“Bu adam, yeni kuşak şairler arasında ardında kalıcı bir iz bırakabilecek belki de tek şair olan kominist şair Nâzım Hikmet’tir.”
Nermin Muvaffak, The Bookman, 1932.
Nâzım Hikmet, kendi şiirini “kökü yurdumun topraklarındadır” diye tanımlar. Bu şiirler öyle şiirlerdir ki, dünyanın dört bir yanına yayılmış, dallarıyla insanlığa ve medeniyetlere doğru ulaşırken zaman dediğimiz kavram etkisini yitirir. Güzel günlerin geleceğine olan inanç, motorları maviliklere süreceğimize dair temenni milyonların umudunun bir sembolü haline dönüşür.
Kitleler üzerinde yarattığı zamansız etkiye J.P. Sartre, “ölümünden sonra bile eserleri sizin için aynı işi yapıyor.” sözleriyle değinir. Pablo Neruda ise,
“Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
senin halk zekânı, ozanlık gücünü duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler,
teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.”
Güz Çiçeklerinden Nâzım’a Çelenk şiirinde Nâzım’a bu şekilde yer vermiştir.
Başak Ergil, 1930’lardan Günümüze İngiliz-Amerikan Yayın Dünyasında Nâzım Hikmet İmajı adlı tez çalışmasında, Nâzım Hikmet’in bu ülkelerde ne zamandan itibaren ve hangi yayınlarla tanındığını ortaya koymuştur. Nâzım’ın İngilizceye en çok çevrilen şair olmasından dolayı Türk yazınında ayrı bir yer tuttuğu vurgusunu bu çalışmada görmek mümkündür. Unesco’nun 2002 yılını “Kültürel Miras Yılı” olarak duyurması ve Nâzım’ın yüzüncü yaş yılına denk gelmesinden dolayı yapıtlarının çevrilme süreci zirveyi görmüştür. Yine aynı yıl, dört adet şiir kitabı İngilizce olarak yayımlanmıştır. Bu yazıda da ağırlıklı olarak Başak Ergil’in tespitleri üzerinden Nâzım’ın yurt dışındaki yayımlarını ele alacağız.
1932 yılında Nermin Muvaffak’ın yazdığı Nâzım’ı konu alan “Türkiye’nin Kominist Şairi” (“Turkey’s Communist Poet”) başlıklı makale, The Bookman dergisinde yayımlanır. İngilizce yayın dünyasında çıkan ilk yayın olur. Makalede geçen bir alıntıya bakacak olursak:
“Nâzım Hikmet, Doğu’nun ve Batı’nın dünyaya sunduğu tüm iyilikleri bir miras olarak kabul edip, kötülüklerle uzlaşmaya asla yanaşmayışıyla, bu iki dünya arasında kurabildiği denge açısından belki de hiçbir şairin erişemediği bir konuma ulaşmıştır. Batılı yazarların Doğu’yu kuşatma amaçlı kullandığı geleneksel tavırları yırtar.”
Başak Ergil ise bu makaleyi şöyle yorumlar:
“Muvaffak’ın söylemi, Hikmet’in yaşam deneyimleriyle şiiri arasındaki koşutluk, komünist eylemleri ve Marksist dünya görüşü sonucu cezalandırılması, emperyalizme duyduğu nefret, sınıf savaşımı ve “yeni bir düzen” özlemi çevresinde oluşturulmuştur. Ayrıca, Hikmet, “komünist”, “Marksist” ve “savaşçı” gibi sözcüklerle tanıtılmıştır.”
1950 yılında ABD’de yayımlanan Masses and Mainstream dergisindeki bir makale, Nâzım Hikmet konusunu işlerken bir yandan da Amerikan hükümetine sert eleştirilerde bulunur. Makalenin ilk paragrafındaki söylemler oldukça ilgi çekicidir:
“Türkiye’nin yaşayan en büyük şairlerinden olan Nâzım Hikmet’in son on iki yıldır cezaevinde olduğunu bilen Amerikalıların sayısı pek azdır. Oysa bu durumun bilinmesi, her yerden çok Amerika için gereklidir. Nâzım’ı cezaevine kapatanlara Truman Doktrini ve Marshall Planı destek sağlamamış olsaydı, şair şu anda özgür olacaktı. Onun yazgısı, Truman’ın Ortadoğu demokrasisinin siperi olarak adlandırdığı polis terörünün bir kurbanı olan ve Türkiye’nin en önemli romancısı sayılan Sabahattin Ali’nin 1948’de öldürülmesini akla getiriyor.”
Makalenin yazarına göre, Nâzım’ın şiirinin kılıcı her zaman keskindir. Cezaevinde de yılmayıp, şiir yazmaya devam ettiğinden şiirin Nâzım ve okuyucular için öneminin büyük olduğunu düşünür. Yüzlerce, binlerce insanın bu şiirleri okuyup aynı umuda sahip olmasından etkilenir. Aynı zamanda yazar bu makalede, Nâzım’ın dünya görüşünün altyapısını oluşturan Marksizmi benimsemesinden dolayı tutuklanıp cezaevine gönderilmesinin de terör olarak nitelendirilebileceğinin vurgusunu yapar.
Nâzım Hikmet ile ilgili yayınlanmış eserlere bakacak olursak, akla ilk gelen eserlerden birisi Poems by Nazım Hikmet‘tir. Bu kitap, Nâzım’ın şiirlerinin ABD’de yayınlanan ilk seçkisi olması bakımından önem taşır. Fakat işin ilginç yanı, Nâzım’ın İngilizce yayımlanan ilk kitabı Amerika veya İngiltere’de değil, Hindistan’da yayımlanmıştır. Kalküta’da bir yayınevi tarafından eser yayımlanmıştır. Eserin sunuş yazısında ise, onun şiirini okuduklarında kendisiyle bu kadar geç tanıştıklarına dair bir şaşkınlık belirtilmiştir. Çünkü kuşkusuz ki karşılarında Neruda ve Aragon gibi çağın en büyük şairlerinden birinin olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir. Lakin sunuş yazısında birtakım hataların olduğunu Başak Ergil tespit etmiştir. Bu hataları ise Nâzım Hikmet’in üvey oğlu Memet Fuat’ın kaleminden yaptığı alıntılarla ortaya koymuştur. Aynı zamanda Ergil, 1932’den 2002’ye kadar Nâzım’a dair yazılmış tanıtım yazılarındaki hatalara da dikkat çekmiş ve bunu görev bilmiştir.
Yazıyı Nâzım Hikmet için yazılan eserlerde yer alan söylemlerden biriyle bitirelim:
“Nâzım Hikmet’ten önce hiçbir Türk şairinin çağdaşlarını modası geçmiş kılacak kadar hünerli ve özgüvenli bir dil kullanımını başarmamıştır. Hiçbir şairin cezaevindeyken onun kadar iyi şiirler yazamadığı, bu şiirlerin cezaevi parmaklıklarını aşarak okuru onun en içsel düşüncelerine bile sırdaş kılan, hatta insanın başına gelebilecek en kötü şeyin “bilerek bilmeyerek / insanın hapishaneyi içinde taşıması” olduğunu fark ettiren yalınlıklarla dolu olduğu anlatılır. Havadaki is ve kar kokusu, bir kadına ve doğaya duyulan sevgi ile doludur.”
Kaynakça:
Durak, Attila., Gülsoy, Murat., Uysal, Zeynep. Nâzım’ı Yazanlar. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Ergil, Başak. İngiliz-Amerikan Yayın Dünyasında Nâzım Hikmet İmajı. İstanbul: Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yayınları, 2007.
Muvaffak, Nermin. “A Poet of the New Turkey.” The Bookman, 74/5. New York.
Ongun, Coşkun. (2008). Nâzım Hikmet, Bir Dünya Bir Memleket. Virgül Dergisi. 123. 66-67.