklarından bunalmış olan Britanyalılar, 14.yüzyılın sonlarında başlayan İtalya’daki “yeniden doğuş” hareketinden etkilenip Rönesans’ı benimsemiştir. 1485’te Güller Savaşı’nın bitiminden sonra kültürel ve sanatsal yenilenmeye giden İngiliz toplumu, İtalya’daki görsel sanatlar ağırlıklı olan Rönesans’tan farklı olarak edebi sanatlarda bir yenilenme başlatmıştır.

Rönesans’ın ikinci yarısında altın çağına erişen İngiltere, 16.yüzyılda Shakespeare’in edebiyat dünyasını kendi dünyasına çevirmesiyle daha da yükselişe geçmiştir. Yazdığı 150’den fazla soneyle şiir alanında önemli bir yeri olsa da, asıl drama yani tiyatro olarak yazdığı Hamlet, Romeo ve Juliet, Othello ve Bir Yaz Gecesi Rüyası gibi birçok oyunuyla edebiyat dünyasına yön vermiştir.

İngiliz Edebiyatı, daha sonra Restorasyon, Neoklasik, Romantik, Victorian ve 20.yüzyıl gibi dönemlere ayrılmıştır. Her döneminde birbirinden önemli sanatçılarıyla öne çıkmayı başarmıştır. Hangi esere bakarsak bakalım, isteyerek ya da istemeyerek yazıldığı dönemi bir ayna gibi okuyucuya yansıttığını görebiliriz.

3. Dilin Zenginliği

“İsim ne ki? Güle hangi ismi verirsek verelim, kokusu yine güzel olur.” -Shakespeare

Diller yaşayan yapılar oldukları için her zaman gelişir, değişime uğrar ve farklı sözcükler ortaya çıkar. Diğer bütün diller gibi İngilizce de zamanla yapısında değişikliklere uğramıştır. Britanya adalarına yapılan işgal ve fetihlerle birlikte İngilizce diğer dillerin etkisi altında kalmıştır. Hristiyanlığın yayılmasıyla Latinceden, Norman İşgalinden sonra da Fransızcadan birçok kelime ödünç alınmıştır. Hatta Norman Dönemi’nde halk, köylü dili ve basit kabul edilen normal İngilizce konuşurken soylu sınıfı daha lüks görülen Fransızcayı resmi dil kabul etmiştir. Yazılan edebi eserlerin dili de buna göre değişmiştir.

Shakespeare gibi çoğu yazar, eserlerini yazarken yeni kelimeler üretip kullanmıştır. Shakespeare kendi başına 3000’den fazla kelime ve atasözünü İngilizceye katmıştır. Fiili zarfa, zarfı isime çevirerek sözcüklerin kullanım alanlarını genişletmiştir.

Britanyalı yazarlar, edebiyatta estetiğe oldukça dikkat ettiğinden yaptıkları tamlamalar ve seçtikleri kelimelerle bir atmosfer yaratıp okuyucuya anlam ve duyguyu geçirmeyi başarırlar. Çeşitli kelime oyunları ve özgün kalemleriyle her yazar, edebiyatta kelimelerin gücünü ve esnekliğini sergiler. Bu sayede dilin zenginliğini ve muazzamlığını da yansıtmış olurlar.

4. Edebi Çeşitlilik

William Wordsworth - Historic UK
William Wordsworth – Historic UK

“Uzun süre bilgiyi arayarak

Dolaştım durdum insan hayatının coğrafyasında.” -William Wordsworth

Düz yazı, şiir, drama ve kısa hikâye olarak 4 ana bölüme ayrılan İngiliz Edebiyatı, her bir alanda birbirinden önemli eserler vermiştir. Düz yazıda Thomas Hardy, şiirde William Wordsworth, dramada Christopher Marlowe, kısa hikâyede ise Oscar Wilde öne çıkan isimler arasındadır.

Çoğu yazar tek bir alana bağlı kalmayıp diğer edebi türlerde de eserler üretmişlerdir. Hem kendi içinde hem de diğer Dünya Edebiyatları ile rekabet ve alışveriş halinde olan İngiliz Edebiyatı’nda, sıklıkla “En iyi düz yazı ya da drama nasıl yazılır?” veya “Nasıl iyi bir yazar olunur?” gibi başlıklar, eleştirmenler tarafından tartışma konusu olmuştur.

Bu tartışmaların en ünlülerinden biri, İngiliz dramasının Fransız dramasına üstünlüğünün konuşulduğu John Dryden’in Dramatik Poesy, Bir Deneme eseridir. Bir diğeri ise William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge işbirliği olan Lirik Baladlar’dır. Burada da romantik bir şiirin veya genel olarak şiirin nasıl yazılması ve nasıl bir şair olunması gerektiğinden bahsedilir.

Eserlerin yazıldığı dönemlerde, yazarları konu ve yazım tarzı olarak en çok etkileyen şey dönemin akımıdır. Dünya Edebiyatı’nda önemli bir yere sahip olan edebi akımlar, birbirinin devamı veya karşıt bir görüş olarak doğarlar. Akımlar, dönemin baskın olan felsefi düşüncesiyle ortaya çıkarlar. Romantizm akımına tepki olarak doğan realizmi buna örnek verebiliriz. Çoğu yazar bu akımlara bağlı kalarak eserlerini yazmaya özen gösterir. Akımların fazlalığı, edebiyatı daha geniş bir yelpazede görmemize yardımcı olur.

5. Perspektif

Handwritten draft of Virginia Woolf's Mrs Dalloway is to be published, revealing numerous edits | Daily Mail Online
Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway kitabının el yazısıyla yazılmış taslağı | Daily Mail Online

Edebiyat, farklı karakterlere bürünüp farklı dünyaları deneyimlememize olanak tanır. Çeşitli evrenlere açtığı kapılarla alışılan normalin dışına çıkıp zihnin ötesinde bir yolculuk yapmamızı sağlar. Çeşitli konuları ele alan milyonlarca eserde hem yazarlardan hem de toplumdan izler vardır. Bu da ne kadar çok eser seçeneği varsa bir o kadar da farklı görüş var demektir.

İngiliz Edebiyatı’nda yazarların kullandığı farklı anlatım ve bakış açıları okuyucuyu hikâyeye dahil eder. Birinci şahıs anlatım, daha çok karakterin görüşlerine yönelik ve güvenilmezken tanrısal bakış açısı, hikâyedeki her konuyu bilir ve daha kapsamlı bir anlatıma sahiptir. Bir hikâyede sadece ana karakter yaşanılan olayları anlatırsa onun söylediği kadar hikâye hakkında bilgi ediniriz. Fakat birden fazla karakterin gözünden veya üçüncü şahıstan hikâyeyi okursak konu hakkında daha nesnel bir fikre erişme şansımız olur.

Örneğin, Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway romanında, bilinç akışı tekniği ve iç monolog kullanılarak karakter hakkında fazlasıyla bilgi sahibi olma ve karakteri içselleştirmeyle zengin bir perspektif elde edilir. Aynı zamanda, James Joyce’un başyapıtı sayılan Ulysses romanında da bilinç akışı tekniği ve birden fazla karakter kullanılmasıyla okuyucu sıradan bir güne farklı noktalardan şahitlik eder.

İki yazarında aynı tekniği kullanmasına rağmen eserlerinde açıkça görülebilen farklar vardır. Bu da edebiyatta en önemli şeylerden biri olan yazım stili farklılığıdır. Her eser farklı olduğu gibi her yazar da farklıdır ve bunu kalemleriyle ortaya koyarlar. Kullanılan değişik teknik ve karakterlerle birlikte eserlere dahil olma, duygu ve düşünceleri okuyucuya aktarma gibi konular her eserde değişir.

İngiliz Edebiyatı, edebiyata geniş pencerelerden bakma şansı sunar. Dilin zenginliği, yazarların kelime oyunları ve estetik anlatımıyla okuyucuyu etkileyici bir yolculuğa sürükler. Çeşitli konu ve teknikleriyle okuyucunun derinlemesine düşünmesine ve farklı dünyalara erişmesini sağlar. Virginia Woolf‘un deyişiyle, edebiyat herkese aittir ve sınırları aşarak ortak miras haline gelir. Bu nedenle İngiliz Edebiyatı okumak, kendi dünyamızı zenginleştirmenin ve edebiyatın evrenselliğini deneyimlemenin bir yoludur.

Deniz Şevval Ceylan
Deniz Şevval Ceylan
"Lock up your libraries if you like; but there is no gate, no lock, no bolt that you can set upon the freedom of my mind." -Virginia Woolf

17 YORUM

  1. Emeğinize sağlık, çok başarılı ve bilgilendirici bir çalışma. Herkesin edebiyata, dile, kültüre olan bakışının en geniş ufuklara ulaşmasını temenni ediyorum ve bu alanda yaptığınız çalışmadan ötürü tebrik ederim; nice başarılarınıza.

  2. İngiliz edebiyatının ne kadar geniş, zengin ve çeşitli bir yapıya sahip olduğu çok güzel açıklanmış. İngiliz Dili ve edebiyatı öğrencisi olarak bölümüme bir kez daha aşık oldum. Bu yazıyı okuyan her kişi de kesinlikle İngiliz edebiyatına ilgi duyacaktır. Ellerinize, emeğinize sağlık 💜

  3. İngiliz edebiyatı üzerine kaleme alınmış bu kıymetli makale sayesinde aradığım pek çok bilgiye ulaştım. Size minnettarım. Kaleminize sağlık. Yazılarınızın devamını merakla bekliyorum. Saygılarımla…

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Jane Eyre Hangi Şarkıları Dinlerdi?

Gelin, hep birlikte Jane'in muhtemelen profilinde herkese açık paylaşmayacağı, yalnızca kendisinin erişebileceği müzik listesine ulaşmaya çalışalım!

Epik Fantastik Türüne Giriş ve Kralkatili Güncesi Evreni

Epik fantastik türüne derinlemesine bir bakış ve Kralkatili Güncesi ekseninde modern mit yaratımının izleri...

Söylenti Sinema Şeridi: Direniş ve Özgürlük Ayı

Hayatın içinden beyaz perdeye taşınan zorluklar, yaşam mücadelesi ve daha nicesinin işlendiği film önerilerimiz.

Yerel ve Evrenselin Birlikteliği: Çağdaş Moda Tasarımlarında Anadolu İzleri

Moda dünyasında sürdürülebilirlik ve özgünlük arayışı giderek daha fazla tasarımcıyı yerel ve kültürel unsurlara bakmaya yönlendiriyor.

Met Gala 2025: Moda Dünyasında Dikkat Çeken Kültürel Tema

Met Gala 2025, kültürel teması ve "Black dandyism" vurgusuyla moda dünyasında kimlik ve stil hakkında güçlü mesajlar verdi.

Ölü Ozanlar Derneği Hangi Albümle Eşleşir?

Sistemin duvarlarını şiirle yıkan bir film ve notalarla öfkesini haykıran bir albüm: Ölü Ozanlar Derneği ve The Wall’u birlikte inceliyoruz.

Terapide Kaybolmak: “Beyaz Psikoloji”den Kültürel Uyum Arayışına

Batı merkezli terapi yaklaşımlarının kolektivist kültürlerde neden uyumsuzluk gösterdiğini "beyaz psikoloji" kavramı üzerinden inceledik.

Orta Çağ Avrupası’nda Moda, Sağlık ve Hijyen

İnsanın kendini eğitmesi, araştırması ve en önemlisi sorgulaması kadar güzel bir şeyin olmadığı dersini veren Orta Çağ Avrupası'ndan bir soru: “Siz hangi çağda yaşıyorsunuz?”

Crash (1996) Film İncelemesi: Bedenin Arzuyla Çarpışması

Cronenberg’in Crash filminde beden, arzu ve makina birleşir; kaza, hem haz hem dönüşüm alanına dönüşür. Film, gerçekliğin simülakra evrildiği bir evren çizer.

Söylenti Aylık Frekans

Mayıs ayını taçlandıracak müzik önerileriyle karşıladığımız Söylenti Frekansı sizlerle!

Editor Picks