John Broadus Watson (1878–1958), 20. yüzyılın başlarında psikolojide devrim yaratan Amerikalı bir psikologdur. Davranışçılık kuramının kurucusu olarak bilinen Watson’un, psikolojide bir devrim niteliğinde görülen kuramı beraberinde psikolojinin bir bilim olabilmesi için bilincin değil, güvenilir bir şekilde ölçülebilen ve gözlemlenebilen davranışın incelenmesi anlayışını getirmiştir.
1.John B. Watson’ın Kariyer Yolculuğu

John B. Watson, Greenville’in Furman Üniversitesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra Chicago Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimine başladı. Eğitimini tamamladıktan sonra Chicago Üniversitesi’nde deneysel psikolojide yardımcı öğretim üyesi olarak kaldı. Ardından Johns Hopkins Üniversitesi’nde profesör olarak kariyerine devam etti. Watson, 1920 yılına kadar Hopkins Üniversitesi’nde psikoloji açısından en üretken dönemini yaşadı. Bir öğrencisiyle ilişki yaşamasının ardından üniversite yönetimi, etik kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle Watson’ın görevine son verdi. Watson, akademiden ayrıldıktan sonra reklamcılık alanında başarılı bir kariyer yaptı ve psikolojinin popülerleşmesine katkı sağladı.
2.Psikoloji Bilimine Bakışı

Watson, davranışların çevreyle olan etkileşimine dikkat çekmiştir. Hatta bilinen en çevreci psikologlardan birisidir. Çevreci psikologlara göre bebek, çevre tarafından istenilen şeklin verilebildiği bir hamurdur. Davranışlar kalıtsal değil, öğrenme ürünüdür.
Psikolojinin gözlenebilir ve bilimsel temellere dayanması gerektiğini savunan Watson’a göre bilincin çalışılması filozoflara bırakılmalıdır.
3.John B. Watson ve Davranışçılık Kuramı

John B. Watson tarafından kurulan davranışçılık ekolüne göre psikolojide duygu, güdü ve bilinç gibi öznel ve niteliksel süreçler yerine, nesnel ve gözlenebilir olaylar araştırılmalıdır.
O meşhur “Pavlov’un Köpeği Deneyi”ni daha önce hiç duymuş muydunuz? İsterseniz kısaca bir şekilde hatırlayalım. Deneyde, Pavlov köpeklere yemek verirken bir zil çalıyor. İlk başta, köpekler sadece yemek gördüklerinde tepki verirken bir süre sonra köpekler, zil sesini yemekle ilişkilendiriyor ve sadece zil sesini duyduklarında bile tepki vermeye başlıyorlar. Bu deney sonucunda Pavlov, “Klasik Koşullanma” kavramını geliştirmiştir.
Watson, klasik koşullanma sürecinin insan psikolojisinin tüm yönlerini açıklayabildiğini öne sürmüştür. Ona göre, konuşmadan duygusal tepkilere kadar her şey basitçe uyaran ve tepki örüntüleridir. Watson zihnin veya bilincin varlığını tamamen reddetmiştir. O, davranıştaki tüm bireysel farklılıkların farklı öğrenme deneyimlerinden kaynaklandığını öne sürmüştür. Bu fikirlerini desteklemek için Rayner ile birlikte bir bebeğin koşullanmasını test ettikleri “Küçük Albert Deneyi” olarak bilinen deneysel çalışmayı yapmışlardır.
4.Küçük Albert Deneyi

Watson’ın psikoloji bilimine bakışı bağlamında gerçekleştirdiği “Küçük Albert Deneyi’nin amacı, yöntemi ve sonuçlarına dair bilinmesi gereken noktaları şöyle özetleyebiliriz:
Deneyin Amacı: Deneyde, insanlarda da koşullandırma yoluyla duygusal tepkilerin oluşturulabileceğini göstermek amaçlanmıştır.
Deneyin Yöntemi: Denek olarak, dokuz aylık bir bebek olan Albert kullanılmıştır. Albert, beyaz bir fareye ya da diğer çeşitli hayvanlara karşı korku tepkisi vermeyen bir bebektir. Genel anlamda, hayvanlara karşı olumsuz bir duygusal tepkisi söz konusu değildir. Watson ve Rayner ise Albert her fareye dokunduğunda yüksek ve korkutucu bir ses çıkarmaya başlamışlardır. Bu ses, Albert her fareye dokunduğunda tekrarlanmıştır. Deney, bu şekilde devam etmiştir.
Deneyin Sonuçları: Albert bebek, Watson ve Rayner’in bebeğin fareye her dokunduğunda onu yüksek ve korkutucu sese maruz bırakmasından dolayı artık fareyi gördüğünde dahi korku tepkisi vermeye başlamıştır. Deneyde bir genelleme de söz konusudur. Albert bebek, deney sonucunda yalnızca farelere karşı değil fare benzeri hayvanlara karşı da korku tepkisi vermeye başlamıştır.
Watson, konuyla ilgili görülerini şöyle dile getirmiştir: “Bana bir düzine sağlıklı, iyi gelişmiş bebek verin ve onları kendi belirlediğim dünyada büyütün, ben de rastgele herhangi birini seçip, seçebileceğim herhangi bir uzman türünde eğiteceğime garanti veririm; doktor, avukat, sanatçı, tüccar şefi ve evet, hatta dilenci ve hırsız bile olabilir; yeteneklerine, eğilimlerine, becerilerine, mesleklerine ve atalarının ırkına bakmaksızın.”
Kaynakça