Mithat Paşa‘nın başını çektiği bir grup devlet adamı, ordunun da desteğini alarak Sultan Abdülaziz‘i 1876‘da tahttan indirmiş ve V. Murat‘ın padişah olmasını sağlamışlardır. Ancak darbeciler, yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle V. Murat’ı üç ayın sonunda tahttan indirerek, anayasal düzeni kurma sözü veren II. Abdülhamid‘i tahta çıkarmışlardır.
Devletin İçinde Bulunduğu Durum

Abdülaziz, II. Mahmud‘un oğlu, Abdülmecid‘in kardeşi olarak Tanzimat‘ın temsil ettiği değişimin farkındaydı. Tahta çıktıktan kısa bir süre sonra bir ferman neşrederek, Tanzimat’a devam etmek istediğini, bu amaçla hükümeti görevde tuttuğunu belirtiyor, mezhep ve ırk ayrımının artık olmadığına vurgu yaparak Avrupalı devletlere güvence veriyordu.
Abdülaziz’in tahta geçtiği dönem, mali buhranın yanında siyasal olarak da Osmanlı İmparatorluğu büyük bir çıkmaza sürüklenmekteydi. Tanzimat ve Islahat Fermanları ile kendilerine tanınan hakları yetersiz bulan gayrimüslim tebaa, dış güçlerin desteğiyle isyanlara başlamıştı. Rusya‘nın kışkırtmasıyla Balkanlardaki Slav kitleleri ayaklanmış, batılı devletlerin yönlendirmesiyle Lübnan‘da Dürzîler ve Marunîler arasında yeniden kanlı çatışmalar başlamıştı. Bu gelişmeler, uzun yıllar sürecek dış karışıklıkların habercisiydi.
Yeni Osmanlılar
Bu dönemde iç karışıklıklar da devam etmekteydi. Tanzimat Dönemi’nde açılan Batı tarzı okullarda eğitim alan, çoğu Tercüme Odası çıkışlı genç ve aydın bir bürokrat sınıf ortaya çıkmıştı. Bu grup, Tanzimat’ın mimarı Mustafa Reşit Paşa‘nın himayesinde umut vadeden bir şekilde meslek hayatlarına başlamışlardı. Ancak 1861’de Abdülaziz’in tahta çıkmasıyla dengeler değişti.
Mustafa Reşit Paşa’nın görevden alınarak yerine Ali ve Fuat Paşaların getirilmesiyle, bu genç aydınlar iktidar merkezinden uzaklaştırıldı. Bu durum, onları gazeteciliğe yöneltti. Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa ve Agah Efendi gibi isimler, yazılarıyla hükümeti eleştirmeye başladılar.

1865’te yayınlanan Matbuat Nizamnamesi ile basın devlet denetimine alınmış, padişah, dış politika ve yabancı devletlerle ilgili yazılara sansür getirilmişti. Baskılara karşı çıkan Namık Kemal, Agah Efendi, Ayetullah Bey, Reşat Bey ve Mehmet Bey gibi aydınlar, 7 Haziran 1865’te İttifak-ı Hamiyet adında bir gizli cemiyet kurmuş ve daha sonra bu cemiyet Yeni Osmanlılar adını almıştır.
1876 Öncesi Durum

Ali ve Fuat Paşaların ölümüyle birlikte Abdülaziz dönemi yeni bir evreye girdi. Devlet sürekli borçlanmakta, ancak ödemelerini yapamamaktaydı. Mahmut Nedim Paşa’nın, Hersek İsyanı’nı bastırmak üzere sadrazam yapılması, başarısızlıkla sonuçlandı. İsyan bastırılamamış, aksine diğer bölgelere sıçramıştı. Devlet artık isyanlara müdahale edecek mali ve askeri güce sahip değildi. Daha sonra ilan edilecek olan moratoryum, bu durumu özetler nitelikteydi.
Saray eşrafının israfı, sürekli borçlanması ve Mahmut Nedim Paşa’nın Abdülaziz’in her kararına koşulsuz uyması, muhalif kitleleri daha da etkiliyordu. Bu durum, Tanzimat’la şekillenen akılcı ve eleştirel yönetim anlayışının tam zıddı olarak görülüyordu.
1876 Darbesi ve Abdülaziz’in Sonu

Yeni Osmanlılar, yaptıkları yurt içi ve yurt dışı çalışmalarla ordu ve bürokrasiye nüfuz etmeyi başarmışlardı. Fikirleri, dönemin bazı etkili devlet adamları tarafından da benimsenmişti. Devletin kötü gidişatı; bankerleri, öğrencileri, askerleri ve halkı bir araya getirmişti. Balkan isyanları nedeniyle halk öfkeliydi. Berlin Memorandumu‘na boyun eğilmesi, halkın sokağa dökülmesine neden oldu.
10 Mayıs 1876 Çarşamba günü, sayıları üç-dört bin olan Fatih, Süleymaniye, Bayezid medrese talebeleri sokaklara çıktı. Ulemanın da katılmasıyla kalabalık büyüdü. Hükümetten sadrazamın değişmesini talep ettiler. Çok geçmeden Abdülaziz bu isteklere uymak zorunda kaldı. Şeyhülislam ve Sadrazam görevden alındı. Ancak süreç içerisinde adeta muhalefetin lideri konumuna gelen ve ön plana çıkan Mithat Paşa sadrazam olamadı.
Bu sırada yeni Sadrazam Rüştü, Mithat, Hüseyin Avni Paşalar ve Hayrullah Efendi’den oluşan Erkân-ı Erbaa olarak adlandırılan cunta, bir süredir darbeyi planlamaktaydı. Yaklaşık iki hafta sonra 29 Mayıs 1876’da, Şeyhülislam’dan padişahın akıl sağlığının bozuk olduğu gerekçesiyle hal fetvası alındı. Ertesi gün, 30 Mayıs’ta askeri birlikler harekete geçti.
Son Söz

Askeri birliklerin darbeyi desteklemesiyle olaylar kansız bir şekilde sona erdi. 30 Mayıs 1876‘da Abdülaziz tahttan indirildi, yerine Şehzade Murat geçirildi. Üç ay sonra o da zihinsel problemler nedeniyle tahttan indirilecek, yerine anayasal düzen sözü veren II. Abdülhamid geçecektir. Abdülaziz darbeden yaklaşık bir hafta sonra vefat etmiştir. Ölümü, bugün hâlâ intihar mı yoksa cinayet mi olduğu tartışılan bir konudur.
Bu konuyu incelediğimiz yazımıza da göz atabilirsiniz: Osmanlıdan Dedikodular: Sultan Abdülaziz’in Ölümü İntihar mı Suikast mi
Kaynakça
- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Midhat Paşa ve Yıldız Mahkemesi. Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1967.
- Küçük, Cevdet. “Abdülaziz.” İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, Web. Erişim Tarihi: 25.04.2025
- Ertan, Temuçin Faik, editör. Başlangıcından Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. 9. baskı, Siyasal Kitabevi, 2022.
- Belge, Murat, editör. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi. 1. cilt, İletişim Yayınları, 1985.
- Peker, Şeyma. Sultan Abdülaziz Devrinde Galata Bankerleri. 2. baskı, Lejand Yayınları, 2024.
- Kapak Görseli: turkmaarifansiklopedisi.org.tr


