140. Doğum Gününde Virginia Woolf

spot_img

“Yaşam bir düştür, uyanmak bizi öldürür.”

“By the truth we are undone. Life is a dream. ‘Tis the waking that kills us. He who robs us of our dreams robs us of our life.”

Virginia Woolf kimdir?

20.yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan Woolf, 25 Şubat 1882’de  Londra’da dünyaya geldi. İngiltere’nin seçkin ailelerinden olan entelektüel ebeveynleri tarından yetiştirildi. Babası Sir Leslie Stephen, bir tarihçi ve yazar olmasının yanı sıra dağcılığın altın çağının en önemli isimlerinden biriydi. Woolf’un annesi Julia Prinsep Stephen ise Pre-Raphaelite ressamları için modeldi. Aynı zamanda bir hemşireydi ve meslek hakkında bir kitap yazmıştı.

Virginia Woolf, okula gidemedi evinde eğitim aldı. Babasının içinde pek çok eser barındıran kütüphanesi sayesinde Virginia kendini yetiştirme fırsatı yakalamıştı. Özel öğretmenlerden Latince ve Yunanca dersleri almış olan yazar dokuz yaşındayken kardeşi Thoby ile Hyde Park Gate News isimli haftalık dergi çıkarmaya başlamışlardı.

1985’de annesini ardından üvey kız kardeşi Stella’yı kaybetmesi onu derinden sarsmıştı. Ruhsal anlamda sarsıntılarının sürdüğü dönemde Woolf, King’s College London’ın kadınlar içim olan bölümünde Almanca, Yunanca ve Latince eğitimine devam etti. Dört yıllık eğitimi onu eğitim reformlarının başındaki bir avuç  feministle tanıştırdı

1904’de ise babasını kaybetti. Bir yıl sonra ise kardeşi Thoby, Yunanistan gezisi sırasında tifodan hayatını kaybetti. Bu tramvatik kayıplar sonrası yaşama dönmesi uzun bir zaman aldı. Babalarının ölümünden sonra, Woolf’un kız kardeşi Vanessa ve erkek kardeşi Adrian, Hyde Park Gate’deki aile evini sattılar ve Londra’nın Bloomsbury bölgesinde bir ev satın aldılar. Bu dönemde Virginia, Virginia’nın kız kardeşi Vanessa, romancı EM Forster, ressam Duncan Grant, biyografi yazarı Lytton Strachey, ekonomist John Maynard ile evlenen sanat eleştirmeni Clive Bell de dahil olmak üzere bir entelektüeller ve sanatçılar çemberi olan Bloomsbury Group’un birkaç üyesiyle tanıştı. Ayrıca Virginia, Times Literary Supplement ve Cornhill dergilerinde edebiyat eleştirmeni olarak yazmaya başlamıştı.

Edebi Eserleri

Virginia ilk romanı üzerinde çalışmaya başladığında orijinal başlık Melymbrosia’ydı. Dokuz yıl içinde sayısız taslaktan sonra, 1915’te The Voyage Out olarak kitabı yayınlandı. Woolf kitabı, zorlayıcı ve olağandışı anlatı perspektifleri, rüya durumları ve özgür çağrışım düzyazısı dahil olmak üzere çeşitli edebi araçları denemek için kullandı. İki yıl sonra, kardeşleri ile kullanılmış bir matbaa satın aldı ve evleri Hogarth House’un dışında işletilen kendi yayınevleri olan Hogarth Press’i kurdu. Virginia ve Leonard, bazı yazılarının yanı sıra Sigmund Freud, Katharine Mansfield ve TS Eliot’un çalışmalarını yayınladı.

Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bir yıl sonra kardeşleri1919’da Rodmell köyünde bir kır evi olan Monk’s House’u satın aldı ve aynı yıl Virginia , Edward dönemi İngiltere’sinde geçen bir roman olan Night and Day‘i yayınladı. Üçüncü romanı Jacob’s Room, 1922’de Hogarth tarafından yayımlandı. Bu kitap, modernist unsurlarıyla önceki romanlarından önemli bir ayrılma olarak kabul edildi.

1925’te Woolf , dördüncü romanı Mrs. Dalloway için büyük eleştiriler aldı. Büyüleyici hikaye ve iç monologları iç içe geçirdi ve Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere’de feminizm, akıl hastalığı ve eşcinsellik konularını gündeme getirdi. Mrs.Dalloway , Vanessa Redgrave’in oynadığı 1997 filmine uyarlandı ve Michael Cunningham’ın 1998 tarihli romanı The Hours‘a ve 2002 film uyarlamasına ilham verdi. 1928 tarihli To the Lighthouse adlı romanı bir başka önemli bir başarıydı ve bilinç akışıyla hikaye anlatımı açısından devrim  olarak kabul edildi.

Woolf, Sackville-West’te edebi bir ilham perisi buldu,  İngiliz asilzadesini konu alan 1928 tarihli Orlando romanına ilham kaynağı oldu. Roman, çığır açan çalışmaydı.

1929’da Woolf , kadın okullarında verdiği derslere dayanan ve kadınların edebiyattaki rolünü incelediği feminist bir makale olan Kendine Ait Bir Oda’yı (a room of one’s own)  yayınladı. Eserde “Bir kadının yazabilmesi için parası ve kendine ait bir odası olmalı” fikrini ortaya koydu. Woolf, altı farklı karakterin sesleriyle yazılmış bir “oyun-şiir” olarak tanımladığı bir sonraki çalışması The Waves’de (1931) anlatı sınırlarını zorladı. Woolf, 1937’de yaşamı boyunca yayınlanan son romanı olan ve bir ailenin bir nesil boyunca tarihini anlatan The Years‘ı yayınladıErtesi yıl, feminist temalarını sürdüren bir deneme olan Üç Gine’yi yayınladı.

Kariyeri boyunca, Woolf kolejlerde ve üniversitelerde  konuşmalar yaptı, dramatik mektuplar ve etkileyici denemeler yazdı. Kırklı yaşlarının ortalarında kendini entelektüel, yenilikçi bir yazar ve öncü feminist olarak kabul ettirmişti.

Ölümü

Başarılarına rağmen, depresyon nöbetleri ve ruh halindeki değişimler onu etkilemeye devam etmişti. Tarih 26 Şubat 1941’i gösterdiğinde Between the Acts’i bitiren Woolf müsveddesini okuması için kocası Leonard’a vermişti.  Bu romanı büyük bir keyifle yazdığı halde kitabı okuduktan sonra kitaptan hoşlanmayan Virginia Woolf’un depresyonu hepten onu ele geçirmeye başlamıştı. Dünya Savaşı şiddetleniyordu ve çift, İngiltere’nin Almanya tarafından işgal edilmesi durumunda, özellikle Yahudi olan Leonard‘ın tehlikede olacağının farkındaydılar. 1940 yılında, çiftin Londra’daki evi, Almanların şehri bombaladığı Blitz sırasında yıkıldı. Umutsuzluğuyla baş edemeyen Woolf, paltosunu giydi, ceplerini taşlarla doldurdu ve 28 Mart 1941’de Ouse Nehri’ne doğru yürüdü ve nehrin sularına kendini bıraktı. Arkasında ise şu mektubu bırakmıştı:

“Salı

En sevdiğim, yine delirecekmişim; bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum ve sanki giden zamanı geri çeviremeyeceğim. Sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum, bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum. Bana verebileceğin en büyük mutluluğu verdin Kimsenin yapamayacağı şeyleri yaptın. İki insanın birlikte daha mutlu olabileceğini sanmıyorum. Ben artık savaşamayacağım. Biliyorum, senin hayatını mahvediyorum, bensiz daha mutlu olacaksın. Görüyorsun bu mektubu bile doğru düzgün yazamıyorum, okuyamıyorum. Hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçlu olduğumu söylemek isterim. bana karşı inanılmaz sabırlısın ve iyisin. Şunu söylemek istiyorum -aslında bunu herkes biliyor- eğer biri beni bu durumdan kurtarabilecek olsa bu sen olurdun. Her şey beni terk edip gitti ama senin iyiliğin hep benimle kaldı. Artık senin hayatını mahvetmeyeceğim. Kimse, seninle mutlu olduğumuz kadar mutlu olamazdı.

v.”

İyi ki doğdun Virginia Woolf,

Kadınlara “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!” diye seslenmiştin. Biz de senin bu seslenişinden cesaretle, yazıyoruz, yazacağız.


Kaynakça:

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Editor Picks