”Bütün o eleştirilerin karşısında, o tamamı ataerkil toplumun ortasında, ürkmeden bakarak, kitaplarına sıkı sıkı sarılabilmeleri için kim bilir nasıl bir yetenek, nasıl bir tutarlılık gerekmişti. Bunu sadece Jane Austen ve Emily Brontë başardılar. Onların şapkalarındaki belki de en hafif tüydü bu. Onlar erkek gibi değil, kadın gibi yazdılar.” Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf
Bu yazımızda az sayıda kitap yazmış olmalarına rağmen her okurun mutlaka yolunun kesiştiği, eserlerinde günümüzde bile kendinizden iz bulmanızın kaçınılmaz olduğu Brontë kardeşlerden bahsedeceğiz: Charlotte (1816–1855), Emily (1818–1848) ve Anne (1820–1849). Romanları kadar hayatlarıyla da ilgi çeken, kendilerinden sonraki kadın yazarlar için yolu açan yetenekli kardeşlerin kitaplarının edebi bir hazine olduğu tartışmasız. İşte Brontë kardeşlerin Viktorya Devri’nin aynası niteliğindeki çok keyifli eserlerini okumanız için 5 neden!
1- Protofeminizm ve Kadın Sesi
Yarattıkları kompleks kadın karakterler kendi kaderlerini çizmek için direnirken Anne, Emily ve Charlotte da 19. yüzyılın başlarında biçilen rollerden dışarı taşmak için direniyorlardı, entelektüel arayışın erkeklere özgü olduğu bir devirde yazıyorlardı. Kadınların henüz sosyal veya politik güçleri yoktu, özellikle orta-sınıfa ait kadınların başarılı evlilikler yapmaları ve kendilerini domestik işlere vermeleri bekleniyordu. Kadınların yazdığı az sayıdaki kitaplar ise fazla ”kadınsı” bulunduğu için talep görmüyordu. İşte tam olarak böyle bir ortamda Brontë kardeşler sansasyon yaratacak kitaplar ve şiirler yazdılar. Hem de kitaplarındaki baskın kadın sesinden bir an olsun vazgeçmeden.
Dolayısıyla Brontë kardeşler, eserlerinin yayınlanma şansını artırmak için cinsiyet iması olmayan takma isimler kullandılar: Currer, Ellis, ve Acton Bell. Burada ilginç olan şey, isimler duyulduğunda yazarın kadın olduğunu akla getirmese de özellikle maskülen atfedilen isimlerden de uzak durmuş olmaları. Ünlü olduktan sonra tabii ki de isimlerini açıklıyorlar. Onlardan sonra gelecek kadın yazarlar için yolu biraz da olsa açmayı bu şekilde başarıyorlar.
Yetenekli kardeşler eserleriyle dönemlerine damga vurdular, kendilerinden sonraki kadın yazarlar için yolu açtılar. Tabii ki bu noktada eğitim alabilmiş olan şanslı azınlıktan olduklarının tekrar tekrar altını çizmek gerekiyor. Babaları, Brontë kardeşlerin ama özellikle Charlotte’un eğitimine son derece önem vermişti, durumları da gayet iyiydi. Ayrıcalıkları sayesinde aldıkları eğitim, onlar için patriarkal düzenin içinde bağımsız hareket etmelerine olanak sağlayan bir araç haline geldi.
Uğultulu Tepeler’e bakıldığında erkek karakterimiz Heathcliff’in şiddet yanlısı ve sert mizacının olumsuzluklar doğurduğu gösterilirken, Catherine ise evliliğe hapsolmuş kadınların sürüklendiği noktayı gözler önüne seriyor. Hapsolmak demişken, Jane Eyre’de ise karşımıza gerçek anlamda hapsolmuş bir kadın çıkıyor! Çalıkuşu Jane’in bağımsızlık tutkusundan söz etmemize gerek bile yok. Şüphesiz ki 19.yüzyıla damga vurmuş bu karakterlere ve yaratıcılarına çok şey borçluyuz.
2- Viktorya Dönemi Koşulları
”-İngiltere sizin ülkeniz değil miydi?
-Evet
-Ve onu sevmiyorsunuz?
-Sevseydim bundan üzüntü duyardım. Shire’de dendiği gibi pis bir gururla ve umutsuz bir düşkünlükle dolu, küçük, yoz ve rüşvetçi, lanet olası bir krallar ve lordlar ülkesi; suistimallerle çürümüş, önyargılar tarafından kemirilmiş.” Profesör, Charlotte Brontë
Britanya İmparatorluğu’nun şahlandığı Viktorya Döneminde, İngiliz romanı da şahlandı. Charles Dickenslar, George Eliotlar ve Henry Jamesler bize tekrar tekrar tüketmekten zevk aldığımız şaheserler bıraktılar. Bu şaheserler aynı zamanda dönemin koşullarını gözler önüne seriyorlardı.
Sanayi ve ticaret gelişmişti, orta sınıf siyasi gücü eline almıştı. Orta sınıfın refahı artarken sefil olan daha da sefilleşiyordu. Zengin-fakir, kilise-bilim, gelenek-yenilik çatışmaları son derece belirgindi, ikiliklerin dönemiydi. Brontë kardeşlerin romanlarında da dönemin koşullarının yansımasını görmek mümkün.
Agnes Grey’de sınıf, evlilik ve toplumsal sınıf atlama konseptlerini rahatlıkla tespit edebiliriz. Agnes roman boyunca sınıf atlamak için yapılan evliliklerle karşılaşıyor. Agnes’in annesinin üst sınıftan geldiğini ve ruhban sınıfından birisiyle evlendiği için babası tarafından reddedildiğini öğreniyoruz. Bunun yanı sıra bir mürebbiyenin nasıl görüldüğünü ve uğradığı kötü muameleleri gözlemliyoruz.
Jane Eyre’nin ise sosyal hiyerarşi eleştirisi şeklinde bir okumasını yapabiliriz. Baskıcı karakterler sürekli Jane’e yetim olduğunu ve onlardan aşağıda olduğunu hatırlatıyor. Ancak Jane Eyre asla eşit muamele görme talebinden vazgeçmiyor. Mürebbiye olmak için aldığı güçlü eğitim aslında onu biraz sınıflar arası arafta bırakıyor, eğitimli ve sofistike kafa yapısı ile alt sınıf geçmişi arasında bir yerde.
Uğultulu Tepeler belki de kardeşlerin romanları arasında toplumsal koşulların en çok öne çıkarıldığı kitap. Sınıflar arası çatışma, ırk, sosyal statü gibi sorunlar son derece belirgin. Linton ve Earnshaw evleri arasındaki kontrast, Heathcliff’in uğradığı muamele ve ten rengi arasındaki bağlantı, kendini yeniden yaratma hırsı… Okudukça toplumsal koşullar hakkında ipucu veren bir sürü element bulabilirsiniz.
3- Viktorya Romanı Özellikleri
Viktorya döneminde roman, edebiyatın en üst formu olarak kabul görmeye başladı. Viktorya romanının özelliklerini incelemenin en keyifli yolu da aşkla süslenmiş Brontë eserlerini okumak olsa gerek.
Dönemin romanının baskın özelliklerinden biri yukarıda bahsettiğimiz gibi 19.yy realitesini olduğu gibi yansıtmaktı. Bunun dışında Viktorya romanı güçlü plot, çok karakter sayısı, karakter gelişimi, duyguların dışavurumu gibi özelliklerle karakterize olmuştu.
Brontë kardeşlerin romanları da bu özellikleriyle Viktorya romanını başarıyla temsil ediyorlar. Ancak bu, romantizmin hazinesinden elementler taşımadıkları anlamına gelmiyor. Romantizmden özellikle gotik ögeler ödünç alıyorlar: açıklanamaz durumlar, delilik, karanlık tavan araları, şiddet, hayalet hikayeleri ve doğaüstü olaylar.
Yine de kendini keşfetme ve gelişme temalarıyla, çoğunlukla realist yaklaşımlarıyla kardeşlerin kitapları tam anlamıyla Viktorya romanları.
4- Kompleks İnsan Doğası
Romanlarındaki çok başarılı bir özellik de insan doğasını tüm karmaşıklığı ile yansıtmış olmaları. Başarılı temsiller okuduğumuzda hem içimizdeki kötülük ve iyiliği hem de duyguları anlamlandırmakta bir nebze ileri gidiyoruz.
Uğultulu Tepeler’de insan doğasının karanlık tarafı gözler önüne seriliyor, insanın kötülük kapasitesinin sınırlarında dolaşılıyor. Heathcliff’in kötülükleri arkasındaki motivasyon, hareketlerinin hem başkaları hem de kendi üzerindeki etkileri, belki de kendini yavaş yavaş yok edişi okuyucuya doğal ve anlamlı bir şekilde veriliyor. Bunlar bir nevi travmaların kalıcı etkileri. Eserde aynı zamanda nefret, tutku, sevgi gibi güçlü hislerin bizi sürükleyebileceği nokta gösterilmiş.
Kardeşlerin diğer romanlarında karakterlere karşı daha ılımlı bir tutum söz konusu. Jane Eyre’de Mr. Rochester’ın olumsuz özellikleri; nedenleri ve deneyimleriyle yumuşatıp törpüleniyor. Okuyucu Hem Mr. Rochester’ın hem Jane’in içsel çatışmalarını çok iyi kavrıyor.
Duyguların tasvir edilişindeki başarıdan bahsetmezsek olmaz, kardeşlerin uzmanlık alanlarından birisi. Sonuçta duygular evrensel, belki de kendilerini tekrar tekrar okutmalarının sebebi duygularımıza tercüman olmaları ve insanı merkeze koymaları. Buradaki başarılarını da otobiyografik ögeler kullanmalarına bağlayabiliriz, kitaplarıyla aralarında hayal dünyalarının ötesine geçen bir bağ var.
“Bana yardım ettiğin, benim işimi kolaylaştırdığın zaman, benim için, benimle birlikte çalıştığın zamanlar senin gözlerinde, yüzünde, hatta yürüyüşünde, duruşunda katıksız bir hoşnutluk buluyorum.” Jane Eyre, Charlotte Brontë
5- Aşk!
”Ve yaşıyorsam eğer, ben onda yaşıyorum. Her şey yok olup yalnız o kalsa, benim varlığım gene devam ederdi; her şey yerinde kalıp da o ortadan kaybolsa, dünya bana büsbütün yabancı olurdu.” Uğultulu Tepeler, Emily Brontë
Kaynakça:
Woolf, Virginia, and Öncü Suğra. Kendine Ait Bir Oda. İletişim Yayınları, 2007.
“The Brontë Sisters and the Importance of Women’s Education in the Nineteenth Century.” Retrospect Journal, 16 Oct. 2022, retrospectjournal.com/2022/10/16/the-bronte-sisters-and-the-importance-of-womens-education-in-the-nineteenth-century.
Jordison, Sam. “Virginia Woolf in Brontë Country: Picking Apart the Genius in Jane Eyre.” The Guardian, 21 Aug. 2019, https://l24.im/yYmrFW.
Bekx, Abigail. The Brontë Sisters’ Inspiration and Exploration of Human Nature. 30 July 2018, https://l24.im/WioCkB.
Hughes, Sarah. “Why Those Subversive Brontë Sisters Still Hypnotise Us.” The Guardian, 2 Dec. 2017, www.theguardian.com/books/2016/mar/27/bronte-sisters-enduring-love-affair.