Hepimiz hayatımızın bir döneminde tam anlamıyla aşkı tatmış ya da bir başkasının gözlerinin ışıltısında görmüşüzdür. Aşk öylesine güçlü bir duygudur ki, edebiyatın en evrensel temalarından biri olarak söylemek yanlış olmaz. Her yazar onu kendi bakış açısı ve üslubuyla farklı şekillerde ele alır. Örneğin, Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna romanında aşk, sessiz ama sarsıcı bir derinliğe sahiptir ve ruhsal bir bağın öyküsüdür. Zülfü Livaneli’nin Serenad adlı romanında aşk, tarih ve trajediyle iç içe geçmiş bir şekilde karşımıza çıkar. Orhan Pamuk ise Masumiyet Müzesi romanında aşkı, takıntı ve saplantının gölgesinde işler.
Kürk Mantolu Madonna’da Aşk

“Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?”
Sabahattin Ali’nin eserlerinde ele aldığı yalnızlık, ölüm, sosyal sorunların yanında aşk teması da önemli bir yer tutar. Sabahattin Ali‘nin eserlerinde aşk teması; sınıf farklılıkları, toplum düzeni, ekonomik bozukluklar gibi sebeplerle dramatik detaylar barındırır. Sabahattin Ali‘nin hepimizin severek okuduğu; Kürk Mantolu Madonna adlı romanı derin ama hüzünlü bir aşkın öyküsüdür. Romanda farklı karakterlere sahip olan Raif Efendi ve Maria Puder‘in aşkını anlatmış ve bu aşk trajik bir şekilde son bulmuştur. Raif Efendi‘nin durgun, içine kapanık yapısıyla Maria Puder‘in özgür ruhu arasındaki ince çizgide kurulan bu aşk, fiziksel bir tutkudan ziyade ruhsal bir bağın öyküsüdür.
Serenad’da Aşk Teması

“Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır!”
Zülfü Livaneli’nin romanlarında aşk, okuyucuyu heyecanlandıran önemli bir unsurdur. Zülfü Livaneli, romanlarında öncelikli olarak sosyal sorunları ele alsa da, hikâyeyi hareketlendirmek amacıyla aşkı yardımcı bir unsur olarak kullanmıştır. Livaneli‘nin romanlarında aşk merkezde olmamakla beraber duygusal olarak romanlarında işlenmiştir. Livaneli aşkı olumsuzlukların üstesinden gelen güçlü bir duygu olarak bize aktarmaktadır.
Zülfü Livaneli‘nin Serenad romanında aşk; savaş, acı, özlem ve siyasi meselelerle ele alınmıştır. Serenad, Profesör Maximilian Wagner ve Nadia‘nın yarım kalmış bir aşkın öyküsü olan tarihin, savaşın ve toplumsal meselelerin gölgesinde kalmış hüzünlü bir romandır.
Masumiyet Müzesi’nde Aşk

“Mutluluk insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca.”
Orhan Pamuk romanlarını sınıf farklılıkları, arzuların yarattığı psikolojik etkiler gibi aşkın toplumsal boyutlarıyla ele almıştır. Pamuk’un romanlarında aşk, klasik bir romantizm anlatısından farklı olarak psikolojik yönüyle de dikkat çekmektedir. Orhan Pamuk romanlarında aşk kimi zaman iktidar sorunuyla ilişkilendirilerek yenilgi olarak tanımlanır, kimi zaman da çaresizlik ve melankoliyle şekillenip sefil bir duruma dönüşür.
Orhan Pamuk‘un Masumiyet Müzesi romanında aşk, bir tutkudan ziyade takıntı olarak işlenmiştir. Kemal’in Füsun’a olan aşkı ilk başlarda bir tutku gibi görünse de zamanla saplantılı bir hale dönüşmüştür. Pamuk aynı zamanda Kemal‘in aşkını nesneler üzerinden de ele alır. Kemal’in zamanla Füsun‘un eşyalarına, günlük hayatta dokunduğu nesnelere bağlanır ve onları toplamasıyla bu nesnelerden somut bir hatıra yaratması söz konusudur. Masumiyet Müzesi romanında aşk, okuyucuya zamanla aşkın fiziksel bir gerçekliğe dönüşmesini ve takıntının nasıl somut bir aşka dönüşebileceğini etkileyici bir şekilde sunmaktadır.
KAYNAKÇA
Parlak, Simel. “Sabahattin Ali’nin Eserlerinde İnsan.” Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi, Ali SEVER, 15 Mar. 2021.
Satik, Güzel. “Zülfü Livaneli’nin Romanları ve Romancılığı”. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015.
Söğüt, Elif. “Orhan Pamuk’un Romanlarında Aşk Anlayışı ve Kadın İmgeleri”. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011.


