İngiliz yazarların en bilineni, sözleri en derin anlamlı ve destansı şairi William Shakespeare, yazılı kaynaklarda 1564 doğumlu. İngiltere’nin Stratford şehrinde yaşamına başlayan yazarın doğduğu ev tarihi müze olarak günümüzde onu yaşatan bir yapı olarak varlığını sürdürür. O, tiyatro oyunculuğundan başladığı edebiyat-sanat hayatına genç yaşlarındayken atıldı. Hayatının dönüm noktası sayılan Globe ve Blackfriars tiyatrolarına ortak olunca oyun yazarlığı alanına ilk adımını da atmış oldu. Metin yazarlarının oyunlarına düzeltmeler yaparken zamanla kendi oyunlarını da yazmaya başladı. Bir veba salgınıyla Londra’daki bu yaşamını sonlandırmak zorunda kaldı ama birkaç yıl sonra geri döndü.
Hayatının bir döneminde anne ve babasının kaybı üzerine saraya yerleşti ve kraliçenin kendisine sağladığı ödeneklerle hayatını sürdürmeye başladı. Bu süreçte de tek bir satır yazı yazmadı. Onun tam da bu dönemde bir gölge olarak yaşadığı kimseler tarafından bilinip fark edilmese de o, çok sayıda yazı, eser ve oyun biriktirdi. Shakespeare’in yazdığı şiirlerin genel temasına bakınca aşk, şiir ve ölüm üzerine derin anlamlı ifadeler içerdiğini görürüz.
Shakespeare’in Edebiyat Dili
Shakespeare’in okuyuculara sevdirdiği sone biçimi, aslında İtalya’da Petrarca tarafından ortaya çıkmışken, İngiltere edebiyat anlayışında biçimleri küçük değişikliklere uğrayarak son bir mısra tarafından takip edilen, üç dört satırlı kıta biçimiyle birleştirilen şekli kullanılmaya başlanmıştır. Yani tam manasıyla Shakespeare’in kullandığı biçimle.
Oluşturduğu dil birikimi onun bilinen en büyük tiyatro yazarlarından biri olarak hafızalarımıza kazıdı. Metinlerinin şiirsel biçimi aslında bir şiirsel drama olarak kabul edildi ve bu şiirsel biçim sadece metinlerinde yapı olarak değil, diğer anlam öğelerinin de derinliğini ve büyüsünü bize gösterir. Hangi eseri diğerinin önüne geçebilir diye üzerine düşündüren şairin, bilinen 154 sonesi olduğu, bunların içinde ilk satırlarını ezbere bildiğimiz ünlü sonesini inceledik.
18. Sone
18. Sone en genel haliyle, güzellik, fanilik ve sanatın gücü üzerine okuru düşündüren bir eser. Genel kabullerden biri, 18.sonede anlatıcının romantik aşkının bir nesnesi olarak genç bir kadına ithaf edildiği. Burada anlatıcının Shakespeare’in kendisi olup olmadığıysa bilinmez.
“Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
Taze tomurcukları sert rüzgarlar örseler,
Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:”
Yazın insana verdiği bütün taze hislerin ötesinde bir hisle, sevgiliye bakış karşılar bizi ilk satırda. Yazdan daha güzel, yazın o iç içeliği, kendini yaz günü o hoş sıcaklıkta buluvermek gibi kendini sevgilinin kendisinde bulursunuz. Ruhu saran o taze his, bir kırılganlığı da simgeler: Çok hassas olmak gerekir o sevgi karşında, çokça narin. Son satırdaysa en iyi hissettiğimiz anın bir doruk noktası kadar kısa olabileceği, koskoca bir yazın da dünya üzerindeki zaman diliminde aslında kısacık oluşuyla benzeştirilir.
“Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
Ve sık sık kararır da yaldız düşer yüzünden,
Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,”
Yaz devam ederken, sonenin önceki satırlarında bize önceden hatırlattığı, yazın aslında ne kadar kısa olduğu bir kez daha hatırlatılır. Yalnız burada dikkat çeken, yeryüzündeki bir yaz diyerek, sevgilinin yerinin yalnızca bu dünyadaki somut bir var oluşla değil, sonsuzca bir mekandan, zamandan oluştuğudur; çünkü bir gün yeryüzündeki varlığımız bitince, sevdiğimiz her şeyden mahrum kalacağımız bir gerçek iken, kader dediğimiz son buna nihayetinde ulaştırır seveni. Şairse sevgisinin sonsuz bir güzellikte yaz kadar devam edeceğini kalbinin tüm sonsuzluğuyla savunur.
“Güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
Gölgesindesin diye ecel caka satamaz
Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda”
Doğanın, güneşin, yazın ve hatta kendisinin bile güzelliğinin, zamanla ve mevsimin değişmesiyle kaybolup gittiğini söyler. Ama sevgilisinin bu sone şeklinde kaydedilmesinden dolayı onun “ölümsüz yazı” hiç solmayacaktır. Şaire göre senin sonun, sevginin sonunu asla getiremez. Sevgini ona verdiğin an sen de ölümsüz olacaksın; satırlara döküşünle.
“İnsanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.”
Ona hayat veren, ölmez satırlarıyla, ölümün kendisi bile sonenin ölümsüzlüğü karşısında aciz kalır. Kendini ölümsüzleştirdiği gibi, artık sevgilisini de böylece sonsuz kılar.
18.Sone’yi Shakespeare Müzikalinde, Haluk Bilginer‘in eşsiz sesiyle dinleyelim.
Kaynakça
Shakespeare,W. Soneler. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları,2009.
timas.com.tr/Yazarlar