Türkiye’deki işçi hareketleri tarihte önemli bir yer almaktadır. Zaman içerisinde işçi hareketleri gelişmiş ve dönüşmüştür. Osmanlı’nın son zamanlarıyla Cumhuriyetin ilk zamanlarında hızla sanayileşmeye başlamasıyla işçi sınıfının ortaya çıkması sonucu işçi hareketleri görünürlük kazanmıştır. 15-16 Haziran olayları ise Türkiye’deki işçi hareketlerinde dönüm noktası sayılmış, işçi sınıfının simgelerinden biri hâline gelmiştir. İşçi sınıfının mücadelesi hala da devam etmektedir.
15-16 Haziran Olayları

1970 yılının Haziran ayında gerçekleşen bu işçi olayları hükümetin işçilerin sendikal haklarını kısıtlamaya yönelik girişimlerine karşı ortaya çıkmış büyük bir direniş hareketidir. Bu büyük direnişler, İstanbul ve İzmit’te işçilerin bulunduğu bölümlerde daha çok görülmüşlerdir.
Özellikle 1970’lerin başlarında, Türkiye’deki işçi sınıfı önemli bir dönüşüm içerisindeydi. Türkiye’de, dönemin sosyal ve ekonomik değişimleri çok yoğun bir şekilde hissedilmekteydi ve sanayileşme ile beraber işçi sınıfının önemi artmaya başlamıştı. İşçiler uzun saatler boyunca, emeklerinin karşılığını alamadıkları ücretler ile çalıştırılıyordu. Kentleşmenin de artmasıyla ekonomik eşitsizlikler daha belirgin hâle gelmeye başladı. DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), daha iyi şartlar altında çalışmaları için işçilerin yanında mücadele ediyordu. 1970’li yıllarda Adalet Partisi hükümeti, sendikal hareketleri kısıtlamak amacıyla yasa tasarısı hazırladı. İşçilerin sendikalara katılımını zorlaştıran bu yasa tasarısı, aynı zamanda sendikaların grev yapma haklarını da sınırlandırıyordu. Bu yasa tasarısının temel hedefi, DİSK’in güçlenmesini engellemekti. Doğal olarak bu tasarı, işçi sınıfı ve sendikalar arasında tepkilere yol açtı.
15 Haziran 1970 yılında, DİSK öncülüğünde İstanbul ve İzmit şehirlerinde büyük ses getirecek bir işçi direnişi başladı. On binlerce işçi, fabrikalardan sokaklara taşındı. Bütün işçilerin tek bir hedefi vardı: Adalet Partisi hükümetinin yasa tasarısını protesto etmek ve haklarını alabilmek. Çok kısa sürede protestolar yayıldı. Hükümet kalabalığı kontrol edebilmek için güvenlik güçlerinden destek aldı ve böylelikle de güvenlik güçlerinin sert tedbirleri sonucunda çatışmalar başladı. Olayların şiddet boyutu arttıkça bir çok işçi yaralandı, hatta hayatlarını bile kaybettiler. Kaynağını Milliyet Gazetesinin 16 Haziran 1970 tarihli nüshasından alan Dr. Tuba Özhazinedar’ın yazdığına göre: “Polis tarafından ateş açılması sonucu Mutlu Akü Fabrikası’dan Yaşar Yıldırım, Vinleks’ten Mustafa Bayram ve Cevizli Tekel Fabrikası’ndan Mehmet Gıdak adlı işçilerle birlikte bir esnaf ve bir de polis yaşamını yitirmiş, yüzlerce işçi de yaralanmıştır.”
15-16 Haziran olayları, Türkiye’de işçi sınıfının görünürlüğüne çok büyük bir etki yarattı. Bu olaylar sonucunda hükümet, yasa tasarısını geri çekti ve sendikal haklarını kısıtlayan maddelerde değişiklikler yapma durumunda kaldı. DİSK ve diğer sendikalar, işçi hakları konusunda daha etkili ve görünür mücadelelerde bulunmaya başladı.
Türkiye’deki İşçi Hareketleri

15-16 Haziran olayları Türkiye’deki işçi sınıfı için çok önemli bir dönüm noktası olsa bile Türkiye’deki işçi hareketlerinin başlangıcı değildi. İşçi hareketlerinin temeli daha da geriye, Osmanlı’ya kadar gitmektedir. Son dönemlerinde Osmanlı İmparatorluğu sanayileşmeye başladı. Sanayileşme sonucunda işçi sınıfının çıkmasıyla birlikte işçiler, hakları konusunda farkındalık kazanmaya başladı. Bu dönemde özellikle İstanbul ve İzmir gibi büyük ölçüde sanayileşmeye başlayan şehirlerde işçi grevleri görülmeye başlandı.
29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyetin kurulması ile beraber sanayileşen şehir sayısı arttıkça işçi sınıfı da genişlemeye başladı. 1930’lu yıllar itibariyle işçi sınıfı, örgütlü hâle gelmeye başladı. Çok partili döneme girerken işçiler sol görüş etrafında birleşmeye başladı ve 1946 yılının Mayıs ayında Türkiye Sosyalist İşçi Partisi kuruldu. Böylelikle işçiler politik arenada da temsil edilmeye başlandılar. 1950’lerden sonra da işçi sendikaları ön plana çıkmaya başladı. Türk-İş, DİSK gibi sendikalar, işçilerin hakları için örgütlenmeye başladılar. 1963 yılındaki Kavel Grevi de Türkiye işçi sınıfı için kritik ve önemli bir grevdir.
1980 sonrasında Türkiye bir değişim sürecine girdi. 12 Eylül Darbesi ile beraber sendikal faaliyetler, yürüyüşler ve protestolar kısıtlandı. İşçi hakları günden güne gerileme sürecine girdi. Bu süreç 1990’lara kadar devam etti. 1991 yılında gerçekleşen Zonguldak Madenci Yürüyüşü ile işçiler, bu ölü toprağı üstlerinden atmaya başladılar. Türk-İş ve DİSK tekrardan aktif roller üstlenmekteydiler.
Günümüzde ise işçi hareketleri; zor çalışma koşulları, ekonomik kriz, işsizlik, düşük ücretler ile ortak paydada buluşarak örgütlenmeye ve çeşitli eylemler sürdürmeye devam etmektedir. Sendikalara üye olan işçilerin sayısı oldukça düşüktür. Buna rağmen işçilerin örgütlenmesi ve hak arama mücadeleleri, toplumsal eşitlik ve adaletin sağlanması açısından önem taşımaktadır.
15-16 Haziran Olayları Türkiye işçi hareketleri üzerinde derin izler bırakmıştır. Bu olaylar, hem o dönem için hem de sonrası için örgütlülüğün önemini vurgulamıştır. Osmanlı döneminden de bu yana işçi hareketleri çeşitli evrelerden, çeşitli zorlu mücadelelerden geçmişlerdir.
Kaynakça