25 Yıla Sığdırılan Dizeler | John Keats

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img

25 yaşındaki erken ölümüne rağmen John Keats, en büyük İngiliz şairlerinden biri olarak değerlendirilir ve ikinci nesil Romantizm akımı için de önemli bir isimdir.

Keats, 31 Ekim 1795’te Londra’da dünyaya geldi. Sekiz yaşındayken, bir binicilik kazasının ardından kafatası kırığı yüzünden babasını, on dört yaşındayken ise tüberküloz hastalığı yüzünden annesini kaybetti. Bu üzücü olaylar sonrasında yetim kalan şair, bir cerrahın yanına çalışmak üzere verildi. Pek sevmediği bir iş olsa da, orada titizlikle çalıştığı söylenir. On sekiz yaşına geldiğinde, zaten çoktandır sürdürdüğü yazma çalışmaları artık şiir eksenine kaydı. Kısa sürede şiir onun için bir tutkuya dönüştü. Hatta yazılarından birinde, şiire olan aşkını “Şiirsiz yapamayacağımı anladım.” diyerek ifade etmiştir.

Şiir Yazma Tutkusu Yüzünden Tıptan Vazgeçti

Keats, ilk şiirlerini 1814’te yazdı. Yirmi bir yaşındayken, çırak olarak başlayıp profesyonelliğe adım atacağı sırada tıp alanını bırakıp, kendini tümüyle şiire vermeye karar verdi. 1817’de yayınlanan, Antik Çağ’da yaşamış İyonyalı ozan Homeros‘un bir şiirinin çevirisinden etkilenerek yazdığı, ‘On First Looking into Chapman’s Homer’ (Chapman’ın Homeros’una İlk Bakış Üzerine) adlı eseri en güzel şiirlerinden biridir. Bundan sonra yazdığı ‘Endymion’ adlı, Ay tanrıçasıyla bir çoban prensin sevda öyküsünü anlatan şiir ‘Güzellik, sonsuz bir mutlu­luktur’ dizesiyle başlar.

Keats’e Göre İnsan Istıraplarından Ders Alarak Olgunlaşabilir

Keats, ıstırap dolu bir hayatla mücadele etti fakat erken yaşta yenik düştü. 1818’de vereme yakalandı ve hasta yatağında başından ayrılmayan küçük erkek kardeşini de tıpkı annesi gibi tüberküloz yüzünden kaybetti. Aslında bu, Keats’in en yaratıcı döneminin başlangıcıydı. 1819’da, İngiliz dilinin en büyük kısa şiirleri olarak değerlendirilen, ‘Ode on a Grecian Urn’, ‘Ode on Indolence’, ‘Ode on Melancholy’, ‘Ode to a Nightingale’ ve ‘Ode to Psyche’ adlı en ünlü beş gazelini yazdı. ‘Ode to a Nightingale’, Keats’in kötü psikolojisini ve öldükten sonra ne olacağı konusundaki merakını ortaya çıkaran eseridir. Bu eşsiz şiiri, daha çok Sherlock dizisindeki rolüyle bildiğimiz Benedict Cumberbatch’in dinlemeye doyamayacağınız sesiyle sizlere sunuyoruz:

Ne yazık ki ilerleyen yıllarda Keats’in hastalığı gittikçe ağırlaştı. Ekonomik problemler yaşamaya başladı ve maddi yetersizlik yüzünden ne tedavi görebildi ne de evlenebildi. Eylül ayında arkadaşı Joseph Severn, Keats’in sağlığını iyileştireceği umuduyla İtalya’nın daha sıcak havasına gitmek üzere yola çıktı ancak Roma’ya vardıklarında Keats yatağa mahkum oldu. Keats’in son günlerinde, uğruna şiirler yazdığı aşkı Mrs. Browne‘a yazdığı bilinen son mektubu şu cümlelerle sonlanır: “Bir mektupta bile sana güçlükle veda edebilirim. Her zaman garip bir şekilde selam verdim.” (Letters of John Keats, 2.359)
Keats, 23 Şubat 1821’de, tıpkı annesi ve erkek kardeşi gibi, tüberküloz yüzünden hayata gözlerini yumdu. Üç gün sonra Roma’daki Protestan mezarlığına gömüldü.

John Keats, yalnızca 25 yıl süren yaşamı boyunca üç kitap yayımladı: Poems (1925), Endymion (1818), Lamia, Isabella, The Eve of St. Agnes, and Other Poems (1820).
Bugün o, İngiliz şairlerinin arasında en sevilen ve en çok alıntı yapılan şairlerinden biridir.

Kaynakça:

  1. The letters of John Keats, 1814–1821, ed. H. E. Rollins, 2 vols. (1958)
  2. https://www.msxlabs.org/forum/edebiyat-ww/205968-john-keats.html
  3. https://www.oxforddnb.com/view/10.1093/ref:odnb/9780198614128.001.0001/odnb-9780198614128-e-15229
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Editor Picks