Emily Dickinson, 10 Aralık 1830’da ABD’nin Massachusetts eyaletinde dünyaya gelmiştir. Avukat ve politikacı bir babanın kızı olan Emily, ilk eğitimini doğup büyüdüğü kasabayla aynı adı taşıyan Amherst Akademisi’nde almıştır. Yaşadığı dönem gereği kadınların yalnızca dini eğitim alabilmesi Emily’i okuldan uzaklaştırmıştır. Zamanının çoğunu odasında tek başına şiirler yazarak ve çok sevdiği bahçesinde geçirmiştir. Yaşamı boyunca 1700’ü aşkın şiir yazan Emily, bunların yalnızca birkaç tanesini abisi Austin Dickinson’ın adıyla yayımlayabilmiş ve 15 Mayıs 1885’de hiç ayrılmadığı Amherst’de ölmüştür. Kız kardeşi Lavinia’ya gönderdiği mektupların birisinde ölümünden sonra tüm şiirlerinin yok edilmesini istemiş fakat kardeşi Lavinia, Emily’nin bu isteğine uymayarak şiirlerini yayımlamıştır. Böylelikle yaşarken değeri bilinmeyen Emily Dickinson günümüzde Amerikan Edebiyatı’nın en önemli şairleri arasında yerini almıştır.
”Fiziksel olarak sanki kafam uçup gitmiş gibi hissediyorum ve biliyorum ki bu hissin sebebi şiir !”
İşte Emily Dickinson okumak için 5 farklı sebebi sizler için sıraladık!
1-Şiirlerinde Ölüm Temasını İşlemesi
‘Ben Ölüme uğrayamadığım için-
İncelik gösterip O aldı beni-
Sadece Bizi taşıyordu Araba-
Bir de Ölümsüzlüğü.’
Şiirlerinde aşk, tutku, yalnızlık, keder gibi temaları işleyen Dickinson, art arda yaşadığı kayıplar sonrası yeğeni Gib Dickinson’ı da ani kaybedişinden sonra ölüm ve ölümsüzlük temaları üzerinde yoğunlaşmıştır. Yazdığı 500’den fazla şiirin ana teması ölümdür ve bu şiirlerle ölümün doğasını anlamaya çalışmış, bunu da eserlerine tüm çıplaklığıyla aktarmıştır. Ölüm kavramına takıntılı hale gelen Emily, zamanla ölüme bir kişilik atfetmiş ve şiirlerinde ölümden bir kişi gibi bahsetmeye başlamıştır.
2-Odası Dünyasından Büyük
Yaşamının tamamını Amherst’ da geçiren Emily, vefatından önce uzun bir süreyi de yalnızca odasında geçirmiştir. Öyle ki gelen misafirleri bile odasından seslenerek karşıladığı da rivayetler arasında. 1864 yılında gözünde yaşadığı problemden dolayı eline kağıt kalem bile alması yasaklanan Emily’nin bu yıl en verimli yılı olmuştur. Tüm eserlerini bir fasikülde toplayan şair, yaşamı boyunca şiirlerini kendi adıyla yayımlayabilmek için ataerkil ile savaşsa da vasiyeti üzerine ölümünden sonra tüm yazdıklarının yok edilmesini istemiştir. Bu tezatlığa sebep olarak otuzlu yaşlarında kiliseden hem bedenen hem de ruhen uzaklaşması ve hakikatı din adamlarından değil de ruhani bir yolculuğa çıkarak kendisinin bulmak istemesi gösterilmiştir.
3-Bilim ve Şiiri Buluşturduğu Herbaryumu
‘Bu şirin çiçekler beni utandırıyor,
Keşke Arı olsaydım dedirtiyor – ‘
Yaşarken bir şair olarak tanınmayan Emily, botaniğe olan ilgisiyle bilinmekteydi ve küçük yaşlardan itibaren bitkiler, egzotik çiçeklerle ilgilenmekteydi. Doğup büyüdüğü evin bahçesindeki değerli çiçekleri yetiştirir, toplar ve preslerdi. Botaniğe olan ilgisini hiç şüphesiz şiirlerine de yansıtan Emily’nin kendisine ait bir herbaryumu bulunmaktaydı. Bu herbaryum günümüzde Harvard’ın Nadir Kütüphanesi’nde yer almaktadır. Şiirlerinde sık sık sembolizmi kullanan şairin herbaryumunun ilk sayfasında tutkuyu temsil eden yasemin çiçeği yer almaktadır. Kendisini de dalından koparılmış bir papatya ve gül olarak tanımlayan Dickinson, bu sembolleri dizelerine şöyle aktarmıştır:
‘Bir çanakyaprak – taçyaprak – ve bir diken
Sıradan bir yaz sabahında-
Bir matara Çiy – Bir iki Arı
Bir Meltem – ağaçlarda bir oynaklık
Ve bir Gülüm ben!’
4-Gizli Aşkı Sue Gilbert Dickinson
‘Acı mı çekiyorum, mırıldanıyor muyum, yoksa üzgün ve yalnız mıyım ve buna engel olamıyor muyum? Bazen öyle hissettiğimde bunun yanlış olabileceğini ve Tanrı’nın seni alıp beni cezalandıracağını düşünüyorum; çünkü sana yazmama ve tatlı mektuplarını bana vermeme izin verdiği için çok nazik, ama kalbim daha fazlasını istiyor .”
Şüphesiz ki Emily Dickinson’ın hayatındaki en önemli insan Susan, Emily’nin deyişiyle Sue Gilbert’dır. Tıpkı Emily gibi şair olan Sue, ebeveynlerini kaybettikten sonra akademik eğitim almak için Amherst’e taşınmış ve Emily ile yolları burada kesişmiştir. Gençlik yıllarından beri çok yakın olan ikili uzun yıllar boyunca birbirlerine şiir ve mektuplar yazmıştır. Sue Gilbert’ın şairin hayatında bu kadar önem teşkil etmesi kimi kaynaklara göre ikilinin arasında arkadaşlıktan öte romantik bir ilişkinin yaşanmış olma ihtimalidir. Her ne kadar Sue Austin Dickinson ile evlense de ikili birbirlerine samimi mektup ve şiirler göndermeye devam etmiştir. Bu mektuplardan birisinde Sue’ya “Shakespeare dışında bana yaşayan herkesten daha fazla bilgi anlattın. Bunu içtenlikle söylemek garip bir övgüdür’.’ yazmıştır.
‘Şimdi elveda Susie… Orada birileri olmasın diye utanarak bir öpücük ekliyorum! Görmelerine izin verme, olur mu Susie?’
‘Çiyleri döktüm –
Ama sabahı aldım, –
Bu tek yıldızı seçtim
Geniş gecenin sayılarından –
Sue – sonsuza dek!’
5-Kendine Has Yazım Biçimi
” ‘Umut’ o tüylü şeydir –
Ki ruha tüner –
Ve şakır durur sözsüz bir ezgiyi –
Ve hiç durmaz – hep öter – ”
Alışılagelmemiş kafiye uyumu, şiirlerinde yersiz büyük harf ve çizgi kullanımı ve eşsiz metaforları ile dönemin geleneksel yazı biçiminden uzak eserler üreten Emily, inzivadayken yazdığı şiirleri önemli eleştirmen ve rahip Thomas Higginson’a ulaştırmış ve on dokuzuncu yüzyıl geleneklerine bağlı eleştirmenden kulak asmayacağı tavsiyeler almıştır. Duygularını şiirlerine sade bir dil kullanarak aktarması ve özgün sembol kullanımı ile Emily Dickinson, yaşarken istemediği şöhrete, ölümünden sonra kavuşmuştur.
KAYNAKÇA
Emily Dickinson, Seçme Şiirler, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2021 İstanbul.
https://www.emilydickinsonmuseum.org/
https://library.harvard.edu/collections/emily-dickinson-collection