Bu yazı Söylenti Edebiyat Editörleri Gülefşan Çelebioğlu ve Ayşegül Çelik tarafından hazırlanmıştır.
Yepyeni romanlar okuduğumuz, karakterleriyle özdeşleştiğimiz hikayelere misafir olduğumuz, altını çizmekten aşındırdığımız dizelere tekrar tekrar uğradığımız bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2022’yi geride bırakırken sizler için Söylenti Dergi edebiyat ekibi olarak son 5 yılda çıkıp bir şekilde bize ulaşmış, kitaplıklarımızda yerini almış eserlerden oluşan bir liste hazırladık. Listemizin ikinci bölümünü sizlerle paylaşıyor; mutluluk, heyecan ve edebiyat dolu bir yeni yıl diliyoruz!
-
Şu Bizim Kırılganlığımız
Listemizin ikinci bölümüne Meryem Mine Çilingiroğlu‘nun dilimize kazandırdığı Şu Bizim Kırılganlığımız ile devam ediyoruz. Eugenio Borgna tarafından yazılan kitap, hayatın bir parçası olan kırılganlığı farklı perspektiflerden ele alıyor. Anlambilimsel bir perspektifle başlayıp, farklı duygulanım hallerinin içerisinde kendine yer bulan kırılganlık türlerini irdeliyor. Çekingenlik, sevinç, umut gibi başlıklardan oluşan kısa kısa bölümler halinde ilerliyor. Duygulardan sonra hastalık, yaşlılık, ölüm gibi fiziksel durumları içeren bölümlere yer veriliyor. Oldukça kısa olan bu kitapta yazar akademik bir dilden ziyade daha anlaşılır bir dil kullanıyor. Bizlere farklı bakış açıları kazandıran bu kitabı sizlere de öneriyoruz.
“Hüzün, çekingenlik, umut, huzursuzluk, sevinç, ruhun acısı, dostluk ve gözyaşı kırılgandır ve kırılganlıkla örülüdür; bunlar kırılgan olmasalar, insani anlamlarını ve duygulanımsal ışıltılarını derhal yitirirler. Kırılgan duygulanımlar kolaylıkla parçalanır ve un ufak olurlar: İlgisizlik ve kayıtsızlık buzullarının, muzaffer teknolojilerin ve tüketimin putlarının hücumuna dayanamazlar.” (sf. 16)
-
Kendinin Ağacı
Seçki listemizde şiir kitaplarına yer vermezsek haksızlık yapmış sayılırız diye düşünerek Seyyidhan Kömürcü’nün 2020 yılında yayımladığı kitabını ekliyoruz. Kendinin Ağacı, yazarın üçüncü şiir kitabı olma niteliğini taşıyor. Kitap bizleri; “Ben konusuz mutsuzluk istedim, konuları unutmak istedim, ama olmadı” alıntısıyla karşılıyor. Sonrasında da aşktan ayrılığa, dağlardan ovalara uzanan bir çizgide dizeler akıp gidiyor. Yaprağın daldan düşmesinden sonraki o boşluk, bir dağdaki taşı küçülten rüzgar şairin ellerinde kimi zaman aşk oluyor, kimi zaman çiçekli bir unutma. İnsana köklerini, özünü hatırlatan bir doğallıkla su gibi ilerleyen dizeler kalbimizde eşsiz izler bırakıyor.
“düşen şeylerin gürültüsünü
konusu olmayan bir mutsuzluğu
anlatmamı benden bekleme
insanı çok aşağıya yapmışlar sevgilim
insanı çok aşağıya
içine çok yeryüzü
içine çok dünya” (sf. 39)
-
Ülker Abla
Seray Şahiner, 2021 yılında yayımlanan romanında, diğer eserlerinde de görüldüğü gibi bir kadın karakterin tanıdık ama görmezden gelinen hayatını aktarıyor. Ülker Abla, kocasından gördüğü şiddete karşı gelerek evinden ayrılıyor ve kendine yeni bir yaşam alanı oluşturmaya gayret ediyor. Hastanelerde kendilerine bakacak kimsesi olmayanlara refakatçilik ederek kimsesizlerin kimsesi oluyor. Hemşirelerin zaman zaman “ikram ettiği” sakinleştirici ilaçlar, serumlar, hastaya gelen yemeklerle yaşamını idame ettirmeye çalışıyor. Yeni yaşam alanında poliklinikten polikliniğe gezerken örgü işlerini kendine uğraş ediniyor. Zaman zaman Deva Eczanesi’nin misafiri oluyor, zaman zaman pasta yiyip karnını doyurabilmek için uğradığı düğün salonlarında gelinin yanında pozlar eriyor. Ülker Abla, bu kaçış öyküsünde aslında en çok da kimliksizleşmek istiyor.
-
Nohut Oda
Öyküleriyle Türk edebiyatında kendine has bir yer edinen Melisa Kesmez‘in Nohut Oda kitabıyla devam ediyoruz listemize. 2018 yılında yayımlanan öykü kitabı, 5 adet öyküden oluşuyor. Kitapta öyküler arasında ilerlerken belirgin bir yarım kalmışlık hissi, tamamlanamama duygusu ön plana çıkıyor. Gündelik, sıradan olarak değerlendirebileceğimiz detaylar yazarın incelikli diliyle birleşerek bizleri içine çekmeyi başarıyor. Öykülerde yer alan bir gidişin ikinci günü yollanan o fotoğraflar, içilen o son çaylar buruk bir gülümseme olarak hafızamıza işleniyor.
“Her seferinde o kupkuru evleri daha ilk günden yaşayan bir yer haline getirmenin yollarını arıyorduk. Çünkü orayı bir an evvel senin kılman, seninle nefes alıp veren, sen kokan bir yer haline getirmen gerekiyordu. Sonsuz yuva arayışımızın kurallarından biriydi bu.” (sf. 15)
-
Gece Yarısı Kütüphanesi
2020 Goodreads Okur Ödülleri’nde yılın en iyi kurgu romanı olarak seçilen Gece Yarısı Kütüphanesi bizim de listemizin olmazsa olmazlarına girdi! Eğer hayatınız pişmanlıklarla dolu ve karmaşık bir yola girmeye başladıysa bu kitap aradığınız kitap olabilir. Kahramınımız Nora’yı pişmanlıkların ta kendisi diye adlandırmak aslında yanlış olmaz. Sizin için en değerli olan şeyleri aklınıza getirin ve tüm bunları bir anda kaybettiğinizi düşünün. Bütün olanlara rağmen hayatınıza devam etmeyi mi seçerdiniz? Yoksa Nora gibi hayatınıza son vermek kaçınılmaz bir son mu olurdu? Nora bir gece yarısı hayatına son verir ve kendini sisli kocaman bir kütüphanede sonsuz sayıda pişmanlık kitaplarının arasında bulur. Eğer yaşasaydım nasıl olurdu diye düşünerek bütün kitapları seçer ve hepsinde acı sonu tadarak hayatının farklı versiyonlarını yaşar. Eski hayatına tekrar geri dönmek isteyen Nora, acaba bunu başarabilecek mi?
“Bazen öğrenmenin tek yolu yaşamaktır.”
-
Sadeliğin Dayanılmaz Hafifliği
Courtney Carver, MS tanısı ile başa çıkmaya çalıştığı dönemlerinde bazı şeyleri kaçırdığını fark eder ve hayatını değiştirmeye çalışır. Sade bir yaşam için mücadele vermeye başlar ve bundan oldukça memnun olan yazar, deneyimlerini kitapta bizlere aktararak örnek olur. Sadeliği ve sadeleştirme sürecini kendi hayatı üzerinden anlatıyor olması okuyucuyu kendine çekme noktasında önemli bi detay. Onun yolculuğundan etkilenerek, kendi hayatımızdan parçalar bulabilmemiz çok yüksek ihtimal…
“Kalbini dinlemeden yaşar ve çalışırsan ya bir parçalanma ya bir çöküş ya da ikisini birden yaşarsın.”
-
Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine Bir Diyalog
Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine Bir Diyalog, her cümlesinde uzun uzun düşünüp derinliklere inmemizi sağlayan bir kitap. Hepimiz gün içerisinde sevdiklerimizle uzun uzun konuşur ve bunun çok doğal bir eylem olduğunu biliriz. Peki konuşmalarımızın yüzde kaçı daha derinlikli yüzde kaçı daha yüzeysel? Bu kitapla birlikte konuşmanın farklı yönlerini göreceğinize eminiz! Konuşmak gibi basit bir eylemin karmaşık yönlerini keşfetmek oldukça keyif verici. Bu farklı bakış açısı sayesinde konuşmalarınız daha derinlikli , daha anlamlı ve üzerine düşünmeniz gereken bir durum olmaya başlayabilir.
“Söz olmasaydı, Dünya elbette yine var olacaktı, ama asla bizim Dünyamız olmayacaktı.”
-
Belki Bir Gün Uçarız
Aylin Balboa, hepimizin içinde sıkışıp kalan ve bir türlü dışarı atamadığımız o duyguları aktarmış kitabına. Bazı sayfalarında gülüyor bazı sayfalarında sinirleniyor bazı sayfalarında ise istemsizce ağlamak geliyor içinizden. Her insan biraz mutsuzdur ve bazen bunu dile getiremeyiz. Aylin Balboa, yaşadıklarını o kadar cesur bir dille anlatıyor ki sizin de haykırıp konuşma isteğiniz geliyor. Söyleyemediğiniz, bir türlü aktaramadığınız o düşüncelerle artık buluşmak istiyorsanız Belki Bir Gün Uçarız bu konuda sizlere yardımcı olabilir!
“Yıldızlar, acıdan delirmiş insanların gökyüzüne sıktıkları kurşunların açtığı deliklerdir.”