5 Farklı Sebeple Neden Cahit Zarifoğlu Okumalıyız?

Editör:
Deniz Filiz
" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

Cahit Zarifoğlu kısa ömrüne şiir, öykü, çocuk hikayeleri ve okuyucu mektupları gibi farklı türlerde eserler sığdırmış bir şair ve yazar. Eserleri günümüzde de severek okunuyor. Bundan dokuz sene önce, Yedi Güzel Adam adlı şiirinden yola çıkarak Zarifoğlu ve edebiyat çevresini anlatan aynı adı taşıyan bir dizi bile çekilmişti. Muhafazakar kesimin şairlerinden sayılması veyahut kapalı bir anlatıma sahip olması ise hakkında kalıplaşmış fikirlerden bazıları. Peki, biz Cahit Zarifoğlu’nu ne kadar tanıyoruz? Onu okurken ne kadar anlıyoruz? En önemlisi Cahit Zarifoğlu’nu neden okumalıyız? Bu düşüncelerden yola çıktık ve Cahit Zarifoğlu’nu okumak için beş sebep sıraladık.

1- Yetiştiği Çevrenin Etkisi

Cahit Zarifoğlu babasının mesleği dolayısıyla çocukluğunun  ilk yıllarını farklı şehirlerde geçirmek zorunda kalsa da aslen Maraşlıydı. Lise yıllarını da Maraş’ta geçirmesi onun edebi kimliğinde etkisini göstermişti. Aynı dönemde okul arkadaşları olan Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören, Mehmet Akif İnan, Erdem Bayazıt gibi isimlerin de şair-yazar kimliğine sahip olmaları ile edebi ve entelektüel sohbetler yapmaları Zarifoğlu üzerinde etkili olmuştu.

2- Çocuk Sevgisi

“Mutluluk da tahammül ister. Onu da iyi anlamalı. ”

“Güzellik uykuyu bırakıp bakınca görülebilir. Aksi halde baş tarafı dinlenmemiş bir masal gibi güzelliği anlamak da zor.”

Zarifoğlu, şiir kitapları ve hatıra türündeki eseri Yaşamak ile adından sıklıkla söz ettirse de çocuklar için yazdığı kitapları da mevcuttur. Bu hikayelere çocuk kitapları deyip geçmemek lazımdır. Çünkü bu eserlerde Cahit Zarifoğlu’nun kendine has üslubunu hissetmek ile birlikte onda alışık olmadığımız daha duru bir anlatım ile karşılaşırız. Öte yandan bu hikâyelerin muhatabı sadece çocuklar değildir. Örneğin Serçekuş’u okuduğumuzda Zarifoğlu’nun yetişkinlere de bir şeyler anlattığını çok net bir şekilde hissederiz. Hikayede Serçekuş’un sabah erkenden uyanmak zorunda olması, yuvasından çıkarak karnını doyurmak mecburiyetini anlatırken çocuklara vermek istediği dersler malumdur. Fakat satır aralarında öyle ifadeler vardır ki yazarın yetişkinlerin de durup bir şeyleri idrak etmesini istediği muhakkaktır.

3- İmgenin Gücü

“Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte, başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz.”

Zarifoğlu, bilhassa şiirlerinde kapalı bir anlatımı tercih ederek imgelere sıklıkla yer verir. Örneğin bazı şiirlerinden aşktan bahsettiğini anlasak bile kimden ve neyden bahsettiğini tam olarak idrak edemediğimiz satırlar ile karşılaşırız. Aslında bu tercihi Zarifoğlu’nun karakteri ile de bağdaştırmamız mümkündür. Zira yazar, sosyal çevresinde de oldukça içine kapanık bir hal içerisindedir. Hatta edebiyat dünyasından da tanıdığımız ve aynı lisede okuduğu yazar arkadaşları bu yüzden ona Aristo lakabını yakıştırır. Bu içe dönük karakterini şiirlerinde de kendini gösterir. Kelimelere kendi atfettiği anlamlar ve şiirlerini kurgulayış tarzı şairin üslubunu tanımayan okurlarca anlamsız veyahut karmaşık bulunabilir. Fakat Zarifoğlu’nun kişisel tercihinin yanı sıra bu dönemde İkinci Yeni hareketinin önplanda olduğu da dikkat alınmalıdır.

4- Ne Çok Acı Var

“ Söylediklerim bir defterin yaprakları arasına kıvrılmıştır. Sayfaları açtıkça onları göreceğimi sanıyorum ama, anlıyorum ki asıl söylediğim şeylerdir altına gizlendiğim. farkedilmesinden korktuklarımı kapadığım eşyalar oluyor anlattıklarım.”

Cahit Zarifoğlu’nun hatıra türündeki eseri Yaşamak“ ne çok acı var” diye başlar. Yaşamanın çok acıyla özdeşleştirilmesi oldukça çarpıcıdır. Eserin tek çarpıcı yönü ise bu değildir. Türünde tek örnek olarak gösterilebilecek bu eser ilginç detaylar barındırır. Eserin dikkat çeken kısımlarından biri, anlatının kronolojik bir sırayı takip etmiyor oluşudur. İlk olarak 1979 yılı ile anlatımı başlatan yazar, ileriki sayfalarda okuyucuyu 1975 yılına geri getirip anlatımına devam eder. Bu üslubunu metnin tamamında sürdürür. İlgi çeken bir diğer nokta ise metnin içerisinde 1940 ve 1943 yıllarına dair anılarının yer almasıdır. 1940 yılı yazarın doğduğu yıldır ve bu bölümde kendi doğumunu anlatır, o anı hatırlıyormuşçasına bebek halini ve çevresini tasvir eder. Bütün bu ilginç anlatımların yanı sıra şiirlerindeki gibi kapalı ve imgesel anlatımı sürdürmek ile birlikte yer yer yalın bir anlatım da tercih eder.

5- Baba Hasreti

“Bir yamaç kaymasını omuzlarsın yıllarla

Biz ne gülücükler biliriz senden

Ne rahmetler açıldı senden bize”

Zarifoğlu, küçük yaşlarından itibaren babasının başka biriyle evlenmesi sonucu ondan uzak kalmış, bu kırgınlığı içinde hep hissetmişti. Yaşamak’ta babasının vefatını not ettikten sonra yıllar öncesine geri dönerek babasından gelen mektupları anlatır. Yine aynı eserinde aktardığı bir anısında bulunduğu ortamdaki bir kişinin babası hakkında kötü düşünmemesini salık verdiğini aktarır. İlginçtir ki bunu anlatırken kalbimin ‘gizli sırrı’ diye bahseder. En son yayımlanan şiir kitabı Korku ve Yakarış’ın ilk şiiri ise Baba’dır. Bu şiirde yazarda aşina olduğumuz baba imgesinin aksine daha olumlu bir anlatımla karşılaşırız. Belki de çocukluk ve gençlik yıllarından kalma kırgınlığını ve baba kavgasını içinde çözebilmiş veyahut baba hasretini affa dönüştürmeyi başarabilmiştir…

Kaynakça: 

Zarifoğlu, Cahit. Yaşamak. Beyan Yayınları 16.baskı, İstanbul 2016.

Zarifoğlu, Cahit. Serçekuş. Beyan Yayınları, İstanbul 2018.

Zarifoğlu, Cahit. İşaret Çocukları. Beyan Yayınları. 8. Baskı, İstanbul 2016.

spot_img
Sena Yiğit
Sena Yiğit
birtakım şeyler deniyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!