İnsan vücudunun ideal sıcaklığı ortalama 37 derecedir. Bu sıcaklık ortalama 1-1.5 derece arttığında bu ateşlenme olarak nitelendirilir. Bunun üstü ise ciddi tıbbi müdahale gerektiren yüksek ateş seviyeleridir. Hal böyle iken aynı gerçeklik algısı ile yaklaşıldığında Dünya sıcaklığının her yıl 1.5 derece üzeri artması, Dünyanın bir bakıma “hasta” olduğunun göstergesi midir?
Neden 1.5?

1.5 derece, Paris Anlaşması ile kabul gören iklim bilimi alanında bilinen kritik bir eşik değerdir. Sıcaklık artışını 2 yerine 1.5 derece ile sınırlamanın iklim değişikliğinin ekolojik sistemler ve yaşam alanları üzerindeki risklerini ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağı kabul edilmektedir.
Dünya 1 derecelik sıcaklık artışının etkilerini hâlihazırda yaşıyor. Son yıllarda gerek Türkiye gerekse de farklı ülkelerde görülen yangınlar ve diğer doğal afetler bu durumun hem bir sonucu hem de bir bakıma sebebi olarak değerlendirilebilir. Gelecek yıllarda ortalama sıcaklıklarda yaşanabilecek 2 derece üzerindeki bir artış ise neredeyse tüm yaz boyunca kuzey yarım kürede kavurucu sıcaklıkların yaşanmasına yol açabilecektir.
2030 ve 2050 Hedefleri

Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6.000’in üzerinde bilimsel çalışmayı inceleyerek hazırladığı 1.5ºC Küresel Isınma Özel Raporu’na göre sera gazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınmanın 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5ºC sınırını geçeceği ifade edilmektedir. Bu sınırı geçmemek için küresel emisyonların 2030 yılında 2010 yılına göre %45 azaltılması ve 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşılması gerektiği belirtilmekte; bu yüzden de tarım, enerji, sanayi ve ulaşım başta olmak üzere birçok sektörde geniş kapsamlı ve hızlı dönüşümlere dikkat çekilmektedir (IPCC 1,5ºC Raporu).
Ekonomik ve Sosyal Etkiler
Küresel ısınmanın sınırlandırılarak yukarıda belirtilen hedeflere ulaşılamaması; iklime bağlı kasırga, sel, kuraklık gibi doğal afetlerin daha sık ve şiddetli yaşanmasına yol açarak ekonomik ve hayati kayıpları artırabilecektir. Bu durum, aynı zamanda tarım ürünlerinde verim kaybına ve küre genelinde gıda güvensizliğine de neden olabilir. Tarım ürünlerinin azalması, gıda fiyatlarını artırarak düşük gelirli hane halkları için gıdaya erişimi zorlaştırdığında iklim kaynaklı zorunlu göçler, toplumsal gerilimler ve güvenlik sorunları artabilir.
Aynı zamanda hava kirliliği, su kaynaklarının azalması ve beslenme yetersizlikleri gibi iklim değişikliği ile bağlantılı sorunlar, toplum sağlığını ciddi bir şekilde tehdit edebilecektir. Öte yandan özellikle göç sırasında veya yoksul bölgelerde, sıtma gibi hastalıkların da etkisiyle yüksek sıcaklığa bağlı ölümler artabilir.
Bireysel ve Kitlesel Eylem

Yeniden Amerika Birleşik Devletleri Başkanı seçilen Donald Trump, görevini devraldığı 20 Ocak itibariyle bir dizi kararnameye imza atmış ve iklim politikalarını değiştirerek dikkatleri üzerine çekmiştir. Bunlardan en çarpıcı olanı ise ABD ekonomisine zarar verdiği ve ülkesinin yükümlülüklerden kurtulması gerektiği gerekçesiyle Paris Anlaşması’ndan çekilmek yönünde olmuştur.
1.5 derece hedefini gerçekleştirmek için sera gazı emisyonlarının hızlı ve köklü bir şekilde azaltılması gerekmektedir. Bu kapsamda yenilenebilir enerjiye geçiş, enerji verimliliğinin artırılması ve ormansızlaşmanın durdurulması ekosistemlerin korunması açısından kritik önem taşımaktadır.
Son zamanlarda elektrikli araç kullanımına yönelme, plastik kullanımının azaltılması gibi faaliyetlerin bu yönde olumlu etkisi olduğu söylenebilecekse de ülkeler düzeyinde harekete geçilmesi elzemdir.
Şirketlerin Rolü

Günümüzde bireysel önlemlere dikkat çekilmesi, plastik kullanımının azaltılmasına yönelik tedbirler pekala önemlidir. Ne var ki bu noktada bireysel olduğu kadar kurumlar ve devletler düzeyinde gerekli özen gösterilmeden Dünyanın kurtulması mümkün değildir. Özellikle fosil yakıt kullanımı ve endüstriyel enerji tüketimi, dev şirketlerin yıllar boyunca perdelediği en önemli etkidir. Günümüzde bu durum “yeşil aklama” olarak nitelendirilen, şirketlerin çevresel performansı hakkında olduğundan daha olumlu bir algı yaratmaya yönelik yanıltıcı faaliyetleriyle sürmektedir. Ülkemizde ve dünyada her ne kadar tüketicilerin korunmasına yönelik yasal düzenlemeler ve reklam kurulları gibi düzenleyici otoriteler olsa da şirketlerin ekonomik kaygılarla çevreye yönelik gerekli hassasiyeti gösterip göstermeyeceği endişe konusudur.
1.5 derece sıcaklık artışını sınırlandırmak; ekolojik denge, insanların yaşam kalitesi ve ekonomik süreklilik açısından hayati önem taşımaktadır. Bu hedefe ulaşılabilmesi için hükümetlerin, şirketlerin ve bireylerin birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için bu eşik değerin korunmasında hem bireysel hem de kitlesel sorumluluk sahibi olunması gerektiği aşikardır.
Kaynakça
Temiz, Dilge. “Dev şirketler küresel ısınmayı yıllarca nasıl sakladı?” Teyit.org, web. 22 Ocak 2025
IPCC 1.5ºC Raporu, birbucukderece.com, web. 23 Ocak 2025
Lorenz, Ama. “The difference between global warming and climate change.” www.issuesonline.co.uk, web. 27 Ocak 2025
Le Page, Michael. “What is global warming?” www.newscientist.com, web. 27 Ocak 2025
Kapak görseli: pixabay.com