Bu yazı Söylenti Dergi Edebiyat Editörleri Hande İzgiş, Deniz Filiz ve Gaye Nur Karabay tarafından yazılmıştır.
Yepyeni romanlar okuduğumuz, karakterleriyle özdeşleştiğimiz hikayelere misafir olduğumuz, altını çizmekten aşındırdığımız dizelere tekrar tekrar uğradığımız bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2022’yi geride bırakırken sizler için Söylenti Dergi edebiyat ekibi olarak son 5 yılda çıkıp bir şekilde bize ulaşmış, kitaplıklarımızda yerini almış eserlerden oluşan bir liste hazırladık. Listemizin ilk bölümünü sizlerle paylaşıyor; mutluluk, heyecan ve edebiyat dolu bir yeni yıl diliyoruz!
-
Dokunmadan
Nermin Yıldırım’ın kaleme aldığı bu enfes kitapta bizleri baş kahraman olarak “Adalet” isminde bir kadın karşılıyor. 29 yaşında genç bir kadın fakat Adalet’in ölümcül bir hastalığı var. İşte bütün hikaye de bu durumla başlıyor aslında. Adalet can yoldaşı Hülya ile birlikte dünyaya, insanlara ve en çok da kendi benliğine o zamana kadar hiç yapmadığı bir şey yapmaya karar veriyor; dokunmaya. Bu yolculukta yapacağı ilk iş ise hayattaki ilk gerçek suçu bulmak, ilk günahını bulmak oluyor. Yine bu yolda okuyucunun karşısına Sadi çıkıyor ve kitaba renk katıyor. Okuyucuyu derinden etkileyen bu kitap aslında herkesin çocuk yanına dokunmayı başarıyor diyebiliriz. Peki ya sizce Adalet aradığı ilk günahı bulabilecek mi?
“Belki de anlatıp deli sanılmak anlatmayıp sahiden delirmekten iyiydi.”
-
Kıymetli Şeylerin Tanzimi
Tam olarak kitabın isminin hakkını veren bir içeriğe sahip olan, Sezen Ünlüönen’in farklı bir stille kaleme aldığı bu kitap okuyucunun içini tanıdık bir huzurla kaplıyor. Kitapta yer alan kahramanların isimlerini başlık yaparak kısa kısa bu karakterlerden ve yaşamlarından bahsediyor okuyuculara yazar. Kitapta bir aile var ve bu ailenin tüm fertlerinin mutluluklarına, üzüntülerine, kızgınlıklarına yer veriliyor aslında. Her biri içimizden biri gibi. Her yaştan, kalbimize dokunan insanlar. Okurken bu ailenin yanındaymış gibi hissetmeniz ve bir yerlerde kendinizi bulmanız epey olası.
“İstediği, aradığı, özlediği insanlarla ancak kitaplarda tanışabilmiş birinin edebiyata sığınması şaşırtıcı değil elbette.”
-
Muhtelif Evhamlar Kitabı
Ömür İklim Demir’in yazdığı, on öyküden oluşan bir kitap Muhtelif Evhamlar Kitabı. Öykücülüğün dilini çok başarılı kullanmış yazarımız bu kitapta. Bazı öyküler birbiriyle ilişkili bazıları hüzünlendirirken bazıları da küçük bir tebessümle okutuyor kendini. İçimizden, her gün yollarda “mesaiye yetişmek” için koşup duran insanlardan bahsediyor yazarımız. Ve daha birçok duyguya dokunuyor her öyküsü. Yarım kalan aşklardan, tozlanmış eşyalardan, anılardan…
“Öyle güzel bir andı ki hafızasının köşesini kıvırdı.”
-
Aşk Meçhule Yürür
Mercan’ın hikayesini anlatan, Filiz Özdem’in kaleme aldığı kitapta aile, kırgınlıklar, acılar, kayıplar ve daha birçok konuya değiniliyor. Epey duygu yüklü olan bu kitapta psikolojik olarak birçok tahlil yapılıyor birnevi. Hayatta çok fazla yara alan Mercan, tüm olanlara rağmen ayakta kalmaya, hayata tutunmaya çalışıyor. Tutunmaya çalışırken yaşadığı bütün git-gel’leri okuyoruz kitapta. Alışılmadık bir dille yazılan bu kitap çok güçlü bir üslupla kurgulanmış. Tüm yaralı ruhlara şifa gibi bir kitap diyebiliriz.
“Deniz çekildiği zaman, nasıl ki kumsalda görmediğimiz bir sürü şey açığa çıkarsa, akıl çekildiği zaman da hayat başka türlü görünebilir insana.”
-
Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme
‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’ kitabı film olan ve günümüzün sevilen yazarlarından Barış Bıçakçı bu sefer de son kitabı olan Doğum Lekesi Bir Gülümseme ile çıkıyor karşımıza. Postmodern tarzda yazan Bıçakçı’nın su gibi akan kurgusuna ve özgün kalemine aşina olanlara hiç yabancı gelmeyecek bu son kitabı da. ‘Yüze doğum lekesi gibi yerleşmiş bir gülümseme, neyi saklar?’ diye soruyor en başından. İnce duyguların ve kimsenin günlük hayatta fark edemediği küçük ayrıntıların kapısını usulca çalıyor, engin hayal gücü ve şiirle olan haşır neşirliği ile yine okurun elinden tutuyor. Annemin Hikayesi adlı öykü ile başlayıp Anlaşılmaz Şeyler ile sonlanıyor. Yine film gibi geçip gidiyor, hayata karışıyor öyküler.
-
Şehirli Karınca
Sanatın pek çok alanına dokunmuş ve en çok da müzisyen kimliğiyle bilinen Mehmet Güreli, kapak resminden tutun kitabın kurgusuna kadar özgünlüğünü koruyan bir eserle karşılıyor okurları. Yalnızca edebiyatın değil, sayfaların sinema, müzik ve resim gibi sanat dallarından önemli isim ve eserlerle dolup taştığı kitap, okuyucuyu doluluğuyla şaşırtıyor. Her öyküde bilindik veya bilinmedik isimlere yer veriyor. Bazı öykülerinde de çokça film isimleri geçiyor. James Joyce, Stefan Zweig, Jean Vigo, Fritz Lang, Sica, Rotko gibi nice isme yer veriyor. Güreli anlatmak istediği konuları işlerken geniş sanat birikiminden faydalanıyor ve okurun da bilgilenmesini istiyor. Öykülerini okurken sanatla çevrelenecek dört bir yanınız, sanata doyacak ve rengarenk boyanacaksınız.
-
Baştankara
Son zamanlarda ismi sıklıkla duyulan, farklı tarzıyla dikkat çeken, genç ve ödüllü öykücülerimizden Sine Ergün Baştankara kitabında yine okurları düşünmeye ve farklı açılardan bakmaya davet ediyor. Toplam 23 öyküden oluşan bu kitap büyülü gerçekliğin kıyılarında bir gezintiye çıkarıyor sizi. İmgelerden, kısa ve öz cümlelerden sıklıkla yararlandığı öykülerinde derin anlamlar ve karakterlerin ince ruhları karşılıyor her sayfada. Kısa öyküler olmasına rağmen yazarın kendine has tarzı ve işlediği konular itibariyle okuyucuyu zorlayan bir yanı da var. Kopuk, Bazen Hayat, Burası Tekin Değil kitaplarında olduğu gibi şiirsel bir dil kullandığı hayal ve gerçekliğin iç içe geçtiği bu öyküler kesinlikle okunmaya ve dikkate değer.
-
Olduğu Kadar Güzeldik
Mahir Ünsal Eriş’in 2014 Sait Faik Hikaye Armağanı’na layık görülmüş ve yazdığı ikinci eser olan bu kitabı 8 ayrı öyküden oluşuyor. Öyküler hayatın içinden sesleniyor okurlara. Günlük hayattan insanların duygularını samimi ve duyarlı bir şekilde anlatışıyla yine kendine hayran bırakıyor farklı farklı öyküleriyle Olduğu Kadar Güzeldik’te. Umudu, umutsuzluğu, acıyı, hüznü, sevgiyi ince ince işliyor her biri karakterlerinde ustalıkla hayat buluyor. Eski zamanların mahallerine, sokaklarına ve o zamanların insanlarının yanına bir yolculuğa çıkarıyor. Günlük hayatın yoğunluğundan uzaklaşmak isteyenler, ‘insanlığa’ ve düştüğü durumlara farklı açılardan bakarak yazarın öykü evrenini keşfetmek isteyen okurlar için insanı sıcacık sarıp sarmalayan bir başucu öykü kitabı.
-
Bavula Sığmayan
3 öyküden oluşan bu kitap, okuyucuları aynı sorunlar etrafında birleştiriyor. Ötekileşmenin verdiği yalnızlığı, şiddet mağduru kadınları, olumsuz bakış açılarını, anlaşılmayı bekleyen onlarca insanı sayfaları tek tek çevirirken içimizde hissedebiliyoruz. Hem anlatımı hem de seçtiği konularla kitabı elinizden bırakamayacaksınız. Sayfaları çevirirken bütün okurları aynı acı etrafında birleştirmesiyle yazar bizleri o kelimelere hapsediyor adeta. Yüreğimizde hissettiğimiz bu öyküler, bavula sığmasa da biz içimize yerleştirdik…
“İçimizdeki öfkeler, kırgınlıklar, alışkanlıklar, sevinçler, birlikte geçmiş koca bir hayat biriktirmişiz. İki kör bıçak gibi birbirimize bilenmişiz ama kesmeyi de becerememişiz.”
-
Zamir
Bugüne kadar yazdığı kitaplarla bizlere bambaşka bir açısı sunan Günday, bu kitabıyla da yerin en altına çekerek dünyanın gerçekliğiyle yüzleştiriyor. Her şeyin bir savaştan ibaret olduğunu, insanın hem dışarda hem de içeride bir savaş verdiğini savunan yazar, anlatımında bizi soluksuz bırakıyor adeta. Savaşın getirilerini bir karakter üzerinden veren yazar, bu karakterin bir barış satıcısı haline gelmesini konu ediniyor. Hayatına dahil olan insanlarla bize her defasında farklı bir bakış açısı kazandıran karakter, savaşın getirdiklerini, götürdüklerini ve bıraktığı enkazları iliklerimize kadar işliyor.
“Zamir, dünya üzerime yıkılıyormuş gibi yazmak zorunda olduğum bir metne dönüştü. Aslında bir sabah uyandım ve baktım ki dünya zaten üzerime yıkılmış… Bunu sadece tasvir etmek gerekiyordu. Başıma neyin düştüğünü anlamak için yazılmış bir hikaye.” (Hakan Günday)
“Eğer nereden geldiğini ya da öldükten sonra nereye gideceğini gerçekten öğrenmek istiyorsan her insanın Tanrı olduğunu kabul edecek ve hiçbirini öldürmeyeceksin. Eğer bu dünya üzerinde hayatın neden var olduğunu bilmek istiyorsan, önce o hayatı yok etmekten vazgeçeceksin…”
Kitabın incelemesine buradan ulaşabilirsiniz.
-
Küçük Yuvarlak Taşlar
Sevginin sanki bir ilaç gibi iyileştirici gücü, biten ilişkilerin bıraktığı enkaz, annelik ve annelerin kaderini yaşayan kızlar Küçük Yuvarlak Taşar adlı kitapta somutlaşıyor. Tüm bunların yanında kısacık bir kitap olsa da her sayfasında kendinizden bir şeyler bulacağınız, belki de acı bir gülümsemeyle satırları tek tek geçeceğiniz bu kitap uzun sür etkisinden kurtulamayacağınız bir kitap aslında.
“Bir şey arıyorum hayatın karmaşasının içinde, sokak sokak dolaşıyorum, ne aradığımı bilmiyorum, nitekim bulamıyorum da.”
-
Bu Hikaye Senden Uzun Osman
Okurken yazılmış mektuplardan mutlaka bir parça bulacağınız bir kitap kaleme almış Aylin Balboa. Çünkü, herkesin hayatındaki o Osman’a yazmış o satıları sanki. Edemediği vedayı kelimelere dökerek eski sevgilisine veda eden yazar, bizlere kendimizi bulacağımız sayfaları bırakıyor.
“Bana kalırsa beklemek dünyadaki en acımasız şey. İnsan beklerken asla tam olarak yaşayamıyor Osman.”