“Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil,
omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”
-Mustafa Kemal ATATÜRK
Anadolu’nun köylerinde başlayıp savaş meydanına kadar uzanan Milli Mücadele’yi sürdüren halk; adımları ve sesleriyle birken bin olarak, zaferi ilmek ilmek ördü. Mustafa Kemal Atatürk‘ün 7 Nisan 1919’da Memleket Gazetesine attırdığı “Türk Kızı da Millî Mücadele’ye Atılmalıdır” sloganıyla alevlenen mücadele, ülkenin her karışında yankı uyandırdı. Hem cephe önünde hem de arkasında lider, yazar, terzi ve asker olarak son ana kadar direnişlerini sürdüren Türk kadınlarının adımlarını saklayan toprak, kazanılan zaferin 101. senesinde de yazmış oldukları destanların izlerini taşıyor. Bugün, 101 yılın ardından bir kere daha tarih sahnesinin perdesini kahraman Türk kadınları için aralıyoruz.

Maraşlı Senem Ayşe
Maraş‘ın Fransızlar tarafından işgal altında kalmasıyla halk, bireysel mücadelesini gözler önüne serdi. Devamında halkın birleşerek Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti‘nin çatısında direnişini sürdürdüğü harekette, cemiyetin başkanlığını Mehmet Ramazan üstlenmişti. Mehmet Ramazan’ın girilen çarpışmalarda hayatını kaybetmesi sonucunda Maraşlı Senem Ayşe, eşinin giysilerini giyip cemiyetin dağılmasını önlemek için liderlik etmeye başladı. Bu zamanlarda kapı komşusunun evini düşmanların cephane olarak kullandığını fark eden Senem Ayşe, son çare olarak kendi evini ateşe vererek, çıkan yangının komşusuna sıçramasına ve düşmanın cephanesinin ortadan kalkmasını sağladı.
Asker Saime

Kurtuluş Savaşı başladığında Darülfünun öğrencisi olduğu bilinen Münevver Saime, Milli Mücadele’ye katılmak için okulunu yarım bırakıp zafer meşalesini eline alan kadınlardan biriydi.
Kadıköy Mitinginde yankılanan sesiyle dikkatleri üstüne çeken Saime Hanım, hakkında çıkan yakalama emrinin ardından ülkenin sınır hattına geçerek Milli Mücadeleye katılma kararı aldı ve ardından zafer mücadelesi süresince gösterdiği çabalar sonucunda Asker Saime olarak anılmaya başlandı. Mücadelenin ardından da eğitimin tamamlayıp öğretmenlik vazifesinde devam eden Münevver Saime’nin hikâyesi günümüze ulaşarak çocuk kitabı olan Kurtuluşun Kahramanları‘nda “Kurtuluşun binlerce kahramanından biri…” olarak anılmaya ve yaşamaya devam ediyor.

Elif Bacı
Mücadelesini cepheye teçhizat sağlayarak sürdüren Elif Bacı, Anadolu kadınları tarafından oluşturulmuş kağnıyla cepheye gitmek üzere erkek kılığında, kucağında bebeği ile yola çıkan kadınlardan bir tanesi. Zorlu yol şartlarında, hastalanan bebeğini kaybeden genç kadın, amacından dönmeyerek kaybettiği bebeğini defnedip yoluna devam eder. İlerleyişinin ardından önünü kesen eşkıyalar, karşılarındaki kişinin kadın olduğunu fark ettiklerinde genç kadının kafileye yetişmesine yardım ederler. Kağnısını cepheye ulaştıran Elif Bacı, dönüş yolunda hayatını kaybetmiştir.
Şerife Bacı

Kurtuluş mücadelesinin sembollerinden olan Şerife Bacı, kucağında bebeği ile kağnılarda cephane taşıyan kadınların arasında tarihe adını yazdırmış kadın kahramanlarımızdan. Kış ayazında, İnebolu-Kastamonu mücadelesinde kışlaya cephane taşırken, cephanenin ıslandığını gören Şerife Bacı, bebeğinin battaniyesiyle cephaneyi örter. Nefesinin sıcaklığını hem kendine hem bebeğine yettiremeyip, soğukta bebeğiyle beraber donarak hayatını kaybetmesi, bizlere Milli Mücadele yıllarında bulunulan fedakârlıkları hatırlatan bir hikâye.
Ayşe Hanım
Aydın’ın işgali sırasında Yörük Ali‘nin birliğine erkeklerle beraber kadınların da katıldığını duyan Ayşe Hanım, bölgede düşmana karşı direniş gösteren isimlerden biri olmuştur. Mücadelesinden ötürü adını tarihe kazıyan Ayşe Hanım’a Mehmet Çavuş ünvanı verilmiştir. Tüm bu mücadelenin yanında Zeybek takımına hocalık yapan Ayşe Hanım’ın sözlerine direkt kaynağından ulaşabiliyoruz. Tasvir-i Efkar gazetesinde Arif Oruç Bey‘in yapmış olduğu bir söyleşide “Sen kadın olduğun halde, böyle harp etmekten maksadın nedir?” sorusuna karşı verdiği “Biz niçin çıkmışız harp etmeye biliyor musun? Milletimiz, mülkümüz yandı. Bak benim yedi yaşındaki çocuğum kaldı. Namusum ve ırzımı muhafaza için savaştım ben.” diyerek duruşunu ve mücadelesini bir kez daha ortaya koymuştur.
Şerife Ali Kübra
Tasvir-i Efkar gazetesinin yazdığı bir diğer isim olan Şerife Ali Kübra, Arif Oruç Bey‘in Ayşe Hanım’ın ardından konuştuğu isimdir. İlk olarak Çete Ayşe devamında Yörük Ali Efe birliğine katılan genç kadın, işgal döneminden önce nişanlı olmasına karşın, babasının tüm uyarılarına rağmen, “Ülkem düşman işgalindeyken ben nasıl evlenip çocuk sahibi olabilirim. Şimdi düşmanı kovma vakti, sağ kalıp geri dönersem evlenirim, çocuklarım olur.” diyerek erkek kılığına girip mücadeleye katılan genç kadınlardan.
Küçük Nezahet (Nezahet Onbaşı)

Nezahet Onbaşı‘nın cephelerdeki hikâyesi çok küçük yaşlarında başlıyor. Annesini küçük yaşta kaybeden Nezahet Hanım, babası Albay Hafız Halit Bey‘in bırakacak kimsesinin olmamasından dolayı henüz 9 yaşındayken babasının yanında savaş meydanlarında yerini almıştır.
Gediz Savaşı sırasında kaçan askerlere “Ben babamın yanında şehit olmaya gidiyorum, siz nereye firar ediyorsunuz?” sözleriyle mücadelenin ön sıralarında yerini alan Nezahet Hanım, savaşta öne çıkan başarısıyla bir ilke imza atarak Ahmet Derviş Paşa tarafından onbaşı rütbesi verilmesi ve ardından İsmet İnönü’nün kurmay ünvanı vermesiyle Türk ordusunda “Kurmay Onbaşı” rütbesini alan ilk ve tek kız çocuğu olmuştur. Araya savaş yıllarının girmesiyle madalyasını alamadan hayata gözlerini yuman Nezahet Onbaşı’nın madalyası, 92 yıl sonra torununun kızına takdim edildi.
Mudurnulu Fatma Kadın
Kendisi ve hayatına dair fazla bilgi bulunmamasına karşın Mudurnulu Fatma Kadın, döneme ışık tutan ve hatta sembol niteliği taşıyan bir duruşla fedakârlığını sergiliyor. İnönü savaşlarından kaçan oğlu İsmail kendisinin kapısını çalıyor fakat bu kaçışı adeta ihanet olarak nitelendiren Fatma Kadın; birlik-beraberliğin sembolü olabilecek bir davranışla oğlunu hükümete teslim etmiştir.
Tayyar Rahmiye

Tayyar Rahime, adını tarihe “Ben kadın olduğum halimle ayakta duruyorum da, siz sözde erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” sözleriyle kazıyarak Güney cephesinde mücadelesini son anına kadar sürdürüşü ile tarihe geçen isimlerden. Hareketli yapısı ve her çarpışmada yer almasıyla Tayyar olarak anılan Rahime Hanım, savaş alanında askeri bütünlüğü sağlamak adına olan çabalarıyla ön plana çıkmıştır.
Halide Edib Adıvar

“Gece en karanlık ve ebedi göründüğü zaman gün ışığı en yakındır.”
Halide Edib Adıvar, bizlere mücadele yıllarından birinci ağızdan ışık tutan bir kadın. Eserlerinde kadın hakları üzerinde durup eğitim almalarını destekleyerek aynı zamanda kadınlara öncülük ettiğini söylemek mümkün. Buna ek olarak, milliyetçi yazılarıyla gündeme gelen Adıvar, birçok mitingde söz alarak konuşmalar yapmış, aynı zamanda Batı cephesindeki başarılarından dolayı onbaşı ünvanını almıştır.
O yılları bize tüm gerçekliğiyle aktaran Adıvar, 19 Mayıs 1919 Fatih mitinginde seslendiği halkın durumunu Ateşten Gömlek kitabında “Adeta, korkmuş bir çocuğun elini tutarak ona tehlikeyi unutturmak için konuşan bir insan gibiydim.” cümlesiyle özetliyor. O yıllarda kalemini Hâkimiyet-i Milliye gazetesine de taşıyarak Milli Mücadele’yi destekleyen, cepheye erzak taşıyan Türk kadının yanında yer alan yazılar yazan Adıvar, büyük bir adım atarak Anadolu’daki hareketlerin yurdun dört bir yanına dağılması için Yusuf Nadi ile Anadolu Ajansı‘nı kurmuş ve tarihe imzasını atmıştır.
Fatma Seher Erden (Kara Fatma)

Yüzlerini karaya boyayıp, saçlarını kısaltıp, erkek kılığında cepheye gitmeleri nedeniyle Kara ünvanı verilen Kara Fatma namıdiğer Fatma Seher Erden, ordu içinde üsteğmenlik rütbesine kadar yükselmiş, kadın ve erkeklerden oluşan birlikler kurmuş ve devamında Kuvâ-yi Milliye‘ye katılıp mücadelesini sürdürmüştür. “Orduda Savaşan Türk Kadını Teğmenliğe Yükseldi” (Fighthing Turkish Woman made Lieutenant in Army) başlığıyla New York Times Gazetesi‘nin başlığını süsleyen Fatma Seher, Türk Kadının sesini tüm dünyada duyurdu.
Savaş yıllarında kırk beş yaşında olduğu kayıtlara geçen Fatma Seher, Afyonkarahisar, Nazilli, Adana, Dinar, Tire, Sarayköy cephe hatlarında görevde bulunmuştur. Mustafa Kemal‘in Sivas‘ta olduğu haberini öğrenmesinin ardından Sivas’a kadar gitmiş, tüm bu cesaret ve mücadeleleri karşısında Mustafa Kemal tarafından Kara Fatma ünvanı verilmiştir. Bu anlar 1944’te yaptığı bir röportaja şöyle yansıyor:
“Atatürk’ün Sivas’ta faaliyete geçtiğini haber aldığım dakikadan itibaren duyduğum sevinci tarif etmekten acizim ve ilk işim kısa bir hazırlıktan sürecinden sonra Sivas’a hızla hareket etmeyi kararlaştırdım; hemen yola koyuldum ve Gül Cemal Vapuru ile önce Samsun’a oradan da Sivas’a ulaştım. Mustafa Kemal ’in huzuruna çıkabilmek için çeşitli kıyafete girerek üç günlük bir çabanın ve ısrarlı bir takibin sonucu olarak, Sivas’ta öğle yemeğine davetli bulunduğu bir yere giderken kendisini yolda yakaladım. Üzerinde çarşaf vardı, yüzüm de peçe ile kapalıydı. Kendisi ile bir konu hakkında görüşmek istediğimi söyleyince, ilk defa sert bir üslup kullanarak, Ne görüşeceksin? Karşılığında bulundular. Yüreğimdeki vatan aşkı bu sert muameleye üstün gelerek derhal yüzümdeki peçemi kaldırdım ve İstanbul’dan buraya kadar kendisiyle görüşmek için geldiğimi, bir dakika için dahi olsa maruzatımın dinlenmesini rica ettim. Bunun üzerine yakınlardaki bir lokantaya beni kabul ettiler.”
Milli Mücadele yıllarından sonra kendisine maaş bağlanması teklif edilse de “Tüm mücadelemi vatanım ve halkım için yaptım herhangi bir isteğim yok.” diyerek reddetmiş ve 1955’te hayata gözlerini yummuştur.

Aslında çoğunun adına ulaşamadığımız Türk kadınları; vatan uğruna eğitimlerini, bebeklerini, hayatlarını feda etmiştir. Onlar gözlerini karartarak çıktıkları bu mücadele yolunda elde ettikleri başarılar ve farklı hikâyeleriyle sanki “Bir kelebeğin kanat çırpması, Dünya’nın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir.” diyerek ülkenin her köşesine sirayet eden bir zafer öyküsü yazdılar.
Zaferimizin 101. yılı kutlu; mücadele yolunda kaybettiğimiz kadınlarımızın ruhları şad olsun!
Kaynakça
- Kalıpçı İlknur. “Bursa’nın Kurtuluşuna İmza Atmış Bir Mücahit Kadınımız (Kara Fatma)”. web. atam.gov.tr. 28.08.2023
- Kadın Gazetesi. Atatürk Ansiklopedisi. Web. 28.08.2023
- Erkan, Mehmet. “Türk Tarihinde Bir Dönüm Noktası, Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi”. 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum. 11(2022):243 – 271
- Uyanıker, Ferhat. Milli Mücadele’de Türk Kadını. (2009).


