19. yüzyıl genel olarak değişen ve gelişen dünya ile birlikte düşünce akımlarını etkileyen ve özgürlük kavramını kadınlar üzerinden bizlere göstermiştir. Önceki yüzyıllarda, kadınların ve erkeklerin biyolojik olarak farklı olmasından dolayı toplumsal yaşam içerisinde kurallar ortaya çıkmıştır. Ekonomi, siyaset ve aile gibi yaşamın her türlü alanında giyiminden ve nerelerde bulunabileceğine dair kurallar çizilmiştir. Bu da kadının sadece evde ve çocuklarıyla ilgilenmesi gereken bir anne figürü olması gerektiğini bizlere aşılamaya çalışır. Böylece kadınlar toplumda ikinci plana atılmak istenir.
19.Yüzyılda Sanat Alanında Kadınların Yeri
19. yüzyılda yaşanan Sanayi Devrimi ile birlikte insan artık akıl, eşitlik ve özgürlük gibi kavramları hayatlarının merkezine koymuşlardır ve bu da toplumda kadının yer aldığı konumu da etkilemiştir. Kadınlar artık fabrikalaşma ile beraber iş hayatına dahil olmuş fakat yine de ağır çalışma şartları ve yetersiz ücretlerle hakları olanı alamamışlardır.

Sanat alanında da bu değişim kendini göstermiştir. 19. yüzyıla kadar soyluların ve kilisenin etkisi altında gelişen sanat, artık devletin ve de özel koleksiyoncuların eline geçmiştir. Bu yüzyılda Romantizm, Realizm, Neoklasisizm gibi birden fazla sanat akımı ortaya çıkmıştır ve sanatçılar duygularını yansıtmışlardır. Konular genel itibarıyla gündelik hayat ve işçi temalarını içermiştir. Gelişen yüzyılla birlikte; kadın sanatın içerisinde de kendine daha fazla yer bulmuştur fakat yine de erkek egemenliği yüzünden kadınların sanata olan yetenekleri daha geç fark edilmiştir. Sanata dair teknik bilgilere ulaşamayan kadınlar bundan dolayı erkek sanatçılardan daha az yetenekli olarak görülmüşlerdir.

19. yüzyıla kadar sanattan ziyade kadınların daha fazla baskın oldukları zanaatlar mevcuttu. Çömlek yapımı, halı, kilim gibi uğraşlar günlük yaşamda kullanılan eşyalar olduğundan daha çok kadın mesleği olarak görülürdü. Fakat daha yüksek derecede görülen resim ve heykel gibi sanat dallarında ise eser veren kadın sanatçılar oldukça azdır. Bu durum erkeklerle aynı oranda teknik bilgiye sahip olmayışlarından kaynaklanmaktaydı.
19. yüzyılda ise plastik sanatlar türünde eserler üreten birçok kadın sanatçı ortaya çıkmıştır. Resimle hayatlarını sürdüren kadın sanatçıların, çoğu sanatçı aileden yetiştiği için ailevi gerekçeler sebebiyle resme yönelmişlerdir. Az sayıda sanatçı eserlerini halka açık sergilerde sergilemiştir fakat çoğunluğu bunu tercih etmemiştir.

19. yüzyılda yaşanan bir diğer önemli ilerleme ise kadınların artık erkeklerin de gittiği gibi resim sanat okullarına gidip eğitim görmeleridir. Kadınlar eşitsizlik sebebiyle zaten okullarda eğitim görememekteydi veya nadiren olan bir olaydı. 19.yüzyıl gelene kadar ve Sanayi Devrimi yaşanana dek önceki yüzyıllardan gelen kadınların temel amacının “ev hanımlığı” düşüncesi nedeniyle okulla ilişkileri pek bulunmuyordu.
Kadınların o okullarda eğitim almaları yine de kadınların o okullarda diğer erkek öğrencilerle eşit bir konumda olduğunu göstermemekteydi. Kadınlara özel sınıflar veya okullar açılmış fakat bu okullar erkeklerin eğitim gördüğü okullar kadar kapsamlı ve nitelikli olmamıştır. Kadınlar erkek sanatçıların aksine kariyer sahibi olmak istediklerinde kısıtlamalarla karşılaşmışlardır. Bunlar seyahat sınırlaması veya kamusal alanları keşfedememeleri gibi kısıtlamalardı. Bu kısıtlamalar neticesinde kadın sanatçılar için büyük bir talihsizlikti..

19. yüzyılda kadın kavramı toplum yapısında bile zorken kadın olmak ve de kadın sanatçı olarak bir kariyer inşa etmeye çalışmak çok daha fazla zorluk barındırıyordu. Günümüzde bu zorluk biraz daha azalsa da devam etmektedir. Kadın sanatçılar resim alanında adından söz ettirebilmek için eserlerini dönemin ve toplumun ahlak anlayışına paralel bir şekilde meydana getirmiş ve yaşama uygun eserler ortaya çıkartmışlardır.
Dönemin Kadın Sanatçıları
Rose Bonheur
Fransız ressam olan Rose Bonheur 1822 senesinde Gironde’de doğmuştur. Realizm akımına bağlı olarak sanat eserleri ortaya çıkaran ressamın en önemli özelliği hayvan ressamlığı yapıyor oluşudur. Sanatçı özellikle at ve tekli hayvan figürleri ile öne çıkmıştır. En önemli eseri olarak kabul edilen resmi 1853 senesinde resmettiği “At Panayırı” isimli eseridir. Bu eser daha sonra New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi‘ne bağışlanmıştır. Eserlerinin çoğunda hayvanları merkeze aldığı gibi arka plandaki derinlik konusuna da dikkat etmiştir.

Marie-Denise Villers
Marie-Denise Villers; 1774 senesinde Paris’te doğmuş, Fransız bir ressamdır. Portre konusunda uzmanlaşmış bir sanatçıdır. Sanat eserlerini 1799 senesinde ilk kez Paris Salonunda sergilemiştir. Sanatçının en ünlü eseri 1801 senesinde resmettiği “Portrait of Charlotte du Val d’Ognes” adlı eseridir. 1917 senesinde Metropolitan Sanat Müzesi eseri satın almıştır ve böylece orada sergilenmeye başlanmıştır.

Charlotte Perkins Gilman
Charlotte Perkins Gilman, 1860 senesinde Amerika’da dünyaya gelmiştir. Feminist hareketleri ile Amerikan edebiyatına sağladığı katkı büyüktür. Din bilimcisi olan babasının ailesini terk etmesi nedeniyle mutsuz bir çocukluk hayatı geçiren sanatçı, kadınlara yapılan adaletsizlikleri ve haksızlıkları eleştirmiş ve kadınların haklarını her fırsatta savunmuştur.
Daha sonra Ressam Charles Stetson ile evlenir ve Katherine isimli kızları olur. Gilman şiddetli bir depresyon yaşadığı için garip tedaviler kullanır. Depresyon deneyimini bizlere aktardığı ünlü eserlerinden biri olan öykü kitabı “Sarı Duvar Kağıdı” adlı kitabını 1892’de yayımlamıştır.

Käthe Kollwitz
Kollwitz; 1867 senesinde Dresden yakınlardaki Kaliningrad’da doğmuş olan ressam, heykeltıraş ve oymabaskı sanatçısıdır. Ailesi kızının yeteneğini gördüğü için onun küçük yaşta ustalardan ders almasını sağlamışlardır. 19.yüzyılda halkın yaşamış olduğu olumsuz ve adaletsiz durumları gören sanatçı, daha sonra ortaya çıkarttığı eserlerinde hep ezilen insanların yanında olmuş ve eserlerinde bize bunları yansıtmıştır.

Sarah Miriam Peale
Sarah Miriam Peale, 1800 senesinde Amerika’da doğmuştur. Sanatçı bir aileden gelen Peale’nin amcası ve babası tarafından kendi atölyelerinde resim eğitimi almıştır. Böylece ilerleyen senelerde profesyonel bir sanatçı olan Amerikalı ressam kadın olmuştur. Portre üzerinden profesyonelleşen sanatçı, Amerikalı portre ressamı olarak kabul edilmiştir. Profesyonel olarak resim ile uğraşmasına rağmen maalesef ki günümüze ulaşan eseri az sayıdadır.

Eva Gonzales
Eva Gonzales, 1849 senesinde Paris’te doğmuştur. Empresyonizm akımına bağlı bir ressamdır. Sanat içerisinde büyüyen Gonzales portre ressamlarından dersler almıştır. Manet’e mankenlik yapan sanatçı, daha sonra onun tarzından ilerleyerek pastel boyaya ağırlık vererek manzaralar ve portreler resmetmiştir.

Kaynakça
- “Kadın Sanatçıların Yüzyılı: 19.Yüzyılı”.yeniduzen.com.Web.23.03.2023
- Can,A.”19.YÜZYILDA KADIN SANATÇI OLMAK: ROSE BONHEUR”. Tykhe Sanat ve Tasarım Dergisi. Cilt 04.Haziran 2019. s: 386-407.
- “Rose Bonheur Hayatı ve Eserleri”.istanbulsanatevi.com.Web.24.03.2023


