Korku edebiyatı vampirlerden, canavarlardan ve doğaüstü varlıklardan çok daha fazlasıdır. Okuyucunun yaşadığı şaşkınlık ve gerilime yazarın ustaca kullandığı dehşet ve korku unsurları eklenince korku edebiyatı daha çekici hale gelmektedir. Düşünceye ince ince işlenen gerilim dolu cümleler, tasvir edilen karanlık ve ürkütücü mekanlar, olayların yarattığı psikolojik ürperme okuyucunun zihnini sadece hikayenin sonunda değil hikaye boyunca diri tutar. Biz de sizler için İngiliz edebiyatındaki en iyi 11 korku romanını derledik.
1. Frankenstein – Mary Shelley
Frankenstein, İngiliz yazar Mary Shelley’nin bir hayalet öyküsü yazmak üzerine girdiği bir meydan okuma sayesinde yarattığı, 1818’de yayımlanan korku dram romanıdır. Gotik bir bilimkurgu romanı olan Frankenstein, genç bir bilim insanı olan Victor Frankenstein’in alışılmışın dışında bir bilimsel deney olarak ceset parçalarını birleştirerek elektrik akımıyla canlandırdığı zeki bir yaratığın hikayesidir. Frankenstein, gotik roman özelliklerine sahip romantizm akımının etkilerini taşıyan bir roman olsa da bazı yazarlar ilk gerçek bilim kurgu hikayesi olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Roman, edebiyat ve popüler kültürde oldukça büyük bir öneme sahipken; birçok korku hikayesinin, filmin ve oyunun da ilham kaynağı oldu. Bunlar Frankenstein’i düşüncesiz bir katil, bir canavar olarak akıllara kazırken, Shelley’nin tasvir ettiği yaratık bu niteliklerin çok ötesindeydi.
2. Deliliğin Dağlarında – H. P. Lovecraft
Korku edebiyatına çok değerli eserler veren H. P. Lovecraft, bilinmeyeni aydınlatma çabasının ve modern insanın umutlarının karşısında, derinden yükselen bir karanlığın ve sözcüklere dökülemeyen romanı Deliliğin Dağlarında‘yı yazmıştır. Deliliğin Dağlarında, jeologlar tarafından Antarktika’ya yapılan iyi planlanmış bir araştırma gezisi başlangıcında gruptan bazılarının kaybolması ve sonrasında buldukları insan ve hayvan parçalarının yarattığı dehşet korkusunu anlatır. Çağlardır ölü olan bu kıta, insanın gezegen üzerinde ilk yürüyüşünden yıllar yıllar önce yaşayan varlıkların görkemli izlerini korumaktadır. Ancak onları asıl tehlikeye sürükleyen, Yüce Eskiler‘in dehşet verici sırlarını keşfetmeleridir.
3. Sicilya’da Bir Aşk Hikayesi – Ann Radcliffe
Korku ve dehşet edebiyatının klasiklerinden biri olan Sibirya’da Bir Aşk Hikayesi, İngiliz Edebiyatında gotik romanın temsilcilerinden Ann Radcliffe’in okuyuculara dehşet psikolojisi ile şiirsel betimlemenin eşsiz karışımını sunduğu eseridir. Korku dolu, gizemli şatoların içinde aşktan kine, kıskançlıktan kibire insanın sahip olduğu her türlü duyguyu anlattığı bu eser, insanlığın kötü yönlerini törpülememesinin nasıl dehşet verici eylemlere yol açtığını gösteriyor. Belirsiz bir korkunun insanı sürüklediği psikolojik dehşetin günlük hayattaki etkileri ile sakin ve durgun bir hayatın tüm güçlü aristokrasisinin utanç verici sırlarını ortaya çıkmasıyla dönüştüğü hali, Radcliffe dehşetin anlatımını kendine özgü lirik bir üsluba bağlarken, korkuya da sıcak, çekici bir yön kazandırıyor; haz ile dehşet arasındaki her an kopmaya hazır o ince çizgi ortadan kalkıyor.
4. Beyazlı Kadın – Vilkie Colins
İngiliz kır evlerinin ve tımarhanenin koridorları boyunca kimlik ve delilik sorularının peşinden koşan Beyazlı Kadın, Gotik korkuyu psikolojik gerçekçilikle birleştiren Viktorya dönemi türünün ilk ve en etkilisidir. Okuyucuyu şok eden ve skandal yaratan bir tür olan sansasyonel edebiyata en büyük örnek olan Beyazlı Kadın, Wilkie Collins‘in biyografik ve toplumsal etkilerine de vurgu yapıyor. Sırlar, yanlış kimlikler, hafıza kaybı, kilitli odalar ve kilitli tımarhaneler ve alışılmışın dışında bir kötü adam. Kahramanın Limmeridge House’a gelmeden önceki önsezisinden güzel Laura ile ilgili hain olay örgüsüne kadar, Collins’in anlatısının nefes kesen gerilimi, İngiliz popüler yazarlığının gidişatını derinden şekillendiren yeni bir gerilim kurgu edebi türü yarattı.
5. Carmilla – Sheridan Le Fanu
Dişi bir vampir olan Carmilla’nın bir kadına olan aşkını anlatan roman, ana karaktere yönelik romantik arzuları ifade eden lezbiyen vampirin prototipik bir örneğidir. Roman özellikle eşcinselliği düşmanca bir özellik olarak asla kabul etmez, onu incelikli ve ahlaki açıdan muğlak bırakır. Carmilla; doğaüstü bir figür, eski bir kalenin karanlık ortamı, gizemli bir atmosfer ve uğursuz veya batıl unsurlar gibi gotik korku kurgunun tüm temel özelliklerini taşır. Ayrıca romanda, Le Fanu, Victoria döneminin kadınları erkeklerin yalnızca yararlı malları olarak gören, onlara güvenen ve onların sürekli koruyuculuğuna ihtiyaç duyan görüşünü ortadan kaldırır. Victoria döneminin erkeklerinin sahip olduğu varsayılan niteliklerin tersini erkek karakterlere yükler. Carmilla’nın bir diğer önemli unsuru da vampir ve insanın yanı sıra lezbiyen ve heteroseksüelin yan yana getirilmesiyle sunulan dualizm kavramıdır. Carmilla’nın karakterinin ikiliği, onun insani özellikleri, yırtıcı tavrının olmaması ve Laura ile paylaştığı deneyim tarafından öne sürülmektedir. Jönsson’a göre Carmilla, tüm insanlığın karanlık tarafının bir temsili olarak görülebilir.
6. Drakula – Bram Stoker
Bram Stoker’ın Drakula’sı; mektuplar, günlük girişleri ve gazete makaleleri aracılığıyla anlatılır. Roman, Avukat Jonathan Harker’ın Transilvanyalı bir soylu Kont Drakula’nın şatosunda kalmak için bir iş gezisine çıkmasıyla açılıyor. Harker, Drakula’nın bir vampir olduğunu keşfettikten sonra kaleden kaçıyor fakat Drakula Harker’ın yerleştiği kasabaya musallat olur. Yayınlanmasının ardından Dracula, korkuyu etkin kullanımına işaret eden eleştirmenler tarafından olumlu karşılandı. Buna karşılık, roman hakkında olumsuz yazan eleştirmenler romanı aşırı derecede korkutucu buldular. Wilkie Collins’in Beyazlı Kadın ile yapısal benzerliği de dahil olmak üzere, Gotik kurgunun diğer eserleriyle karşılaştırmalar oldukça yaygındır. Modern bilim adamları, romanı tarihsel bağlamı, Viktorya dönemi, içinde keşfeder ve toplumsal cinsiyet rolleri, cinsellik ve ırk tasvirini tartışır.
7. Böcek – Richard Marsh
Böcek (veya The Beetle: A Mystery), İngiliz yazar Richard Marsh tarafından yazılan ve şekil değiştiren eski bir Mısır varlığının bir İngiliz Parlamento Üyesinden intikam almaya çalıştığı korku romanıdır. Böcek olarak bilinen eski bir Mısır kötülüğü, politikacı Paul Lessingham’dan gizemli bir intikam almak için Londra’ya gelir ve “Ne Tanrı’dan ne de insandan doğmayan” bu garip yaratık, kılsız bir köle olmaya hipnotize edilmiş bir memur olan Robert Holt, ölümcül savaş silahlarının alaycı bir mucidi olan Sydney Atherton ve zeki dedektif Augustus Champnell’in bakış açılarından dönüşümlü olarak anlatılan The Beetle, heyecan verici gizemli bir romandır.
8. Doktor Jelly ve Bay Hyde – Robert Louis Stevenson
Robert Louis Stevenson‘ın insanın doğasındaki iyilik ve kötülüğün ikiliğine ilişkin şaheseri, yumuşak huylu Doktor Jekyll ve onun kötü, içsel kişiliğini, iğrenç, çarpık Bay Hyde‘ı, serbest bırakan ilacın hikayesidir. Roman, ruhunun kontrolünün ele geçirilmesiyle Jekyll’in çaresizliğini ürpertici bir şekilde anlatıyor ve içimizdeki şiddet ve kötülüğe dair kendi korkularımızı dile getiriyor. Freud‘un ego ve kimliği isimlendirmesinden önce yazılmış olan Stevenson’ın kalıcı klasiği, kişiliğin iç çatışmalarına dair dikkate değer bir anlayış sergiliyor ve en kötü kabuslarımızın karşı konulmaz derecede ürkütücü maddesi olmaya devam ediyor. Stevenson’ın Viktorya dönemine ait özlü romanı psikoloji, bilim ve din ahlakı arasındaki çatışmayı özetler, ancak temelde insan doğasının ikiliğine dair muzaffer bir çalışmadır.
9. Otranto Şatosu – Horace Walpone
Horace Walpole tarafından yazılan Otranto Şatosu genellikle ilk Gotik roman olarak kabul edilir. Gizemli bir lanet karşısında torunlarını korumak isteyen Otranto prensi Manfred’in hikayesini anlatıyor. Roman, Manfred’in güzel prenses Isabella ile düğünü sabahı muazzam bir miğfer tarafından ezilerek öldürülen oğlu Conrad’ın ölümüyle başlar. Soyunun tükenmesiyle karşı karşıya kalan Manfred, karısından boşanmaya ve dehşete düşmüş Isabella ile evlenmeye yemin eder. Otranto Şatosu, gerçekçi kurgunun unsurlarını doğaüstü ve fantastik olanla harmanlayarak, Gotik’in tipik bir örneği olacak birçok olay örgüsü aygıtını ve karakter tiplerini ortaya koyar: gizli geçitler, çınlayan kapaklar, gizli kimlikler ve kötü adamlardan kaçan savunmasız kahramanlar, yanlış kimlik, doğaüstü olaylar ve gergin arayışların hikayesidir.
10. Yürek Burgusu – Henry James
Üç kere Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen Henry James, İngiliz dilinin en önemli yazarlarından biri. Bir gotik eser olan Yürek Burgusu da ustaca kurgulanmış karakterleri ve uğursuz atmosferiyle, edebiyattaki en meşhur hayalet anlatılarından. Genç bir mürebbiye iki çocuğa eğitim vermek için kırsaldaki bir konağa yerleşir. İki hayaletin, kendilerini göstermeye başlamasıyla konakta geçen mesut günler giderek daha tekinsiz bir hal alır. Çocukları bu korkunç görüntülerden korumaya çalışan mürebbiyeyse hayaletlerden daha korkunç bir gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bu hayaletler mürebbiyenin sanrılarından mı ibarettir yoksa konak gerçekten lanetli midir?
11. Rebecca – Daphne du Maurier
1938’de yayınlanan Rebecca, yalnızca ne büyük bir satış başarısı ne de yalnızca iki Oscar kazanan Hitchcock filminin temeli değildi aynı zamanda gotik aşkların yeniden canlanmasına ilham verdi. Birinci tekil şahıs anlatımın olağanüstü gücü olan Rebecca, okuyucuları var olma hakkını o kadar az hisseden bir kadının bakış açısına sürüklüyor ki adını bile öğrenemiyoruz. Roman, zengin bir dulla aceleci bir şekilde evlenen isimsiz genç bir kadını, hem kendisinin hem de hanesinin baş karakter olan ilk karısının hatırası tarafından perili olduğunu keşfetmeden önce tasvir ediyor.