Kurosawa, 23 Mart 1910 yılında Tokyo’da yedi çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Sakin ve normal bir çocukluk geçiren ünlü yönetmenimizin kendisinden 4 yaş büyük ağabeyi sessiz sinema döneminde filmlerde anlatıcı olarak boy göstermiş, sesli filmlerin ortaya çıkışının ardından ise iş bulmakta zorlanmıştır. Ağabeyinin tavsiyelerini dinlemiş ve onun önerdiği filmleri izlemiş olan Kurosawa, ağabeyi sayesinde sıklıkla tiyatro ve sirk gösterililerine de katılmıştır. İlerleyen zamanlarda hayatında büyük sarsıntı yaşayarak bir gün kendisinin de aynı düşüncelerin hakimiyetine gireceğinden habersiz ağabeyinin intiharıyla karşı karşıya kalmıştır. Ağabeyinin intiharının nedeni kesin bir şekilde bilemese de ailevi değerlerinden ötürü olduğu da bilinmektedir. Ağabeyi bir kadından hoşlanmış ve onunla yaşamak istemiştir fakat askeri eğitim görmüş babası bunu kabul etmemiş, aile şerefine sürülmüş bir leke olarak görmüş ve oğlunu bir daha görmek istememiştir. Kurosawa bu olay karşısında derinden etkilenmiş fakat devam etmeyi bırakmamıştır. Onu bu kadar iyi yapan belki de yaşadığı tüm bu zorlu dönemlerin ardından kendi dünyasında durmadan usanmadan yeşerttiği umudun varlığıdır. Filmlerinde de bu olumlu taraf hep hissedilir.
1. Kurosawa’nın Doğuşu

“Bence bütün filmlerin kökünde bir şeyi içgüdüsel olarak açıklama isteği vardır.
Bu kökün yeşerip bir ağaç olmasını senaryo, çiçeklenip meyve vermesini ise yönetmen sağlar.”
Köklü bir soya ve zengin bir aileye sahip olan Kurosawa, samuray soyundan gelmiştir. Samurayların hikayesi ayrı ve bambaşka bir konu fakat bu durumun Kurosawa’daki yansıması onun hayatın deviniminde kendine bir yer edinerek yaşaması bağlamında önemli bir yer tutmuştur. Eski bir samuray ailesi, eski bir aristokrasi, kaybedilen her şey… Hikayenin sonunda ise Kurosawa’nın babası, askeri bir okulda jimnastik öğretmeni olmuştur. Yaşanılanlara göre denilebilir ki, psikolojik olarak düşülmüş ve atalarıyla yan yana gelmeyecek bu meslek onların geçim kaynağı olmuştur.

Kurosawa, lise eğitimini bitirdikten sonra Batı Resim Okulu’nda resim eğitimi görmüş ve yıllar sonra yönetmenliğine de etki edeceğini bildiğimiz ressam kimliğini burada oluşturmuştur. Japon Kültürünü devam ettirmek için Kurosawa Japon geleneksel resim öğelerini filmine uyarlamayı başarmıştır.
Tarihler 1936’yı gösterirken Kurosawa, 23 yaşında film stüdyosunda çalışmak için yaptığı başvuru dönemin en önemli Japon yönetmenlerinden biri olan Kajirō Yamamoto‘nun dikkatini çekmiş ve onu yanına almıştır. Burada Kajiro ona kendinden ve deneyimlerinden çok fazla şey katmış ve Yamamoto, Kurosawa’ya iyi bir yönetmen olmak için senaryo yazmanın gerekli olduğu öğüdünü vermiş ardından Kurosawa yazmaya başlamıştır. Senaryo yazmanın katkıları yalnızca bir filmin yapısını öğrenmenin yanı sıra ona ek gelir kaynağı da olmuştur. Ardından geçirdiği 7 yıl boyunca heybesine sinemaya dair kritik bilgileri aktarmış, iyi bir senaryo yazmanın detaylarını öğrenmiş ve kariyerinin ilerleyen yıllarına dönemin önemli yönetmenleriyle birlikte yaptığı 24 filmi arkasına alarak durmadan düşünmeye ve üretmeye devam etmiştir.
2. İmzasını Attığı Filmler

“Benim için film yapımcılığı her şeyi bir araya getiriyor.
Sinemayı hayatımın işi yapmamın sebebi bu. Filmlerde resim ve edebiyat, tiyatro ve müzik bir araya geliyor.”
Kurosawa doğumu itibariyle 2.Dünya savaşı öncesini, savaşı ve sonrasını görmüş, Japonya’nın süreç içerisindeki devinimine yakından şahit olmuş bir yönetmen fakat fiziksel testi geçemediğinden Japonya’nın 2.Dünya Savaşı’nda yer almamış Tokyo’da çalışmaya devam etmiştir. Savaş sebebiyle yaşanan ekonomik zorluğa rağmen Kurosawa yine de devam etmiş ve o yıllarda ilk filmi Sanshiro Sugata’yı çekmiştir.

Sanshiro Sugata,1943’te vizyona giren bu film 19, yüzyıl Japonya’sında geçen bir dövüş sanatı filmidir. Üstelik bu filmde Kurosawa, hem yazarlığı hem de yönetmenliği üstlenmiştir.

Hemen ardından 1944’te Savaş temalı filmi Ichiban Utsukushiku‘yu çekmiştir. “En Güzel” olarak çevrilen bu film bir dram ve propaganda filmi olmasının yanı sıra ikinci dünya savaşı sırasında fabrikada çalışan bir grup kadın çalışanı konu almıştır.

Bu filmin ardından özel hayatında yeni kararlar alıp dönemin film yıldızı Yoko Yaguchi ile evlenmiş ve bu evlilikten Kazuko isminde bir kızı ve Hisao adında bir de erkek evlatları Dünyaya gelmiştir.
1946 Japonya savaş öncesi militarizmi eleştirdiği No Regrets For Our Youth adlı yapıtıyla geri dönen Kurosawa, onu takip eden iki yılın ardından ise savaş sonrası Tokyo’da geçen, aktör Toshiro Mifune ile ilk işbirliği bir melodram olan Drunken Angel ile yine kendi adından söz ettirmiş ve Japonya’nın genç yetenekli yönetmenleri arasında önemli yere sahip olmuştur.

Kurosawa savaş sonrası yaşadığı dönemde çektiği 1950 yapım Rashomon ile dört farklı karakterin bakış açısından anlatılan bir samuray cinayet hikayesini kendine özgü usta anlatımıyla izleyicilerle buluşturmuştur. Ayrıca Rashamonla Akira, 10 Eylül 1951 yılında Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü kazanmış Japon sinemasının dünyada tanınmasında etkili olmuş, Batı dünyasında ismi anılmaya başlamıştır.
Rashomon, Kuzey Amerika ve Avrupa gösterimlerinden sonra sektörde ciddi miktarda reklam elde etmiş aynı zamanda kazanılan bu başarı Kurosawa’nın ve Japon yönetmenlerin önlerini açmadan büyük rol oynamıştır. Kendisinden sadece Japonyada değil uluslararası düzeyde bahsettiren Akira Kurosawa uluslararası pek çok prestijli ödül töreninde hak ettiği payı almıştır.

1952’de Dünya çapında beğeni toplayan Ikiru, “Yaşamak” olarak çevrilmiş ve filmde ana karakterimiz Kanji Watanabe‘nin hikayesini izliyoruz. Genç yaşında karısı kaybetmiş ve tek başına oğlunu büyütmeye karar vermiştir. Vedalarla yüzleşme, hayatı sorgulama gibi pek çok psikolojik konuya değinen bir filmdir.

1954’te Western filmlerine bir saygı duruşu olan o destansı yapıtı Seven Samuray, haydutların saldırdığı fakir bir köyü korumaya çalışan samurayların hikayesini anlatır. Üç saati geçen uzunluğuna rağmen Kurosawa’nın kendine özgü anlatımıyla dönemin zor bulanan aksiyon sahneleriyle Kurosawa bizlere tam bir baş yapıt sunar.

1957 Machbeth uyarlaması Throne of Blood’u yayınlamıştır. Macbeth’in yeniden yorumlanması olan bu film, Shakespeare‘in eserlerinin en iyi yorumlarından biri olarak kabul edilmiştir.
1958’de Japonya da ilk geniş ekran kullanılan film; prenses, general ve iki beceriksiz köylünün evlerine ulaşma hikayesini anlatan Hidden Fortress. Akira Kurosawa yaptığı filmlerle izleyenlerine müthiş bir izlenim deneyimi sunmanın yanı sıra onlara ilham kaynağı da olmuştur. Bir örneği ise George Lucas’ı derinden etkileyen Hidden Fortress, Star Wars için ilhan kaynağı olmuştur.
Kurosawa ardı arkası bitmeyen üretkenliğinin bir sonucu daha fazla sanatsal özgürlüğe ulaşmak için 1960 yılında kendi prodüksiyon şirketini kurmuş ve bu yeni girişiminin ilk ürünü 1961 yılında karşımıza çıkan; iki grup arasında orta yolu bulmaya çalışan gezgin bir samurayı anlatan Yojimbo olmuştur.
3. Yaşadığı Çöküşün Ardından Gelen Oscar

Kurosawa inandığı ve ruhunu beslediği bu işi yaparken Japonya’daki ekonomik bunalım ve televizyonun film yapımcılığı üzerindeki baskıcı etkileri onu Hollywood’da iş aramaya yönlendirmiş fakat aradığını bulamamış; finansal destek, kişisel anlaşmazlıklar gibi sorunlar yaşamış ve tüm bu talihsizliklerin ardından 1970 komedi yapımı Dodes’ka-den‘in ticari başarısızlığı da onu derin bir hayal kırıklığına sürükleyince hayatında bir çıkmaza girmiştir. Bozulan psikolojisiyle birlikte maddi sıkıntılarla da uğraşan Kurosawa tarihler 1971’i gösterdiğinde intihara teşebbüs etmiştir. Bu dehşet verici olayın ardından toparlayıp iyileşse bile ruhundaki yaralar o kadar kolay iyileşmemiştir.
Uzun bir aranın ardından Kurosawa, Rus yapım şirketiyle birlikte 1975 yapımı Dersu Uzala‘yı çekmiş, yayınlanmasının ardından coşkuyla karşılanmış ve kendisine Oscar’ı getirmiştir.
Yaşanan zorlu yılların ardından Akira Kurosawa 1980 de vizyona giren Kagemusha‘nın ve Dersu Uzala’nın başarısıyla yeniden canlanmıştır. Kagemusha’nın Cannes’daki başarısı ve kazandığı Altın Palmiyeyle kendine olan inancını yeniden toparlayan Kurosawa, 1985 te Shakespeare‘in Kral Lear‘ının samuray uyarlaması olan Ran filmi ile yoluna devam etmiş ve Ran filmi ona tam 4 dalda Oscar getirmiştir.

1990’lı yıllara geldiğimizde ise bir Akira Kurosawa hayranı olan Steven Spielberg’in desteği ile ekranlarda bu sefer deneysel film Dreams yer almıştır. O yıl Steven Spielberg ve George Lucas Kurosawa’ya Oscar onur ödülünü takdim etmişlerdir.
Geriye kalan yıllarda ise yaşına rağmen durmamış ve üretmeye devem etmiştir. 1990’dan 1995’e tam 3 filme imza atan Akira Kurosawa, 1995’te başka bir proje için çalışırken düşerek sırtını kırmış ve bu kaza ona hayatının geri kalanını tekerleki sandalyede geçirmesine neden olmuştur. 6 Eylül 1998 Tokya’da geçirdiği bir felç dolayısıyla hayata ve ruhunu adadığı sanat dünyasına veda etmiştir. Sinema dünyasına yaptığı tüm katkılar için Akira Kurosawa’ya teşekkürü bir borç biliriz.
4. Filmleri Aslında Ne Anlatıyor?
Kurosawa, 88 yıllık hayatında Japonya‘nın ikinci dünya savaşında harabe olduğunu ve savaş sonrası dönemdeki toparlanma sürecine yakından tanıklık etmiş, çağdaş Japonya’yı da görebilmiştir. Tüm bu tarihe yakından tanıklık eden Kurosawa’nın filmleri, tarihi ve bugünün Japonya’sına da eleştirilerde bulunan filmlerdir. Bunun yanı sıra Kurosawa filmlerinin elbette tarihsel yönünün dışında psikolojik aktarımları da bulunur. Filmlerinde duygular literatüre kendi tarzıyla işlenmiştir adeta. Örneğin; Kurosawa, Kagemusha filminde artan refahla ilişkilendirdiğimiz kimlik sorunlarını kendi tarzıyla işlemiş, 16.yüzyılda geçen bir derebeylik dramı olmaktan çok daha öte bir konumda bizleri karşılamıştır. Kimlik edinmenin zorluğu, kişinin çevresiyle olan ilişkilerinin karmaşıklığı ve tüm bunların arkasında ‘ben’ kavramı. Bu çağdaş sorun, tüm tarihi öğelerin arkasında bireysel sorunlara derin yaklaşımının bir sonucu olarak karşımıza çıkmıştır. Bu psikolojik zorlukların, çıkmazların sonunda Kurosawa, filmlerinin sonunu pozitif bir alanda bırakmış ve arada kalmışlıkla birlikte iyilik oralarda bir yerde hep varolabilmiştir.

Kendisinin meşhur bir aktörü var; O zamanın en bilinen aktörlerinden biri olan Toshiro Mifune. Kurosawa’nın filmlerinde kendine has tarzıyla başlıca rollerde hep o bulunmuştur.
Kurosawa filmlerinde Japonya’yı yansıtmış; kültürünü, örfünü, adabını yani Japonya’ya dair her şeyi görebilmemizi sağlamıştır. Bu açıdan Kurosawa yaşadığı ülkeye ve onunla ilgili olan her şeye sadık bir konumdadır. Kendisine film yapma motivasyonu sorulduğunda, Japon gençlerine film yaptığını söylemiştir. Japon gençliğine, nereden nasıl geldiler, nereye gidecekler, nasıl düşünecekler diyerek geçmişlerini unutmadan bir gelecek inşa etmelerini arzu etmiştir. Bu bağlamda Kurosawa’nın kendi içinde çok tutarlı bir kişiliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kimliği ve tarihi onun için önemli, sinema ise ruhunun beslendiği tek yerdir. Hayat gayesi o zaman şöyle ifade edebilir: Onun için önemli olan konuları, ruhuyla canlandırdığı filmlerine adapte ederek; kendinden izleri, kültürünü ve benliğinin ardındaki motivasyonu, gelecek genç kuşaklara miras olarak armağan etmektir.
Ran ve Kagemusha ödüllü filmlerinin temelinde İngiliz ve Rus edebiyatı yansımaları vardır. Ran filminde bizleri teatral ve dramatik bir şov, bilinçli seçilmiş eski zaman jestleri ve suni oyunculuklar karşılamaktadır. Kurosawa filmlerinde, renkleri doğal haliyle bırakmayan bir tablo oluşturur ve bu bir tiyatro, tabiatı olduğu gibi almaya gerek yok, aksine sürrealist karışımlar olmalı diyerek neden efsane olduğunu bir daha göstermiştir.
5. Onun Filmleri Neden En İyi?

“İyi bir senaryo yazabilmek için büyük yazarların roman ve oyunlarını okumak gerekir. Neden büyük olduklarını düşünmeniz yararlı olacaktır.”
Kurosawa’nın bir lakabı var Japonya’da “Tanasoma” yani “Büyük Senyör” demek. Ona her zaman saygı duyulmuş ve sayılmış. İnsanlarla ilişkilerini bu bağlamda kurmuş, bu bağlamda film üretmiş ve hayatını bu çerçeveler doğrultusunda yaşamıştır.
Ayırıcı yönü ise filmlerinde karşılaştığımız kompozisyonlarıdır.
Kompozisyon Hareketi
88 yıllık ömrüne 30 film sığdıran Akira Kurosawa hareketlerin senaryoya katkısını ve duygulara dokunuşunu filmlerinde çok ustaca yer vermiştir. Bütünüyle bakıldığında bu hareketlerin kullanımı sinematik bir düzlemde, yormadan izleyenine aktarılmıştır.
1) Doğanın hareketi
Arka planda var olup biten doğa olayları ön planda izlediğimiz karakterlerin duygu durumunu besler, izleyici tetikler, karakterle daha fazla bağ kurulmasını sağlar. Oyuncular sabit bir şekilde dursa bile bir pencereden gözüken yağan yağmur, karakterin etrafını sarıp sarmalayan rüzgarla uçuşan otlar, ateş, su, hava ve kar. Bunlar yalnızca gerçekleşen doğa olayları değil görsel etkidir. Karakteri besler ve onu anlamamıza yardımcı olur, savunduğu fikri güçlü gösterir.
2) Kitle hareketi
Kurosawa insan gruplarını bir araya getirmeyi seven bir yönetmen. Bunun nedeni bir planda karşılaştığımız insan sayısı ne kadar artarsa duygu o kadar büyük hissedilir. Büyük bir kalabalığın içerisindeki uğultuyu tek bir cümlenizle sessizliğe boğmanızla yalnızca birkaç kişinin bulunduğu bir ortamı sessiz kılmanız arasında epey fark vardır. Kalabalığın etkisi daima daha büyüktür.
3) Bireylerin hareketi
Kurosawa’nın bir diğer özelliği ise bazı sahnelerinde gerçekten uzak abartılı anları oluşturmasıdır. Bir anda havaya fırlayan kanlar, verilen büyük tepkiler filmlerinde rastlayabileceğiniz birtakım unsurlardır. Bunun yanı sıra karakterlerinin özellikleriyle kodlanmış hareketleri oluşturmaktan çekinmez. Eğer bir kişi sinirliyse sağa sola volta atar, öfkeli ise bir anda dimdik ayağa kalkar, utanmışsa yere çöker gibi kodlamaları vardır.
Oyuncuları için filmin başından sonuna kadar devam ettireceği bir duruş seçer ve film boyunca bu devam eder. Bunun nedeni seyirci tarafından bu kişinin kim olduğunu hızlıca fark ettirebilmek ve karakteri güçlendirmektir.
4) Kamera Hareketi
Akıcı kamera harekleleri Kurosawa’nın filmlerinde karşılaştığımız bir diğer kompozisyon hareketi. Her sahnenin kendine ait rutinleri vardır. Bunlar; sahne başlangıcı itibariyle önce yakın plana ardından genel plana ve en son amorsa geçer. Her kamera hareketinin bir başı, ortası ve sonu vardır. Kameranın bir başlangıcı ve sonu olması itibariyle onun filmlerinde kamera hareketleri bile ayrı bir hikaye anlatır.
5) Kesme
Kurosawa kendi kurgusu yapan o az sayıda yönetmenlerden biri. Sahnenin içerisinde hareket edene öyle odaklanırız ki kesmeyi hissetmeyiz bile sahne bittiğinde ise ritim de değişir ve genellikle hareketsiz bir şekilde bitirir daha sonra bizi yeniden hareketin içerisinde bırakır. Onun ritimle bu denli oynamasının sebebi tüm dikkatimizi talep etmesinden kaynaklanır.
Özetle Kurosawa filmlerinde, her sahnede özenle kurgulanmış kompozisyon hareketlerini kendine özgü tarzıyla kullanır. Şahsına münhasır yönetmenin aslında bizlere söylemek istediği şey; doğru hareketi doğru duyguyla buluşturursanız karakterinizi kelime yığınları arasında bırakmadan, olduğundan daha temiz bir şekilde izleyene aktarabilme imkanını sağlamış olabileceğimizdir.

Kendinden sonra gelecek kuşakları hiçbir zaman unutmayan Akira Kurosawa’nın elbette genç yönetmenlere bir tavsiyesi var. Katıldığı bir röportajda kendileri genç yetenekler için şu tavsiyeyi vermiştir:
“Gerçekten film yapmak istiyorsanız senaryo yazın. Sadece senaryo yazarak bir filmin yapısı ve sinemanın ne olduğunu incelikleriyle öğrenebilirsiz. En önemli şey gerekli uzunluğa ulaşıncaya dek her seferinde bir kelime yazma sabrını göstermek. İnsanlar bu sabırdan çok uzak ve yazmanın sıkıcı bir yük olmasına alışmak zorundasınız. Bir dağa tırmanmaya gittiğinizde size ilk söylenen şey tırmanırken zirveye değil yere bakmanız. Adım adım sabırla tırmanmayı sürdürürsünüz. Sürekli zirveye bakarsanız ümitsizliğe düşersiniz. Yazmak da buna benziyor. Yanımdaki genç yönetmenlere bir kere vazgeçerseniz olay bitmiştir derim çünkü bu alışkanlık haline gelir ve ve işler zorlaşır zorlaşmaz vazgeçersiniz. Ne olursa olsun bir son buluncaya kadar yazmaları gerekir. Yaratma bellekten doğar, içinizde bir şey yoksa başaramazsınız, sıklıkla okuyun.“
Kaynakça
“Akira Kurosawa” Bıography. Web, 14.04.2021, Erişim tarihi:29.01.2025.
“Japonya’nın Hitchcock’u Akira Kurasawa Kimdir?” Tamindir. Web,2023, Erişim tarihi:29.01.2025.
“Akira Kurosawa: Genç Yönetmenlere Tavsiyeler (1993)” Youtube, 01.03.2018, Erişim tarihi:29.01.2025
“Akira Kurosawa – Composing Movement” Youtube, 20.03.2015, Erişim tarihi: 28.01.2025.
“Kurosawa’nın Sinematik Resimleri” Youtube, 17.11.2022, Erişim tarihi: 29.01.2025.
“Kurosawa: Nevi şahsına münhasır bir dahi” Prof. Dr. Selçuk Esenbel, pdf, 01.03.2001, Erişim tarihi: 28.01.2025.
“Yedi Samuray” Beyazperde. Web, Erişim tarihi:31.01.2025
” Ichiban Utsukushiku(Ikiru)” Wikipedia. Web, Erişim tarihi:31.01.2025
“Ikiru (Yaşamak)” Beyazperde. Web, Erişim tarihi:31.01.2025
“Ikiru (Yaşamak)” Sinemalar. Web, Erişim tarihi:31.01.2025
Öne Çıkan Görsel: “Akira Kurosawa” IMDB. Web, Erişim tarihi: 29.01.2025