10 Maddede Paul Auster

Özge Nur Botan
Özge Nur Botan
İstanbul Üniversitesi (1453)- Philosophy& Literature (Felsefe - Türk Dili ve Edebiyatı) "Verba volant, scripta manent."(Söz uçar,yazı kalır.)
spot_img
Editör:
Sinem Aykın
spot_img

Kendi yaşamından izlerle okuyucularına da sayfalarda iz sürdüren yazar Paul Auster, en verimli Amerikan yazarlardan. Bu yıl nisan ayında kaybettiğimiz yazar Auster’i okuma keyifini her yazarda bulmak zor demek az bile kalırken o, sayısı çok romanlarının yanında otobiyografik eserlerinde de yine roman havasını verir. Auster kitaplığını kronolojik olarak  sizler için inceledik.

1. Köşeye Kıstırmak

Auster’in yazarlık deneyiminin en başında yayınlanan ilk romanı Köşeye Kıstırmak psikolojik derinliği olan polisiye türünde bir roman. İlk baskıda Paul Benjamin ismiyle basılan kitap, beyzbol oyuncusu George Chapman‘ın bir kaza sonucu sakatlanma sonrası hayata başka alanlarla tutunmasını anlatır. Kitap yazmaya varan uğraşılarında bir gün bir mektup alan karakter yıllar önce yaşadığı kazanın aslında bir kaza olmadığını öğrenip tehditler alır. Bir dedektife başvurmak zorunda kalan karakter, beyzbol okulundan tanıdığı Klein’le işe başlar. Ancak bu yol onu tahmin edemeyeceği tuzaklara ve yakınında sandığı kişilerin gerçek yüzlerini bulmaya uzanan bir yola sokar. Yazarın güncel kitaplarına bakınca aradaki hem biçimsel hem de anlatım farkı tabii olağan görülüyor. Yazın hayatına kurgusal hikayelerle adım atan Auster için bu kitap bir başlangıç.

“Birinin yapmanı söylediği şeyi yapmakla doğru olanı yapmak arasındaki çelişkiden söz ediyorum.”

2. Yalnızlığın Keşfi

BBC

Auster’den bir yalnızlık güzellemesi Yalnızlığın Keşfi’nde yazar; yalnızlık, babalık, geçmiş yaşantılar, ölüm gibi derin konular anlatarak otobiyografik bir roman ortaya koyuyor. Baba tasviriyle başladığı kitapta baba ve oğul, yaşam ve yalnızlık gibi birbirine çok yakın gördüğü konuları kendine özgü biçimde öykülerle anlatıyor. Auster’in anı kitabı sayılabilecek kitapta yazar özellikle kitabın birinci bölümünde babasına bolca yer vermiş. Yalnızlık tanımlamasıyla dolu kitapta yalnızlık ve baba olmak temaları birbiriyle işlenmiş çünkü yazarın kendi babasının vücut bulduğu karakter de yalnızlığı seçmiş bir baba. Yalnızlığın Keşfi, melankolik havayı herkes için hissedilir ayara getiren Auster’in merakla okunacak kitaplarından.

“Geriye çekilme anlamında bir yalnızlık bu. Kendi kendini görmek zorunda kalmama, başka biri seni görürken kendini görmek zorunda kalmama anlamında.”

3. New York Üçlemesi

 

New York sever yazar Auster birbiri ardına yazdığı bu kitap serisini yine polisiye roman havasında kurmaca bir üçleme olarak tamamlıyor. İlk kitap Cam Kent’te bir polisiye yazarı olarak kendinden bahsettiği kitapta kahramanımız Daniel Quinn. Karakterin içinde bir başka karakter barındıran Quinn de başka bir takma isimle bulunuyor hikayede. Burada Auster’in olmak istediği kişiyi, yarattığı karakteri kusursuz bir şekilde tanıyoruz. Bir dedektifi canlandırdığı karakter ile uzun yıllardır izi sürülmemiş bir kayıp kişi hikayesini kendi denemesiyle postmodern şekilde okura aktarıyor. Devam kitabı Hayaletler’de New York içinde bir takip hikayesi ile yine polisiye dil yoğunlukla işleniyor. Üçlemenin son kitabı Kilitli Oda ile aslında hikayeyi birbirine bağlıyor. Ana karakter Fanshawe Auster’in hayatıyla öyle benzerlikler barındırıyor ki, hayat arkadaşını, çok yakın bir çocukluk arkadaşını başka karakterlere yerleştirmiş kitabın kurgusunda. Her ne kadar kurgu bir roman görünse de New York Üçlemesi zaten New York hayranı Auster’in aklındaki “Acaba hayatım şöyle şekillense nasıl olurdu?” sorusu kendine bir itirafı şeklinde.

Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni de çok basittir: Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan.”

4. Leviathan

Hem dostluk hem ihanet anlatısı olarak sunulan kitapta artık Auster’in yetkinleşen dili, kendi roman tarzını oturtmasına yarıyor. Şimdiye kadar basılan ya da sadece yazıda kalan polisiye romanları arasında kendi içinde bir başyapıt olan Leviathan, materyalist filozof T.Hobbes’un ünlü kitabına atıfta bulunan ve isim benzerliğiyle büyük bir deniz canavarını tabir ettiği devlet yönetimi imgesi olarak kullanır. Romandaki karakterin yine kendisinden öte kendi olduğu okur tarafından kitap sonunda anlaşılıyorken peşine düşülen karakter ise kendisinin izine düştüğü yakın bir arkadaşı olarak karşımıza çıkıyor. Arayış içinde kendini bulma hikayesini bu kez Auster simgesel bir ifadeyle ve kendince okuruna aktarıyor. Temsile karşılık, sular ortasında kalan özgürlük anıtı, bir yandan tüm okyanusa hükmetmiş o deniz yaratığına benzetildiği göndermesi yapılıyor. Tartışmasız Auster’in yükselişini başlatan otobiyografik kitabı Leviathan, bir kimlik karmaşasının netleşmiş hali.

“Bir kitabı nereden esinlendiğini kimse bilemez, hele yazarı hiç bilemez. Kitaplar, bilinmeyen şeylerden doğru ve yazıldıktan sonra uzun ömürlü olmaları, anlaşılamamalarıyla doğru orantılıdır. “

5. Yanılsamalar Kitabı

literaryhub

Duygusal yönü ağır basan, daha yoğun bir anlatıma geçiş yaptığı kitabında Auster, artık kendi okurunun alışmış olduğu üzere imgelerden gerçek olana geçişin bir öyküsünü anlatıyor Yanılsamalar Kitabı’nda. Hayatın içindeki rastlantıların bir sebepten insanların yaşamına nasıl etki ettiğinin, olayların nasıl birbirine bağlandığının somut göstergesi aslında Yanılsamalar Kitabı. Film tadı veren kitabın ana konusunda ailesini kaybeden David, ağır depresyonla yaşamına devam ederken televizyondaki başrole olan hayranlığıyla onu arayış için bir yolculuğa çıkar. Ancak aradığı kişi çok uzun yıllar önce hayatını kaybetmiş bir aktördür. Bir yanılsama sanılıp gerçeğe dönüşen olaylarda hikayenin içinde başka bir hikaye ana karakterle buluşuyor. Auster yine bu kitabında alışılmış anlatım tarzına devam ederken sayfaların arasına kendi hayatından ayrıntılar gizliyor.

“Yalnız kalmamın, günlerimi kendi içimdeki karanlıkta geçirmemin daha iyi olduğunu anlamıştım.”

6. Yazı Odasında Yolculuklar

Auster’in yazım sürecini kronolojik olarak otobiyografisinden oluşturduğu kitabı Yazı Odasında Yolculuklar, yazarlık serüveni boyunca aklından geçen her şeyin üzerinden, zihnen yaptığı yolculuğu, adı geçen kişilerin çoğunluğunun şimdiye kadar ki romanlarının kahramanlardan oluştuğu bir süreci kurguladığı sürükleyici bir anlatım. Bay Boş olarak tanıttığı zihni boş ve anılanmaya hazır ana karakter, boş bir odada uyanık buluyor kendini ve yolculuk başlıyor. Hatırlayamadığı onca boşluğun arasında ağır hareketleriyle Bay Boş, masadaki fotoğrafların ve yazıların her birini inceliyor. Odaya girip çıkanlarsa sanki ona bakmakla yükümlü kişiler. Ama onların daha önce hayatlarında olup olmadıklarını bile hatırlamıyor. Tek bir odada geçmesine rağmen birden çok anı ve hikayeyi barındıran kitap, adeta zihnine girdiğimiz yazarın en gizemli kitabı diyebiliriz.

“Resimler yalan söylemez ama baştan sona tüm hikayeyi de anlatmazlar. Onlar yalnızca geçen zamanın bir kaydıdır, dışarıdan görünüşün kanıtlarıdır.”

7. Karanlıktaki Adam

elpais

Auster’in şimdiye kadarki en politik kitabı Karanlıktaki Adam, yaşlı bir kitap eleştirmeninin hayali yaşamını anlattığı, yine kurgular içine gömülürken bir yandan gerçeklik arayışını kaybettirmeyen olaylara sahip. Düşünmek istemediği anılarını kafasından kovmak uğruna, bir savaş dünyasını çevirip Amerika’ya uyarlayan ana karakter Brill, kendi var ettiği öyküsüne yoğunlaşarak asıl gerçekliği unutmayı deneyimliyor. Tasvir edilen savaş, kitapta bir kişinin aklında olduğundan savaşın sona ermesi de yine bu kişinin yok olmasına bağlı olacaktır. Çünkü hikayelerin aslında hepsi Brill tarafından yaratılıyor ve hikayelerin bir sonu olması da Brill’in yok olmasına bağlı. Auster’in bu eserle okuyucuya aktarmak istediği asıl şey ise; insanın kendi düşüncelerinde köşeye sıkıştığı çıkmaz noktada her ne kadar hayali hikayelerle çıkışı bulmayı başarsa da o hikayeler en az kaçmaya çalıştığı gerçeklik kadar acı olacaktır.

“Kitaplar sizi kendilerine bir karşılık vermeye, aklınızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar; oysa film izlerken hiçbir şey düşünmeden kendinizi kaptırır seyredersiniz.”

8. Kış Günlüğü

Anı ve günlük türünde kaleme aldığı eseri Kış Günlüğü’nü Auster, “Ne de olsa zaman azalıyor, belki de şimdilik hikayelerini bir yana bırakıp hayatının anımsadığın ilk gününden bugüne kadar bu bedenin içinde yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu incelemeye çalışsan iyi olur,” iç sesiyle özetler. Şimdiye kadar kaleme aldığı eserlerin ilki sayılmasının sebebi olarak da, önceki kitaplarında da kendi yaşamında izler taşımasına rağmen bunu bir polisiye romana, ya da bir macera hikayesine kurgu diliyle başarıyla yedirmesiyken bu eserinde kurgulamaya ya da kimliğini gizli tutmaya ihtiyaç duymaması denebilir. Yazarın şimdiye kadar ki kurgu hikayelerinden uzaklaşıp kendine döndüğü Auster biyografisi sayılan kitapta, hayat hikayesi anlatılan – duyulan geçmiş zaman havasıyla anlatılıyor. Çocukluğunun en erken döneminden yaşlılığına kadar hatırladıklarını aktaran yazar, bu anılarını en samimi dille anlatıyor. Her yaş aralığında yaşadığı sorunlara, panik atak olmasına sebep olan araba kazasına, onu nasıl büyük bir sessizlikle baş başa bırakan annesinin ölümüne kadar değindiği yaşamıyla Auster’i çok yakın tanıyorsunuz. 

Paul, sana söylemek istediğim bir şey var. Elli yedi yaşındayken kendimi yaşlı hissederdim. Şimdi yetmiş dördümde kendimi o zamankinden daha genç hissediyorum.”  

9. 4 3 2 1

Auster’in en büyük, en yürek burkan, en doyurucu romanı, gerçeklerin ve olasılıkların, aşkın ve yaşamın sürükleyici öyküsü,” olarak anlatılan eseri 4 3 2 1, yazarın ise, “Kendi yaşamımdan bazı şeyleri aktardım, ama hangi yazar bunu yapmaz ki? Ben tanıdığım, bildiğim dünyayı, kendi yaşadığım ve sürprizlerle dolu deneyimleri yansıtmaya çalışıyorum, ömrüm boyunca bu kitabı yazmak için bekledim,” diyerek aslında içinde ne çok şey gizlediğini itiraf eder ve okurda büyük bir beklenti oluşturur. Okuru birbirinden farklı hayatların içinde ordan oraya sürüklediği büyük eserinde yazar, tek bir karakterin çoklu hayatını ele alırken akıllara kalabalık bir soyağacı çizer. Arka planda ise Amerika tarihi, ırk savaşları gibi meseler anlatırken bir yandan uzunca bir kitap ve film listesi paylaşıyor. Karakterde yansıttığı tüm kişiliklerde yazar yalnızlığa da vurgu yaparken kendi ruh halini yansıtmayı da ihmal etmiyor. İnsanın kendi doğrularıyla hayatta var olması gerektiği fikri alt metinde hep bizimleyken her insanın değerli olduğunun da altını çiziyor. Auster’in uzun bir hayat özeti gibi baştan sona işlediği her hikayede dönemin şartlarına uygun bir zemin inşa etmesi kitabı öyle gerçekçi hale getiriyor ki karakterin dört farklı hayatına hepsine birden inanıyorsunuz. 4 3 2 1, birden fazla karakter içinde kendinizi de bulacağınız bir Auster yapıtı olarak bambaşka tatlar veriyor.

“Karanlığa dalmaya evet, ama daima elinde bir mum ve cebinde bir kutu kibritle.”

10. Baumgartner

reuters

Baumgartner, kanser hastalığı sonucu kaybettiğimiz yazarın son kitabı. New York’taki gençlik anılarıyla başlayan kitapta Auster, hafıza ve anılar üzerine yoğunlaşıyor. Okurlarına veda ettiği kitap olarak da aklımızın bir yerinde izi kalan kitapta Paul Auster’in kendi hayatından parçalar bulmak mümkün.

Sıradan bir yaşamın anılarını farklı bir bakış açısıyla yakalamayı bilen ana karakter S.T. Baumgartner, hayat arkadaşını kaybettikten sonraki üzüntüleriyle her şeyden elini eteğini çeken emekli bir felsefe profesörü. Geçmişinden bir anlam arayıp bulmaya çalışan Baumgartner, yaşlılığın getirdiği zorlu hayatla, eşinin yokluğuyla, bilgeliğiyle, yoğun zihniyle baş başa kalıp hafızaya dair bir araştırma arayışında. “Yaşın getirdiği boşluğa düşme hissinde hayata devam edebilmek için anılarımız yeterli mi?” sorusunun cevabını arayışıyla sürdürdüğü hayatında dünyevi telaşlarını, koşuşturmalarını bir kenara bırakıyor ve sadece insan olarak yaşamanın hüznüne varıyor. 

Kitabın sonunu açık bırakmasıyla, belki hayatta olsaydı bu kitabın devamının da gelebileceği yönünde bir umut beslettiği, ömrünün sonlarını adeta resmettiği bu kitap Auster’in, her yazarın yaşayamayacağı farkındalıklı sona gelişle gerçek bir vedası. 

“Buradayız ya işte, her zaman olduğumuz yerde-her birimiz kendi doğduğumuz andan ölünceye kadar kendi “burada”mızın içindeyiz.”


Kaynakça

  1. Auster, Paul. Yalnızlığın Keşfi. İstanbul: Can Yayınları, 2018
  2. Auster, Paul. Kış Günlüğü. İstanbul: Can Yayınları, 2023
  3. Auster, Paul. Baumgartner. İstanbul: Can Yayınları, 2024
  4.  Auster, Paul. 4 3 2 1. İstanbul: Can Yayınları, 2017
  5. Auster, Paul. Köşeye Kıstırmak. İstanbul: Can Yayınları, 2017
  6. Auster, Paul. New York Üçlemesi. İstanbul: Can Yayınları, 2017
  7. Auster, Paul. Leviathan. İstanbul:Can Yayınları, 2021
  8. Auster, Paul. Yanılsamalar Kitabı. İstanbul: Can Yayınları, 2022
  9. Auster, Paul. Yazı Odasında Yolculuklar. İstanbul: Can Yayınları, 2007
  10. Auster, Paul. Karanlıktaki Adam. İstanbul: Can Yayınları, 2023 
spot_img

1 Yorum

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.