30 Ağustos Zaferinin Sinemadaki Yansımaları

Editör:
Asiye Tuna Deniz
spot_img

“Kimse korkmasın, tarihe ve millete karşı bütün sorumluluk bana aittir.”

Tam 300 yıldır savunma halini koruyan Türk milleti, tarih 26 Ağustos 1922’yi gösterdiğinde son defa taarruza geçmişti. Türk İstiklal Zaferi‘nin adını tarihe altın harflerle kazıyacak bu harekât, Büyük Taarruz, işte bu tarihte başlamıştı. Düşman, Türk ordusunun iki katıydı; mühimmatı ve desteği oldukça fazla, arkasındaki devletler ise güçlüydü. Fakat Türklerin kararlılığını, azmini ve cesaretini hafife aldıkları da bir gerçekti. Yaklaşık dört gün sonra, 30 Ağustos’ta yapılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonucunda Yunan orduları geri çekilmeye başlamıştı. Artık zafer kaçınılmazdı fakat Türk ordusunun durmaya niyeti yoktu. Ülkenin tüm toprakları huzura kavuşana kadar da durmayacaktı. Bunun en büyük emaresi de Mustafa Kemal Paşa‘nın tarihi emirden anlaşılıyordu:

“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!”

Tam 103 yıl önce topyekûn bir şekilde ülkenin bağımsızlığı için herkesin seferber olduğu bu zafer, tabii ki sinemamızı da yıllarca kasıp kavurdu. Hakkında yüzlerce senaryo yazıldı, oynandı. Biz de bu tarihi günde 30 Ağustos Zaferi‘nin beyazperdede ses getiren yansımalarını inceleyeceğiz!

1. Ateşten Gömlek (1923)

Ateşten Gömlek filminin 1932 tarihli yeni Türkçe harflerle basılmış el ilanı | tr.wikipedia.org

Bizzat Atatürk tarafından filme uyarlanması istenen Halide Edip Adıvar‘ın Ateşten Gömlek romanı, 1923 yılında senaristliğini ve yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul‘un üstlenmesiyle beyaz perdeye taşınmıştır. Çekimlerinde Halide Edip’in de sette hazır bulunduğu film, henüz Cumhuriyet ilan edilmeden önce gösterime girmiştir. Dönemin şartları gereğince sessiz çekilmiştir.

Başrollerinde Bedia Muvahhit (Kezban), Neyyire Neyir (Ayşe), Muhsin Ertuğrul (İhsan) ve Emin Belig Belli‘yi (Peyami) gördüğümüz bu yapımda oyuncuların hepsinin Türk olmasına ise özellikle dikkat edilmiştir. Kahramanların, senaryoda yazılanları gerçekten yaşamış, bu topraklar üstünde emperyalizme karşı resmen savaşmış insanlar olmaları istenmiştir. Ayrıca film, Türk sinemasında müslüman Türk kadın oyuncuların önünü açan ilk yapım olmuştur. Kadın oyuncular; Anadolu kadınının güçlü, gururlu, çalışkan yapısını ve Milli Mücadele’deki önemini, vatanperverliklerini temsil etmiştir.

“Ateşten Gömlek filminde mutlaka Türk kadınları rol almalı ve oynamalı.”
– Mustafa Kemal Atatürk

Bağımsızlık mücadelesinin ön planda olduğu hikâyede yer yer aşk kırıntılarına rastlamak da mümkün. Karakterlerden Ayşe, Milli Mücadele ruhlu bir Türk kadınıdır. Öyle ki Eskişehir’de yaralı askerlerle ilgilendiği sırada İhsan’la yakınlaşsa bile vatanın kurtuluşunu görmeden gönül ilişkisine başlamak istemez. Onun için zafer her şeyden önemlidir. Binbaşı Peyami de mitinglere katılan, Milli Mücadele şuuru yüksek bir askerdir. Onun kalbi hem Ayşe’nin hem de vatanının aşkıyla yanıp tutuşur. Üstünde âdeta ateşten bir gömlek vardır. Filmin sonunda üçü de Büyük Taarruz’a katılır ve vatan savunmasında şehit düşer. Milli Mücadele yıllarında vatan bütünlüğü ve hürriyet aşkının her şeyden öncelikli olduğunu vurgulayan bu film ise zamanla sinemamızın kült filmlerinden biri olur.

2. Bir Millet Uyanıyor (1932)

Yeni Yüzyıl’da İletişim Çalışmaları Dergisi

Bir Millet Uyanıyor, yine Muhsin Ertuğrul tarafından çekilen, Nizamettin Nazif‘in orijinal hikâyesinden uyarlama olan bir başka Milli Mücadele filmidir. Birçok kaynak tarafından Mustafa Kemal Atatürk’ün bu filmin çekilmesini çok istediği ve yapım aşamasında destek verdiği doğrulanmıştır. Gerçek olaylara yer verilen filmde İstanbul’un işgal edilmesi, Sait Molla ve Yahya Kaptan‘ın ölümü gibi olaylar sahnelenmiştir.

Yüzbaşı Davut ve onun emrindeki Onbaşı Tilki‘nin Milli Mücadele zamanında İstanbul için birlikte savaşmaları filmin konusudur. Fakat bir yandan Davut’un Nesrin Öğretmen ile olan aşkını da izleriz. Film boyunca düşmana karşı birlikte hareket etmenin önemi vurgulanır ve ne kadar güçlü olursa olsun milletin beraberliğiyle düşmanın yenilebileceği işlenir. Son sahnede ise Mustafa Kemal’in Milli Mücadele döneminde yaptığı çeşitli konuşmalara atıfta bulunulur. Arka planda Kurtuluş Savaşı’nda Çanakkale cephesinden ve Cumhuriyet Bayramı kutlamalarındaki geçit törenlerinden alınan görüntüler gösterilirken, Sivas Kongresi ve Nutuk‘tan parçalar okunur. Milli Mücadele’yi iliklerimize kadar hissetmemizi sağlayan bu kapanışla film, amacına ulaşır.

3. Vurun Kahpeye (1949)

Vurun Kahpeye (1949) | imdb.com

1926’da ilk kez kitap olarak yayımlanan Vurun Kahpeye, Halide Edip Adıvar’ın ikinci romanıdır. Sinemaya ise ilk defa 1949’da uyarlanmış ve Türk sinemasının âdeta bir dönüm noktası olmuştur. Bunun nedeni ise yönetmen Lütfi Ömer Akad‘ın, o zamana kadar tiyatro geleneğinden gelmiş sinemacılara kıyasla farklı bir sinema diliyle bu filmi çekmesidir. Böylece film, tiyatro ile sinemanın kesin olarak birbirinden ayrılmasını sağlamıştır. Fakat hem eleştirmenlerden hem de izleyiciden büyük bir ilgi görse de tutucu çevreden de nasibini almış, üç kere sansürlenmiştir.

Film, öğretmen okulundan yeni mezun olmuş Aliye Öğretmen‘in Anadolu kasabasında yaşadıklarını anlatır. Aliye Milli Mücadele ruhlu, idealist bir kadındır. Öğretmen olduğu bu kasabadaki her çocuk için bir ilham kaynağı, bir anne olacağına ve hiçbir şeyden korkmayacağına dair kendine söz vermiştir. Fakat kasabada böylesine vatansever ve kararlı bir kadının çocuklar üzerinde etkili olması Hacı Fettah gibi bazı kişileri rahatsız eder. Bunun üzerine din ve namus üzerinden iftiraya uğrayan Aliye, filmin sonunda savunduğu düşünceler yüzünden öldürülür.

Milli Mücadele yıllarının kadın kahramanlarını ve onların karşılaştıkları zorlukları bize anlatmaya çalışan bu hikâye ise yazıldığından beri etkisini sürdürmektedir. Öyle ki 1964 ve 1973’te iki farklı yönetmen ve oyuncularla birlikte tekrar beyazperdeye taşınmış, her seferinde de oldukça büyük bir ilgi görmüştür.

4. Kalpaklılar (1959)

Kalpaklılar (1959) | tr.pinterest.com

Samim Kocagöz‘ün aynı isimli romanından uyarlama olan Kalpaklılar, 1959’da izleyiciyle buluşmuştur. Senarist ve yönetmen olarak Nejat Saydam‘ı gördüğümüz film, hem Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımını atan Hasan Tahsin‘i hem de yine bağımsızlık savaşının önemli isimlerimden Yörük Ali Efe‘yi işlemesi bakımından sinemamızın değerli yapımlarındandır.

İzmir’in işgali ve sonrasında yaşanan Milli Mücadele ruhunu yansıtan film, Hasan Tahsin ve onun vatanı için ölümü göze alışıyla başlar. Bir yandan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti‘ne katılmak için Anadolu’ya geçen Yusuf ve Salih, diğer yandan da İstanbul’da Sadrazam Ferit‘in sêr katibinin evinden bilgi almak için kızıyla yakınlaşan Talip, filmin önemli ana karakterleridir. Sadrazam katibi babasına rağmen Milli Mücadele destekçisi Müjgan ise filmin kilit kadın karakteridir. İstanbul Hükümeti’nin tüm engellerine rağmen toplanan Sivas Kongresi, Kastamonu’nun tamamıyla Kuvayı Milliye‘ye katılması ve İstanbul’un işgali film boyunca işlenen konulardır. Film, 28 Nisan 1920’de ülkenin savunmaya geçtiğini bildiren bir gazete yazısından sonra Müjgan’ın sözleriyle biter:

“Sizler, bir kalpağın altında birleşen hep aynı insanlarsınız.

Hep aynı Mustafa Kemallersiniz.”

5. Küçük Ağa (1983)

Küçük Ağa (1983) | imdb.com, canva.com

Yönetmenliğini ve senaristliğini Yücel Çakmaklı‘nın yaptığı Küçük Ağa filminin senaryosuna Tarık Buğra‘nın aynı adlı romanı kaynak olmuştur. Film, Kurtuluş Savaşı’nın Konya’daki küçük Akşehir kasabasından görünüşünü anlatır. Milli Mücadele’nin bilinen isimlerinden Çerkez Ethem‘in de işlendiği film, I. Dünya Savaşı’ndan gazi olarak çıkan Salih‘in hayatını merkeze alır. Tıpkı Vurun Kahpeye’deki gibi bir din adamının, bu sefer halkı  Milli Mücadele’ye ve yüzyıllardır beraber yaşadığı Rumlara karşı kışkırttığı bir senaryoyla karşılaşırız.

Film, senelerdir birlikte yaşayan farklı milletlerin bir anda nasıl düşman kesildiklerini Salih aracılığıyla yansıtır. Öyle ki Salih, Rum arkadaşı Niko‘dan kopamadığı için halk tarafından dışlanır. Zamanla Niko’nun da Osmanlı karşıtı bir tavır almasıyla Salih, kaçışı Kuvayı Milliye’ye katılmakta bulur. Bu filmin en önemli özelliği ise din adamının zamanla Milli Mücadele destekçisi olmasıdır. Öyle ki başta Kuvayı Milliye’yle zıtlaşması yüzünden ölüm emri verilen hoca, sonrasında Küçük Ağa lakabını da alarak bağımsızlık savaşına en büyük katkıyı sağlayan isimlerden olur. Böylece film, Milli Mücadele hakkında yapılan birçok filme kıyasla zamanında mücadele destekçisi olan din adamlarının bir sesi olmuş, benzerlerinden oldukça farklı bir noktaya parmak basmıştır.

6. Son Buluşma (2008)

Son Buluşma (2008) | maksatsinema.com

Yönetmenliğini Nesli Çölgeçen‘in yaptığı Son Buluşma, belgesel türündeki filmlerden biridir. Bahsettiğimiz diğer yapımlardan bu filmi farklı kılan en önemli özelliği ise oyuncularıdır. Çünkü bizi, Kurtuluş Savaşı’nın hayatta kalan son askerleriyle tanıştırır: Gazi Yakup Satar, Gazi Veysel Turan ve Gazi Ömer Küyük. Filmin bir diğer öne çıkan özelliği ise çoğu belgeselde gördüğümüz anlatıcı sesinin olmamasıdır. Bu da izleyiciyi filmin tematik ve duygusal yönüne daha çok çeken bir etki oluşturmuştur.

Son Buluşma, sağlık şartlarının daha elverişli olmasından dolayı Gazi Ömer Köyük etrafında ilerler. Film çekildiği sırada 108 yaşında olan İstiklal Savaşı gazisi Nişancı Er Ömer‘in şanına bağlılığını, tevekkülünü, millet ve komutan sevgisini her saniye hissetmek mümkündür. Üç kere harbe gittiğinin altını çizer. Düşman Haymana’ya dayandığında kendilerinin nasıl hemen harekete geçtiklerini anlatırken bu hatıraların belleğindeki özel yerini hissederiz. Önce Anıtkabir‘i, sonra da diğer iki gaziyi ziyaret eder Köyük. Bizler de gazilerimizin birbirleriyle helalleşmelerini izleriz. İlerleyen yaşlarından dolayı anılarının üzerine örtülen sis perdesine rağmen o günlerin izleri ölümsüzlüğünü seslerinde hissederiz.

Son Buluşma (2008) | maksatsinema.com

Süvari Yakup Çavuş da film çekildiği sırada 110 yaşındadır. Eskişehir’de yaşayan Satar, en yaşlı gazi unvanına sahip olmuştur. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Basra Cephesi‘nde savaşmıştır. Daha sonra ise Mustafa Kemal’in askeri olma şerefine ulaşmış ve en önemlisi Sakarya Meydan Muharebesi’nde savaşmıştır. Son gazimiz Sıhhiyeci Onbaşı Veysel ise çocuk yaşta atıyla Mustafa Kemal’in ordusuna katılmış, cesur yürekli bir askerdir. I. Tümen Hücum Taburu‘nda süvari olarak Dumlupınar, Sakarya ve II. İnönü savaşlarında düşmanla mücadele etmiştir.

“Veysel Gazi, 15 yaşında, çağırılmadığı halde gönüllü olarak savaşa katılan bir gazidir. Yanına da at arabasını alıyor ihtiyaç olur diye. Oluyor da nitekim. Sıhhiyeci yapıyorlar. İlk görevi, at arabasıyla şehit toplamaktır.”
– Nesli Çölgeçen

Tamamen provasız, senaryosuz, çekim tekrarı olmadan çekilen film, gazilerin doğal hallerini yansıtan sıcacık, duygusal bir yapım olarak sinema tarihimizde yerini bulmuştur.

7. Veda (2010)

Veda (2010) | youtube.com

Son olarak bahsedeceğimiz film ise daha çok Atatürk’ün hayatına değinen Veda. Yönetmenliğini ve senaristliğini Zülfü Livaneli‘nin yaptığı film, Atatürk’ün çok yakın dostu Salih Bozok‘un anıları ile beyazperdeye taşınmıştır. Tamamı yerli sermayeyle hazırlanan proje, Türkiye’nin en kalabalık yapımlarından biri olmuştur. Çekimleri Ayvalık, İzmir ve Antalya’da gerçekleşirken Uşakzade Köşkü gibi gerçek mekanlar ile Atatürk’ün arabası ve vagonu da çekimlerde kullanılmıştır.

Veda, Salih Bozok ile Mustafa Kemal’in Selanik’le başlayan dostluğunun silah arkadaşlığından Cumhuriyet’e kadar devam edişini merkeze alır. Ölene kadar süren, yarım asırlık bir kardeşliktir onlarınki. Film, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının yanı sıra ölüme meydan okuyan bir kuşağın hikâyesini de anlatır. Dostluk, savaş ve aşkın bir arada bulunduğu hikâyenin bazı replikleri ise izleyenleri âdeta derinden sarsar:

“Hiçbiri Selanik’i bir daha göremedi.”

Film birçok sinemasever tarafından olumsuz eleştirilmiş olsa da Atatürk’ü çocukluğundan itibaren anlatması, Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında yaşananlara değinmesi bakımından önemlidir. Ana karakterin Mustafa Kemal olduğu filmler çekmenin zorluğu ise yadsınamaz bir gerçektir. Çünkü herkesin Mustafa Kemal’i kendine has, kendine özeldir. Livaneli de bu filmde bize kendi hayalindeki Atatürk’ünü yansıtmıştır.

26 Ağustos 1922, Kocatepe, Etem Tem tarafından çekilmiştir | bbc.com

Yüzyıllardır yaşadığımız bu topraklar hiçbir zaman bağımsızlığını kolay kazanmamıştır. Özellikle Kurtuluş Savaşı’ndan hemen öncesi, belki de umut ışığının sönmeye bu kadar yaklaştığı ilk andır. Fakat Mustafa Kemal ve onun silah arkadaşlarının bu ışığı söndürmeye hiçbir zaman niyeti olmamıştır. Milletiyle birlikte tarihin kalın kitabına adını kazımış bu şanlı ordu, ister istemez tüm sanat dallarını da etkisi altına almıştır. Sinema ise yaşanan zorlukları, mücadeleyi, vatan ve hürriyet aşkını bizzat yansıtabilmesi açısından her dönem ayrı bir filmle damga vurmuştur. Bağımsızlık mücadelesini tüm benliğinizle hissedebileceğiniz filmleri listelemeye çalıştığımız bu yazımızla biz de 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutlarız!

“Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dâhisi Türklere nasip oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı.”
– David Lloyd George (Eski İngiltere Başbakanı)


Kaynakça:

  • Öne çıkan görsel tr.pinterest.com sitesinden alınmıştır.
  • Akgünlü, Semra. “Cumhuriyet Dönemi Türk Sineması: Milli Mücadele Temalı İlk Filmler”. Yeni Yüzyıl’da İletişim Çalışmaları Dergisi. Ocak 2024: 88-96. 24.08.2025
  • “Vurun Kahpeye”. beyazperde.com. Web. 25.08.2025
  • Kayserili (Kurt), Serap. “I. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşının Beyaz Perdeye Yansımaları”. Yüksek Lisans Tezi. T.C. Atatürk Üniversitesi, 2011. 25.08.2025
  • “Son Buluşma”. beyazperde.com. Web. 27.08.2025
  • “Kurtuluş Savaşı Belgeseli: 30 Ağustos Zaferi”. YouTube, Buraya Bak, 30 Ağustos 2019, Web. 27.08.2025
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.