29 Ekim 1923: Cumhuriyet’in Mecliste Kabul Edilişi

Editör:
Sudenur Sarıyıldız, Ayşe Olgun
spot_img

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, sadece millî bir bayram olarak takvimde yerini almakla kalmaz; aynı zamanda modern ve demokratik bir Türkiye’nin temellerini atan Yüce Önder Atatürk’ün, Türk milletine sunduğu hak ve eşitlikleri minnetle anmamız için de bir vesiledir.

Lozan Sonrası Meclisteki Hükûmet Krizi ve Cumhuriyetin İlânı

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Reşit Paşa Vapurunun güvertesinde 22 Eylül 1925. Kronik Döküman

Gazi Mustafa Kemal‘in çatısı altında birleşen Türk ordusu; binbir gayretle düşman askerlerini Anadolu’dan atmış ve bir yıl süren politik mücadele sonucu siyasî arenada Türkiye, Lozan Antlaşması vasıtasıyla 24 Temmuz 1923’te bağımsızlığını ilân etmişti. Birkaç ay sonra meclis, yeni döneminde tekrar toplanmıştı. Mustafa Kemal’in önünü kesmek adına çıkar ortaklığına soyunan muhalif kesim, neticede Mustafa Kemal olmadan hükümeti kurma işini başaramayacaklarını anladılar. Ardından Çankaya’ya haber gitti. Kendisinden bu meseleyi çözmesi için meclise gelmesi buyruluyordu. Mustafa Kemal’in bütün bunlardan çoktan haberi vardı. Planını ince eleyip sık dokumuştu. Hatta kendisinin meclise çağrıldığı günün gecesinde, yani 28’i 29’a bağlayan gecede, Atatürk’ün sofrasında toplanan vekil arkadaşları işin içinden çıkamadıklarını dile getirip yardım istediklerinde, Gazi’nin ağzından şu meşhur sözler dökülecekti: Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz!

O gece, Lozan Antlaşması için masaya oturan heyetin başkanı ve aynı zamanda Dışişleri Bakanı olan İsmet Paşa ile 1921 anayasası üzerine çalışmaya başladılar. Sabaha doğru Mustafa Kemal, anayasanın birinci maddesine şu sözlerin eklenmesine karar verdi: “Türkiye devletinin şekli, Hükûmet-i Cumhuriyyedir.

Tanzimat’tan, belki de daha öncesinden, bu yana süre gelen bu değişim rüzgârı; her zaman toplumun farklı kesimlerince hor görülmekteydi. Fakat, Falih Rıfkı Atay’ın deyimiyle:

“Eski Türkiye’de ‘Cumhuriyet’ sözü ‘şapka’ sözü kadar kötü ve korkulu idi. Yobaz lügatindeki manası ile ‘gâvurluk’ mahiyetinde idi.” (Çankaya, 392.)

İşte bu değişim rüzgârı ve -her ne kadar Atatürk’ün en yakınındakilerden bile eleştirilere tabi tutulsa da- cumhuriyet olgusu; Mustafa Kemal’in liderliğinde ateşli ve modern bir ihtilâle evrilerek zirveye ulaşmalıydı.

Gazi, Çankaya’dan Meclis’e gidip oradaki toplantıya katıldı. Dün gece sofrasında dostlarına verdiği demeci daha büyük bir kitleye yeniden sundu. Grup toplantısı, uzun görüşmeler sonucu meclis toplantısına evrildi. Rejim değişikliği meselesine zıt olan muhalifler, bu durumu geçiştirerek önce hükümeti kurmanın elzem olduğunu dile getiriyorlardı. Buna karşılık meclisin en yaşlı vekillerinden olan Abdurrahman Şeref Bey şunları söyledi:

”Doğan çocuğun adını koymaktan başka ne yapıyoruz?”(Çankaya, 394.)

Aslında, bu söz pek doğruydu zira 23 Nisan’dan bu yana, üç küsür yıldır, esas söz sahibi Türkiye Büyük Millet Meclisi idi. Fakat Lozan’dan o döneme kadarki sürede Türkiye’nin resmî rejiminin belli olmayışı, siyasî ilişkilerde devleti zora sokup eleştirilerin artmasına sebep olmaktaydı.

Neticede 29 Ekim saat sekiz buçukta meclis, anayasadaki değişikliği kabul etti ve Atatürk, Türkiye’nin ilk Cumhurreisi seçildi.

Atatürk, Cumhuriyeti Arkadaşlarına Danışıyor: Bir Anı

Her ne kadar Türkiye’deki bu rejim değişikliği bir anda yaşanmış gibi gözükse de Atatürk‘ün kafasında pek uzun süredir bu rejim değişikliği ve Cumhuriyet mevzusu olduğu aşikardır. Ayrıca Gazi’nin yakın çevresinden ahbabı olan Falih Rıfkı Atay’ın aktardığı bir 11 Eylül 1923 tarihli bir anı, Fransız İhtilâli‘nin ve cumhuriyet olgusunun Atatürk’ün ideallerini etkilediğine dair tezi doğrular niteliktedir:

“[Atatürk meclisteki] odasına giderken bizi de çağırdı. Milletvekili olmakla beraber hâlâ yaverliğini yapan eski subaylardan biri, parti tüzüğünün son şeklini getirdi. Tüzük bugün bütün milletvekilleri tarafından birer birer imzalanacaktı.

Biraz sonra cebinden tüzüğün bir nüshasını çıkardı: Sahife açığına yazdığı Fransızca bir cümleyi okudu. Bu, Fransız Cumhuriyetinin ‘bir ve gayr-i kabil-i tecezzi [bölünemez]’ olduğunu söyleyen cümle idi:
-Dün akşam Fransız İhtilâl tarihini gözden geçirdiğim vakit not etmiştim, dedi ve sildi.

Bir sualim üzerine Kanun-ı Esasî tadilleri meselesine geçtik. Biraz önce içeriye giren Yunus Nadi de aramızda idi.

Gazi dedi ki:
-Cumhuriyet ne demektir? Kamusa baktım, ‘chose publique’ kelimeleriyle tercüme edilmiştir. Bizde mânası ne olmalı?

Gazinin, sözü hangi konu üstüne getirmek istediği belli idi. Kanun-ı Esasî’de yeni hükûmet şeklini açıkça göstermek sırası geldiğini söyleyen Sabri Bey:
-Mesele bugünkü vaziyetin ifade edilmesinden ibarettir, dedi.

Gazi:
-Ben projeyi gördüm. Çok eksik yerleri var. Bu hafta kendim uğraşacağım. Sonra bazı arkadaşlarla hususî müzakerede bulunuruz ve fırkaya getiririz, dedi.

Yunus Nadi:
-Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız.

Gazi, kalemini masaya vurarak:
-En kuvvetli zamanımız bugündür, dedi.

Sonra yeni Kanun-ı Esasî’nin kendi niyetine göre ilk maddesini okudu: ‘Türkiye Cumhuriyet usulü ile idare olunur bir halk devletidir.’

Nihayet yakında cumhuriyetin ilân olunacağını Mecliste Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından işitiyorduk. Haber ağızdan ağıza yayılarak, Mecliste herkes şüpheden kurtulacaktı. Acaba, böyle bir havadisi ölüm haberi gibi bekleyenler harekete geçecek miydi?” (Çankaya, 391)

Kimsesizlerin Kimsesi: Türkiye Cumhuriyeti

Asırlardır öksüz kalmış, bir kenara itilmiş Türk halkı; onu bağrına basıp öncü bellemişti. Onun da aynı şekilde gençlerine olan inancı tamdı: Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz. Diyordu. Bu sözleri öylesine söylememişti Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu millet için oldukça kapsayıcı ve vazgeçilmez olduğunu biliyordu. Ve yine kendisi söylememiş miydi Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir diye? En kıymetli eserini gençlere emanet etmesi, milletine ne denli inandığının en büyük sembolüdür.

Cumhuriyetimizi kutlamak adına hazırladığımız bir diğer eser olan Değişmeyen Sorunlar: Doğan Avcıoğlu, Yön Dergisi ve Cumhuriyet Tahlilleri adlı yazıda ise günümüzde de tartışılmaya devam edilen sorunlarımıza 60’ların Türkiyesi’nden bakmaya çalıştık. Yön Dergisi‘nin 1962 ve 1965 tarihli nüshalarında yer alan Doğan Avcıoğlu’nun cumhuriyet üzerine yazdıklarını yorumlayarak aktardık.

Tekrardan Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun.


Kaynakça:

Atay, Falih Rıfkı. Çankaya. İstanbul: Pozitif Yayınevi, 2023.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Yağmurun Sesine En İyi Eşlik Eden Kitaplar

Böyle günlerde kitap okumak yalnızca bir hobi olmaktan çıkıyor ve bir terapi gibi konumlanıyor hayatımızda çünkü bazı hikâyeler içimize işliyor; sessizce, derinden ve iyileştirerek.

Mutlaka Keşfetmeniz Gereken 10 Yabancı Konsept Albüm

Müziğin hikâye anlatan yüzünü keşfet! Rockt'tan rap'e, pop'tan progresife 10 yabancı konsept albüm; her biri duygusal, özgün ve zamansız bir müzik yolculuğu.

İngiliz Edebiyatının En Etkili İlk Cümleleri

İngiliz edebiyatının unutulmaz romanları, ilk cümleleriyle okuru içine çekerek anlatının tonunu ve derinliğini okuyucuya işler.

Genç Agrippina: Erken Roma İmparatorluğu’nun En Etkili Kadını

Iulia Agrippina (Genç Agrippina), hırsı ve zekâsıyla erken imparatorluk döneminin en etkili ve güçlü kadınıydı.

Lorde – Melodrama Albüm İncelemesi : Gecenin Ardından Kalanlar

Şiirsel anlatımıyla bizi teatral bir yolculuğa çıkaran Melodrama'nın albüm incelemesi sizlerle.

Çocuklara Öfke, Üzüntü ve Diğer Yoğun Duygular Nasıl Anlatılır?

Çocuklar duygularını gözlem ve taklit yoluyla öğrenir. Ebeveynlerin farklı yöntemlerle duyguları öğretmesi, farkındalık ve sağlıklı iletişimi güçlendirir.

Korku Sinemasının Kalbinin Attığı Yer: Halloween Film Rehberi

Ölülerle yaşayanlar arasındaki perdenin indiği büyülü gece, günümüzde kostümler, şekerler ve korku filmleriyle kutlanır.

Milli Mücadele’nin Kadınları: Halide Edib’in Eserlerindeki Kahraman Kadınlar

Feminist yazında özellikle öne çıkan Halide Edib Adıvar, eserlerinde kadınları genel olarak eğitimli, idealist, vatan aşığı ve cesur kimseler olarak resmetmiştir.

Sonbaharda Evde Yapılacak Ritüeller

Sonbaharın huzur dolu ritüelleri: kitap okumak, yazmak, tatlı yapmak, yoga yapmak ve çalışmakla hem zihni hem bedeni ısıtan, eve ve kendine dönüş mevsimi.

1923’ten 2025’e: Cumhuriyet Romanında Kadın ve Kimlik

Cumhuriyet romanında kadının kimlik yolculuğu, 1923’ten 2025’e uzanan yüz yıllık süreçte özgürleşme, dönüşüm ve çok seslilikle yeniden tanımlanıyor.

Editor Picks