2000’ler, Asya sinemasının dünya çapında büyük yankı uyandırdığı dönem olarak sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu yıllar, sinematik anlatımı, duygusal yoğunluğu ve türsel yenilikleriyle Asya sinemasının varlığının küresel anlamda ön plana çıkmaya başladığı bir zaman dilimidir. Ayrıca, gelecekte birçok başarıya imza atacak projelere ilham veren filmler de bu dönemde üretilmiştir. Uluslararası yankı uyandıran, eleştirmenlerden olumlu dönütler alan ve sinema sektöründe kalıcı bir etki bırakan, 2000’lerin en çok ses getiren Asya filmlerini bir araya getirdik!
Spirited Away (2001)

Hayao Miyazaki yönetmenliğindeki Spirited Away, ailesiyle yeni bir eve taşınma sürecinde olan Chihiro’nun kendisini aniden ruhlar dünyasında, ailesini ise domuza dönüştürülmüş halde bulmasını konu alır. İzleyiciler olarak kendimizi onun yaşadığı olağanüstü maceralara heyecanla eşlik ederken buluruz. Japonya’nın kimliğini kaybettiği modernleşme döneminde, alegorik anlatımıyla bu konuya değinilmesi filmi güçlü kılmıştır. Aynı zamanda geleneksel estetiğin kullanılması da başarılı olma nedenlerinden biridir. Yönetmen ve senarist koltuğunda oturan Hayao Miyazaki‘ye 2003 yılında En İyi Animasyon Filmi kategorisinde ilk Oscar‘ını kazandıran Spirited Away, aynı zamanda Japon animasyon kültürünün dünya çapında tanınmasında büyük rol oynamıştır.
Battle Royale (2000)

Kinji Fukasaku yönetmenliğindeki Battle Royale, distopik bir gelecekte, ülkede gençlerin artan şiddet eğilimlerini kontrol etmekte zorlanan hükümetin, “Battle Royale (br)” yasasını öne sürmesi ile başlar. Bu yasaya göre her yıl rastgele bir lisenin, rastgele bir sınıfı seçilir ve öğrenciler adaya gönderilir. Aralarından sadece bir kişinin adadan sağ çıkması gibi basit bir kuralı vardır. Film, yoğun şiddet sahneleri içermesi yüzünden büyük tartışmalara sebep olsa da yeni bir tür olarak sektöre sağladığı katkı inkar edilemez. Japonya ekonomik durgunluğu (Lost Decade) ve gençlik umutsuzluğunun yaşandığı bu zor günlerde sistem eleştirisi olarak ortaya sürülmesi yapımın etkisini arttırmıştır. Ünlü yönetmen Quentin Tarantino film hakkında, “Film çekmeye başladığımdan beri keşke ben yapsaydım dediğim bir film varsa, o da budur.” yorumunda bulunmuştur.
Nobody Knows (2004)

Gerçek bir olay olan ve Sugamo çocuk terk etme vakasından uyarlanan Nobody Knows, farklı babalara sahip, 12 ila 5 yaş arası dört kardeşin bir gün annelerinin sadece bir not ve bir miktar para bırakarak onları acımasız dünyayla baş başa bırakmasını konu alır. Karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelmek için birbirlerine tutunan çocukların hayatta kalma mücadelesini izlerken hüzünlenmemek elde değil. Filmin ağır ve trajik konusuna karşın yönetmen Hirokazu Kore-eda‘nın hikayeyi sadelik ve incelikle işlemesi oldukça dikkat çekmiştir. Japon toplumunda artan bireysel yalnızlık ve aile yapısındaki çözülmenin odak noktası olduğu dönemde gösterime girmiştir. Bu yönüyle film, yalnızca bir dram değil, zamanın sosyokültürel bir aynası olarak da büyük yankı uyandırmıştır. Film, oyunculardan Yūya Yagira‘ya Cannes Film Festivali En İyi Erkek Oyuncu Ödülü‘nü kazandırmıştır.
Memories of Murder (2003)

1986-1991 yılları arasında Gyeonggi bölgesindeki Hwaseong’da gerçekleşen seri cinayetleri konu alan Memories of Murder, kara mizah ve boğucu gerçekliği ustalıkla harmanlayarak sunması ile sektörde unutulmaz bir yer edinmiştir. 1980’ler Kore’sinin baskıcı yönetimi altında işleyen adalet sisteminin yetersizliğini ve bireysel çaresizliği çarpıcı biçimde gözler önüne sermiştir. Karakterlerin ümitsizliğini yansıtan kasvetli renk paleti ve özenle seçilmiş çekim açıları da filmin atmosferini güçlendiren unsurlardandır. Ancak filmi hafızalara kazıyan asıl unsur, şüphesiz çarpıcı finalidir. Parasite (2019) filmiyle uluslararası başarılara imza atan yönetmen Bong Joon-ho‘nun ilk büyük projelerinden biri olan Memories of Murder, gerilim dolu havasının yanı sıra toplumsal eleştirileriyle de izleyiciler tarafından bolca övgü toplamıştır.
A Tale of Two Sisters (2003)

“Janghwa Hongreyon-jon” isimli bir halk anlatısından esinlenilerek oluşturulan A Tale of Two Sisters, beyaz perdede sergilendiği ilk andan beri korku ve psikolojik gerilim türlerinde kült haline gelmiştir. İki kız kardeşin üvey anneleriyle yaşadığı anlaşmazlıkların ve bunun ardından gelişen rahatsız edici olaylar etrafında şekillenen hikaye, Kim Jee-won‘un yönetmenliğinde sinemaya uyarlanmıştır. Kore sinemasında psikolojik korkunun yükselişte olduğu dönemde sergilenmesinin yanı sıra, aile baskısı ve suçluluk temalarını gotik bir anlatımla birleştirmesiyle dikkat çekmiştir. Kaynaklara göre Amerikan sinemalarında gösterilen ilk Kore filmi olmasının yanı sıra en çok hasılat yapan Kore korku filmi de olmuştur.
Oldboy (2003)

İntikam filmi denince akla gelen ilk örneklerden biri olan Oldboy izleyiciye hem duygusal hem de estetik anlamda sarsan bir deneyim sunar. Film, Oh Dae-Soo’nun sebebini bilmeden 15 yıl boyunca kapatıldığı bunaltıcı bir hücreden dışarı salınmasıyla başlamaktadır. Serbest kaldığı andan itibaren Dae-Soo’nun tüm amacı neden esir tutulduğunu öğrenmek ve intikam almaktır. Yönetmen Park Chan-wook‘un İntikam Üçlemesi’nin ikinci filmi olan yapım, ustalıkla hazırlanmış hikayesiyle günümüzde hâlâ seyirciyi etkisi altına alıp akıllarda taht kurmaktadır. Detaylara ve sinematik tekniklere gösterilen özen sayesinde film, “Karanlık intikam” temasını sektöre kazandırmakla kalmamış, 2004 Cannes Film Festivali Büyük Ödülü dahil birçok ödülün de sahibi olmuştur. BBC’nin 177 eleştirmenle ortak olarak hazırladığı “21. yüzyılın en iyi 100 filmi” listesinde 30. sırada yer alarak sinema tarihindeki yerini sağlamlaştırmıştır.
Crouching Tiger Hidden Dragon (2000)

Ang Lee yönetmenliğindeki Crouching Tiger Hidden Dragon değerli bir kılıcın kimliği belirsiz bir hırsız tarafından çalınmasını ve ardından gelişen olayları anlatır. Çin sinemasının sansürle mücadele ettiği yıllarda, Çin dövüş sanatını (Wuxia) felsefi bir romantizmle birleştirerek türünün uluslararası popülarite kazanmasını sağlamıştır. Komplike karakterler ile olay örgüsünü zenginleştirmesi yapımı modern dövüş sanatları filmlerinden çok daha enteresan hale getirmiştir. Dünya çapında 214 milyon dolar gişe yaparak o dönemde yayınlanmış yabancı filmler arasında rekora imza atmıştır. Film, 2001’de En İyi Yabancı Dilde Film, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Sanat Yönetimi, En İyi Orijinal Müzik kategorilerinde toplam 4 Oscar kazanarak başarısını kanıtlamıştır.
Hero (2002)

Zhang Yimou‘nun yönettiği Hero, Savaşan Devletler Dönemi’nde yani ülkenin henüz tek bir imparatorluk altında birleşmediği zamandan esinlenmiştir. Qin Krallığı‘nın hükümdarı kendine zarar verilmesini engellemek için herkesten uzak, korunaklı bir sarayda yaşamını sürdürürken üç büyük düşmanının isimsiz biri tarafından yenilgiye uğratıldığını öğrenmiştir. İsimsiz kişinin krala anlattığı olayları farklı renk paletleriyle sunan yapım, rengi bir anlatı dili olarak kullanarak duygusal geçişleri keskinleştirmiştir. Ekonomik yükselişin getirdiği milliyetçi gururu kültürel olarak yansıtmaya başlayan Çin, sinema sektöründe görsel ihtişamıyla ulusal kimliğini güçlendirmiştir. Film, En İyi Yabancı Dilde Film Oscar‘ı (2003) adayı olmuş ve Çin sinemasının o dönemki en yüksek gişe başarısını elde etmiştir.
Yi Yi (2000)

Edward Yang tarafından yönetilen Yi Yi, Tayvan’ın başkenti Taipei’de yaşayan orta sınıf bir aile olan Jian ailesinin üç kuşaktan üyeleri etrafında dönen hikayeyi anlatır. Yi Yi‘nin kelime anlamı gibi birer birer, her bireyin bakış açısını görebildiğimiz bu derin yapımda insanın hayatta aradığı anlam sadelik ve ustalıkla anlatılır. Her bir karakter zamanın farklı akışını yansıtır ve hayatın belirsizliği onları sürekli yeniden düşünmeye iter. Tayvan’ın değişen sosyopolitik ortamının ardından ortaya çıkan Tayvan Yeni Dalgasına katkıda bulunan önemli isimlerden biri olarak Edward Yang, gerçekçiliği benimsemiş, sembolizm ve uzun çekimler kullanmıştır. Yönetmen Edward Yang‘a Cannes Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü‘nü (2000) kazandıran film aynı zamanda BBC tarafından hazırlanan “21. yüzyılın en iyi 100 filmi” listesinde 8. sıraya yerleşmiştir.
In the Mood For Love (2000)

Hızlı modernleşmenin ve geleneksel ahlakın çatıştığı, toplumun bastırılmış duygularla mücadele ettiği 1960’lar Hong Kong’unda geçen In the Mood For Love, eşlerinin birbirleriyle ilişkisi olduğunu fark eden Mr. Chow ve Mrs. Chan’ın ortak noktalarını keşfederek tesadüfi yakınlaşmalarını anlatır. Susturulmuş hisler, toplumsal normlar ve yalnızlık gibi temalar film boyunca dar koridorlar ve kapı aralıkları ile sembolik olarak vurgulanır. Wong Kar-Wai’nın ustalıkla yönettiği filmin ele aldığı kurgu aslında daha çok aşkın yaşanamayan hâli üzerinedir. Renk paletinin uyumu, müziklerin filmin görselliğiyle adeta ahenk içinde olması filmi unutulmaz kılar. Oyuncu Tony Leung Chiu Wai bu performansıyla Cannes Film Festivali En İyi Erkek Oyuncu Ödülü‘nü (2000) kazanmıştır. BBC ve BFI gibi saygın listelerde 21. yüzyılın en iyi filmleri arasında ilk 5 içinde yer almaktadır.
Kaynakça
Öne çıkarılan görsel: MUBI
“The 21st Century’s 100 Greatest Films.” BBC Culture, 28 Feb. 2022. web. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025
Chapman, Wilson. “Quentin Tarantino’s Favorite Movies: 65 Films the Director Wants You to See.” IndieWire, 17 May 2025. web. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025
“12 Korean Movies That Changed Film History.” MovieWeb, 4 Sept. 2023. web. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025
“The Greatest Films of All Time.” BFI. web. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025
Jones, Arthur. “Variety.” Variety, 5 Jan. 2003. web. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025
An Introductory Guide To Taiwan New Wave: Film Movement. web. Erişim tarihi: 20 Ekim 2025